Başlıktan dolayı beni “sen nerede yaşıyorsun” diye tiye alacak trol mesajlarına hazırım. “Zorda olan sizsiniz” diye, malum CHP tartışması nedeniyle, “gerçek”le yüzleştirecekler!

Olsun…

Dün Y. AydınErken seçim mi geliyor?” diye sormuştu ama başlıktaki bu sorunun yazısı içindeki yanıtı net bir “Evet”di. Tarih de vermişti; normal koşullarda 2023’te yapılacak seçim için, Kasım 2020 ya da Nisan 2021 konuşuluyormuş!

Farklı partilerden “kaynaklarım” kesin bir tarih vermese de, hemen hepsi erken seçimin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. “Her yere yakın çok güvenilir kaynağım”, eleştirel aklım da bir eken seçimin yüzde 100 olduğuna dair iddiaya girmeye hazır.

Başkan’ın zorda olduğunun en önemli kanıtı iyiden iyiye öne çıkmaya başlayan erken seçim tartışması.

Başkan, buradan kastettiğim bir kişiden çok sistemin kendisi, zorda olmasa 2023’e kadar devam edecek saltanatın üzerinde bu denli yoğun söylentiler dolaşmazdı.

Başkan, şimdi kastettiğim bir kişi ve AKP Genel Başkanı, epeydir olanca gücüyle partisini diri tutmaya, gidenleri getirmeye, il ve ilçe örgütlerinde yıpranan isimleri istifa ettirip yeni yöneticilerle kan tazelemeye çabalıyor. Cami açılışı gibi siyasetten en uzak olması gereken etkinliklerden tutun da parti yöneticileriyle yaptığı pür siyaset toplantılarına kadar her yerde adeta seçim yarın kadar yakınmış gibi rakip gördüğü Bay Kemal’e vuruyor.

Muhalefetteki partilerin tümü erken seçimin kaçınılmaz olduğunu söylüyor; kimileri açıkça erken seçim çağrısında bulunuyor, böyle bir çağrı yapmayan ana muhalefet partisi de gelecek bir öneriye evet diyeceğini söylüyor.

Başkan, bir sistem olarak başkanlığın tehlikede olduğunun farkında!

Erken seçim diyenlerin hemen hepsi başkanlık sistemini hedef almış ve eski sistemden hoşnut olmasalar da yeni sistemin Türkiye’yi bir tek adam yönetimine götürdüğünü, demokrasiden uzaklaştırdığını ve ekonomisini raydan çıkardığını söylüyorlar.

Başkanı ve başkanlığı asıl zora sokan kendi içinden çıkıp onu hedef alanlar olacak.

Artık, kendileri de kamuoyu önüne çıkıp açıkça ilan etmeye başladılar; Davutoğlu ve Babacan’ın partileri yıl sonundan önce kurulmuş olacak. O partilere katılım için AKP’den istifalar var ve asıl beklenti, kuruluşlarının ardından AKP’nin parlamento grubunda yaşanacak istifalar.

İçeride ve dışarıda sermaye çevrelerinin ilgi ve desteğini alması beklenen Babacan, kuracakları partinin Batı ve AB değerlerine yasalanacağını vurgularken, başkanlık sistemine karşı olduklarını da çok net ortaya koydu: “Parlamenter sisteme geçmek, güçler ayrılığını tesis etmek gerekiyor.

Program ve tüzük taslakları hazır olan ve Aralık’ın ilk yarısında resmileşmesi beklenen Davutoğlu partisinin ise; “‘eski parlamenter sistem ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ yerine Cumhurbaşkanı’nın sembolik olduğu, kuvvetler ayrılığının güçlü şekilde vurgulandığı ‘pür parlamenter sistem’ önereceği” söyleniyor.

Başkan, bu iki partinin kendisine vereceği zararı en aza indirmek için de erken seçime gitmek zorunda.

Başkan ve başkanlık zorda ve hemen her gün yarın seçim olacakmış gibi “kampanya yürüterek” muhalefete yüklenmesi bundan.

Her ikisi de gidici olabilir… Ancak, yalnızca başkanın zorda olması, muhalefeti rahatlatacak bir şey değil.

Eğer yerine ne konacağı konusunda netleşemez, herkesin işinin ve aşının olduğu, eşit ve özgür vatandaşlar ülkesi yaratma konusunda güçlü bir umut yaratamazsa muhalefet ve sol da zorda demektir.

Kendisiyle ve birbiriyle uğraşmayı bırakıp, hayali kurulan bir başka dünya için birlikte çalışmayı beceremezse, başkanın zorluğundan ülkenin yararına bir şey çıkması da hayal olur!