Anayasa tartışmalarının merkezi, başlangıçtan itibaren Saray oldu. Bırakalım müsamere masaları dağınık kalsın, birleşerek dikta anayasasına karşı mücadele edelim

AKP, uzunca zamandır Parlamentoyu hayali bir mekan haline getirdi. Bilinçli olarak Parlamento devre dışı bırakılarak, Saray etrafında kurulan fiili bir iktidar ülkeyi yönetiyor. Bu aynı zamanda Başkanlık anayasasının da gerekçelerinden birisi haline getiriliyor.

Anayasa tartışmalarının başlangıçtan itibaren merkezi Meclis ve Anayasa Komisyonu değil, Saray oldu. Erdoğan’ın Başkanlık merkezli bir anayasa yapımı için doğrudan müdahil olduğu açık-gizli müdahalelerle gelişen bir süreç başlatıldı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun tek işlevi AKP’ye anayasa yapma meşruiyeti kazandırma ve Koalisyon görüşmelerindekine benzer şekilde muhalefeti oyalamak için alan açmaktan ibaretti.

Savaş konsepti içinde geliştirilen baskı ile birlikte, mezhepçi-faşist ittifakın -Saray muhafızlığına soyunan Baykal, Perinçek gibilerle birlikte- muhalefeti etkisizleştirme çabaları da Başkanlık stratejisinin parçası olarak uygulamaya konuldu.

Muhalefet ise tüm bu adımlar karşısında, bir anlamda eli kolu bağlı AKP’nin belirlediği istikamette sürükleniyor. Anayasa masasının yıkılması, muhalefetin bir anlamda yavaş yavaş kaynayan suyun içinde hareketsiz kalan kurbağa misali gidişatının kırılmasında önemli bir adım oldu. CHP’nin doğru tutumuyla AKP’nin taktik hamlelerinden birisi böylece boşa düşmüş oldu.

Merak edilecek ne kaldı?

Şimdi, masanın dağılmasının ardından AKP cenahının beklenen tepkileri bir yana, HDP’nin Anayasa Komisyonu üyelerinin CHP’yi suçlayan ve Başkanlık önerisinin nasıl olacağını duymak isterdik türündeki açıklamalarına hayret etmemek elde değil!

Hakikaten merak edilecek ne kaldı ki? Erdoğan gizleyip saklamadan tüm açıklığıyla hedefini ilan etmiş durumda. Kuvvetler uyumunun sağlandığı Hitler Almanyası modeline geçişle fiili rejime anayasal kılıf giydirilmek isteniyor.

Görülmek istenirse, her şey bu kadar sade.

Haziran Hareketi, sürecin en başından itibaren Başkanlık anayasasına karşı tüm muhalefete ‘müzakere etmeyin’ çağrısı yaptı. Komisyon kurulduktan sonra da bu çağrısını yineledi. (Kabataş yalancısı olarak ünlenen bir akıllı da CHP’nin kararının ardından bunu keşfederek bizi deşifre etti!)

Yeni hamleler gelecektir

Gelinen nokta kuşkusuz ki olumlu. Ancak, bu masanın dağılması sürecin bittiği anlamına gelmiyor. Masa zaten göstermelikti. Başkanlığa geçiş için Saray merkezli basınç ve müdahalelerle birlikte, AKP’nin yeni hamleleri devam edecektir.

Erdoğan-AKP iktidarı her şeye hakim görüntüsünün altında derin ve süreklileşmiş bir kriz içerisinde. Etkili bir muhalefet hareketi ile bugünkü durumun ters yüz etmesi mümkün. Bunun için bugün ihtiyacımız AKP rejiminden ülkeyi kurtaracak kurucu bir iradenin geliştirilmesi için sabırla, biriktirerek mücadele etmektir. Cerattepe’de 205 günlük nöbetin ardından bugün kurulan barikatlar yeni bir muhalefet dalgasının işaret fişekleridir. O yüzden bırakalım müsamere masaları dağınık kalsın, biz Cerattepe’de olduğu gibi birleşerek dikta anayasasına karşı mücadele edelim.