Özgün Adı El Otoño Del Patriarca olan “Başkan Babamızın Sonbaharı”nda Gabriel García Márquez, küçük bir Güney Amerika ülkesinde kendi zorbalığının kapanına kısılmış bir diktatörün öyküsünü anlatır. Kolombiyalı büyük yazar ölmek üzere olan ama bir türlü ölmek bilmeyen, yaşama tutunmak adına ne cinayetler işleyip ne kanlar döken bir diktatörün, ‘yeryüzündeki en yalnız insan’ın portresini betimlerken tanrı korkusu ile zalimlik arasında gidip gelen iç çatışmalarının anatomisini çarpıcı şekilde resmeder.

6 yıl önce yaşamını yitiren Kolombiyalı ünlü yazarın “ölümsüz” eserleri arasında yerini alan kitapta tüm dikta rejimlerinde tanık olunan tek adam erki ve onun çevresinde şekillenen göstermelik mekanizmaların, kukla hükümetlerin varlığı anlatı boyunca vurgulanır. Onun buyruğuyla işkence görenlerin, öldürülenlerin, yabanıl isteklerine boyun eğenlerin gözünden betimlenen bir diktatörün hazin hikâyesidir aslında anlatılan.

***

Márquez bu fantastik romanda, evrensel bir diktatör portresi çizerken esasında bir hayali ülkenin, hayali diktatöründen bahseder. Ancak esasında çok da tanıdıktır bu diktatör/lük. Biraz dikkatli bakınca bir yerlerden gözünüzün ısırdığını göreceksiniz.

Ama asıl önemli olan kendisini tanrılar katında gören “Başkan Baba”nın bir “ufak tanrı” olarak sarsılmaz bir iktidarı var gibi görünse de aslında hiçbir şey sanıldığı gibi değil. Gücünü, yıkılmaz sanılan kudretini kendisine biat edenlerden alır.

Kitabın tanıtım yazısında da belirtildiği gibi romanın karmaşık öyküsünü okurken çağımızda sürüp gelen umutsuzlukla, sürüp gidecek olan umudun öyküsünü de izlemiş oluyoruz.

***

SİYASAL İSLAM’IN SONBAHARI

Hayali ülkeden gerçeğine dönelim. Parça parça yaldızları dökülen siyasal İslamcı diktatörlüğün İhvancı, fetihçi dış politikası çöküyor. İdlib’de TSK’nin Morik’teki 9 nolu gözlem noktasından çekilmeye başlamasının ardından, önümüzdeki günlerde boşaltılacak gözlem noktası sayısının artacağı yönünde gelişmeler yaşanıyor.

Cihatçılarla Suriye ordusu arasında tampon olarak kurulan 12 gözlem noktasından birçoğu Şam yönetiminin kontrol ettiği bölgede bulunuyor. Askeri gözlem noktalarının boşaltılması, kuzeye taşınması yönündeki Rusya ve Şam yönetimi taleplerine iktidar uzun bir süredir ayak diretiyordu. Gelinen nokta, bir çekilme sürecine girildiğini gösteriyor.

Rus savaş uçakları İdlib’de dün Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı militanların eğitim kampını vurdu, çok sayıda ÖSO unsuru hayatını kaybetti. Bu Türkiye’ye verilmiş açık bir gözdağıydı. Rusya ile İdlib ve Kuzey Suriye’de atılan ortak devriyeler de kaçınılmaz sonu engelleyemeyecek. Şam yönetimi cihatçıların kontrolündeki son bölge olan İdlib’e nihai bir operasyon için hazırlıkların son aşamasında. İdlib’de artık geri sayım başlamış görünüyor.

***

Siyasal İslamcıların deniz aşırı maceralarından olan Libya’da da işler sarpa sardı. Birleşmiş Milletler gözetiminde Trablus ve Tobruk yönetimleri arasında ilan edilen kalıcı ateşkes, yeni Osmanlıcıların sadece bu ülkedeki değil, tüm Doğu Akdeniz’deki hesaplarını bozdu. “Yerli ve milli” İslamcılar Cenevre ve Kahire’de kurulan masaların dışında kaldı. Aynı şekilde Tunus’taki masada da kendilerine yer bulamayacaklar. Üstüne de tası tarağı toplayıp üç ay içinde Libya’dan çekilmek zorunda kalabilirler.

Doğu Akdeniz’de “değersiz yalnızlığın” girdabında debelenen iktidar içerideki can alıcı sorunların üstünü perdelemek için içeride dışarıda “suni krizler” imal ederek dikkatleri dağıtmanın peşinde.

Bir öğretmenin kafasını kesen radikal İslamcı bir caninin yol açtığı krizin üstüne atlayan iktidarın Macron üzerinden Fransa ile kapışmaya başlaması, boykotlar, çağrılar, efelenmelerle iç cepheyi tahkim etmeye çalışması beyhude hamleler. Her sıkışıldığında başvurulan “kullanışlı bir aparat” olmaktan öteye gitmeyen bu “krizler” günü kurtarmanın ötesine geçmeyecek.

Onlar da çok iyi biliyorlar ki bir proje olan siyasal İslam kaybetmeye başladı. Tıpkı tüm Ortadoğu genelinde olduğu gibi. Kaybetme emareleri çok önceden gelmeye başlamıştı. ‘Rıza’ ile üretemedikleri hegemonyayı ‘zorla’ kurmaya çalışsalar da başarılı olamayacaklar.

***

‘Başkan Baba’nın asıl yaratıcısı, onun şiddetini yaratanlar, o şiddete razı olanlardır. Ancak ne yaparsa yapsın ‘Başkan Baba’nın kaçınılmaz sonu yakındır.