Altın Portakal’ı sinemacıların muhalif duruşunun vücut bulduğu yer olarak hatırlayacağız. Salonun eşlik ettiği bu mücadele vurgusunun büyümekte olduğunu görmek umut verici.

Baskılara karşı yükselen sesler
Sahide Sonku Ödülü için Gezi tutuklularından Çiğdem Mater değer görüldü. (Fotoğraf: Antalya Film Festivali)

Antalya Film Festivali’ni bu yıl ülkemizde elbette seçimin de yaklaşmasıyla giderek artan toplumsal muhalefetin filmleri, etkinlikleri, söyleşileri, hatta ödül törenini belirlediği politik bir mücadele alanı olarak görmek mümkün. Festival seçkisinde suya sabuna dokunmayan, politik bir tonu bulunmayan film bulmak neredeyse mümkün değilken, yönetmenler, yapımcılar ve oyuncular söyleşilerde, toplantılarda mücadele ettiğimiz baskıcı zihniyete ve onun uzantılarına dair mesajlar verdiler. 2022’nin Antalya’nın uzun zamandır olan en politik yılı olduğunu söyleyebiliriz. Cumartesi gerçekleştirilen ödül töreninde Belediye Başkanı Muhittin Böcek’ten başlayarak neredeyse sahneye çıkan her konuk konuşmasında Çiğdem Mater’den Gezi tutsaklarına, Boğaziçi’ne, Mithat Alam Film Merkezi’ne yapılan müdahaleden Cumartesi Anneleri’ne, İran’a kadar birçok konuya değindi. Salonun eşlik ettiği bu mücadele vurgusunun, bu coşkulu ruhun büyümekte olduğunu görmek hem sinemamız hem de ülkemiz için umut verici.

Gerçekten de sadece söylemde kalsa belki geçip gidecek bu tavrı filmlere bakınca görmek de insanı mutlu ediyor. Ulusal uzun metrajdan belgesel kategorisine, kısa filmlere kadar Antalya seçkisi bir bütün olarak muhalif bir tona sahipti bu yıl. Siyasal konjonktürün, zamanın ruhunun filmlere sızmış, hatta doğrudan onları belirlemiş olduğu aşikâr. Örneğin başı çeken iki film Emin Alper’in ‘Kurak Günler’i ve Özcan Alper’in ‘Karanlık Gece’si bu mücadele ruhunun filmleşmiş halleri. Aslında bu iki filmi bir bütünün parçaları olarak görmek mümkün. Taşrada geçen ve bağnazlığa, karanlığa ve çıkarcılığa karşı mücadele eden karakterlere sahip, daha da ötesi ilginç bir şekilde ikisi de bu "karanlığı" simgeleyen obruk/kuyu metaforuna sahip bu iki film birbirini fena halde tamamlıyor.

İşin ödül kısmında iki filmin de hak ettiğini aldığını söyleyebiliriz. Her ne kadar En İyi Film Ödülü’nü ‘Karanlık Gece’ alsa da, bu yılın en iddialı filminin Emin Alper’in ‘Kurak Günler’i olduğunu söylemek gerek. ‘Kurak Günler’ ödül töreni öncesinde herkesin ittifakla iyi bulduğu bir filmdi ve törenden en iyi yönetmen ve erkek oyuncu da dahil dokuz ödülle ayrılarak bizleri haklı çıkardı. Yeşim Ustaoğlu’nun başkanlığındaki jüri En İyi Senaryo Ödülü’nü ‘Karanlık Gece’ye vererek en iyi filmin ‘Kurak Günler’e gitmeyeceğini belli etmişti aslında. Öyle de oldu, törenin sonunda festivalin en iyi filmi olarak Özcan Alper’in ‘Karanlık Gece’si ilan edildi.

Festivaldeki filmlerin nitelikli ve muhalif olduğunu söylerken bir istisnadan bahsetmeyi unutmayalım, Onur Ünlü’nün filmi ‘Bomboş’ tüm bu muhalif yaklaşımlardan ve sinemasal nitelikten uzak bir film olarak seçkinin en zayıfıydı. Kaan Müjdeci’nin uzun yıllardır beklenen ‘Iguana Tokyo’su ise festivalden beklendiği gibi sadece sanat yönetmenliği ödülü alarak ayrıldı. Kaan Müjdeci’nin, tıpkı ‘Gidiş O Gidiş’ adlı projesiyle Burak Çevik’in olduğu gibi zaten bir ödül beklentisinde olduğunu sanmıyorum. Bu iki film de geleneksel sinema anlayışını zorlayan, zaman zaman deneysele yaklaşan özel işler olarak düşünülmeli.

Festivalin oyunculuk ödülleri beklenen isimlere giderken Behlül Dal Özel Ödülü, ‘Kar ve Ayı’ filmine gitti. Açılışını Toronto’da yapan ‘Kar ve Ayı’, festival öncesi beklentilerin yüksek olduğu bir film olmasına rağmen sanırım en fazla Merve Dizdar’ın oyunculuğu ile akılda kalacak. Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü’nü alan Belmin Söylemez’in yönettiği, Haşmet Topaloğlu’nun yapımcısı olduğu ‘Ayna Ayna’ filmine de ayrı bir parantez açmak gerek. ‘Ayna Ayna’ senaryosuyla, görüntü yönetimiyle, oyunculuklarıyla Belmin Söylemez sinemasında bir sıçrama noktası sayılabilir. ‘Ayna Ayna’nın belki de Özcan ve Emin Alper’in filmleriyle aynı yıla denk gelmesi belki biraz şanssızlıktı ama öte yandan da bu yılki festivale de ayrı bir güç verdiğini söyleyebiliriz.

Ayrıca başta belirttiğimiz muhalif duruşun başka bir örneği olarak Cahide Sonku’nun anısını yaşatmak ve Türkiye sinema sektöründeki kadın temsili ile görünürlüğüne dikkat çekmek amacıyla verilen Cahide Sonku Ödülü bu yıl ‘Kurak Günler’ filminin yardımcı yapımcılarından cezaevindeki Çiğdem Mater’e verildi. Mater’in ödülünü almak için sahneye çıkan kadın oyuncuların, onun gönderdiği mektubu okuması gecenin önemli anlarından biriydi. Altın Portakal’ı zaman zaman kararları, jürileri vb. için eleştiriyoruz ama özellikle bu yılki festivali sinemacıların gösterdiği muhalif duruşun vücut bulduğu yer olarak hatırlayacağız.

***

ÖDÜLLER

•En İyi Film: Karanlık Gece-Özcan Alper, Soner Alper, Necati Akpınar, Ersin Çelik, Bülent Makar

•Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Ayna Ayna-Belmin Söylemez, Haşmet Topaloğlu

•Behlül Dal En İyi İlk Film Ödülü: Kar ve Ayı-Selcen Ergun, Nefes Polat

•En İyi Yönetmen: Emin Alper-Kurak Günler

•Cahide Sonku Ödülü: Çiğdem Mater

•En İyi Senaryo: Murat Uyurkulak, Özcan Alper-Karanlık Gece

•En İyi Kadın Oyuncu: Merve Dizdar-Kar ve Ayı

•En İyi Erkek Oyuncu: Selahattin Paşalı-Kurak Günler&Cem Yiğit Üzümoğlu-LCV (Lütfen Cevap Veriniz)

•En İyi Görüntü Yönetmeni: Christos Karamanis-Kurak Günler

•En İyi Müzik: Stefan Will-Kurak Günler

•En İyi Kurgu: Özcan Vardar, Eytan İpeker-Kurak Günler

•En İyi Sanat Yönetmeni: Meral Efe Yurtseven, Yunus Emre Yurtseven-Iguana Tokyo

•En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Laçin Ceylan-Ayna Ayna

•En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Erol Babaoğlu-Kurak Günler

•SİYAD En İyi Film Ödülü: Kurak Günler-Emin Alper

•Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü: Emin Alper-Kurak Günler

•En İyi Belgesel: Kim mihri

•En İyi Kısa Film: Ben Tek Siz Hepiniz