Google Play Store
App Store

31 Mart yerel seçimlerinden bu yana bir yıl geçti. Toplumun rızasını alamayan Saray rejimi, “yumuşama” tartışmalarıyla nefes almaya “çözüm” hamlesiyle muhalefeti bölmeye ve iktidarının ömrünü uzatmaya çalıştı. 19 Mart Darbesi ile İBB Başkanı İmamoğlu cezaevine atıldı. Erdoğan karşısında hiç beklemediği bir halk direnişi buldu. Sokakları, meydanları ve üniversiteleri dolduran milyonlar Saray rejimine karşı birleşerek ayağa kalktı.

Baskıları, oyun planları sokağın duvarına çarptı: Bu halkı yenemezsiniz

Politika Servisi 

31 Mart yerel seçimlerinden bu yana bir yıl geçti. Halkı açlığa, yoksulluğa mahkum eden, hukuk tanımayan, ülkeyi gerici kuşatma altına alan Cumhur İttifakı sandıkta çöktü. Saray yönetimi İstanbul’dan Afyon’a, Adıyaman’dan Bursa’ya hezimet üstüne hezimet yaşadı.

Kara propaganda ve seçim yolsuzlukları karşılık bulmadı. Katılım oranının yüzde 76 olduğu seçimde Cumhur İttifakı büyük bir bozgun yaşadı. AKP ve MHP’nin kaleleri birer birer çökerken Trakya ve Ege bütün neredeyse kırmızıya döndü. İktidarın oy deposu Karadeniz’de ise büyük bir gedik açıldı. Erdoğan için seçimin en kritik noktası olan İstanbul’da iktidar hezimete uğradı. 2019’da yenilenen seçimde 800 bin olan fark bu seçimde 1 milyonun üzerine çıktı.

CHP 1977’den sonra ilk kez birinci parti konumuna yükselirken AKP kurulduğundan bu yana ilk kez ikinci parti konumuna geriledi. Türkiye genelinde CHP yüzde 37.8, AKP yüzde 35.5, Yeniden Refah Partisi yüzde 6.2, DEM Parti yüzde 5.7, MHP yüzde 5, İYİ Parti ise yüzde 3.8 oy aldı. 31 Mart yerel seçimleri iktidarın hegemonyasını kaybettiğinin, toplumsal rıza üretemediğinin en net kanıtı oldu. Sandık şokuyla sarsılan Cumhur İttifakı, iktidarının ömrünü uzatmak adına manevra arayışlarına başladı.

***

1- YUMUŞAMA TARTIŞMALARI:

Seçimi kaybettiği halde hamle üstünlüğünü elinde tutmak isteyen Saray rejimi önce “yumuşama, normalleşme” beklentileri yarattı. Bir kısım medyanın ve ana muhalefet partisinin de sıcak baktığı tartışmalar kamuoyunun yoğun tepkisine neden oldu. Sandıkta rüzgarı arkasına alan muhalefet, söz konusu tartışmayla zaman kaybederken iktidar biraz nefes alma imkanı yakaladı. AKP ve MHP iktidarının, yumuşama ve normalleşme bir yana daha da sertleşerek rejimi tahkim etmek istediği kısa sürede ortaya çıktı. İktidar, seçimin hemen ardından baskıyı artırarak yumuşamanın bir illüzyondan ibaret olduğunu gösterdi.

2- ÇÖZÜM SÜRECİ:

Yumuşama ve normalleşme tartışmaları gündemden düşerken bu kez 1 Ekim’deki Meclis açılışında yeni bir sürecin kapısı aralandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis’te DEM Parti gurubunun yanına gelerek tokalaştı. Hemen ardından PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı Meclis’te gelerek örgütü lağvettiğini ve silah bıraktıklarını açıklamasını istedi. Yeni bir çözüm süreci olarak kamuoyunda beklenti yaratan süreçte DEM Parti’den oluşan heyet İmralı turlarına başladı. Görüşmelerin ve karşılıklı temasların ardından PKK Lideri Öcalan silah bırakma ve örgütü lağvetme çağrısı yaptı. Bu sırada Şam yönetiminin devrilmesi, ABD ve İsrail’in Ortadoğu ve Suriye’nin yeniden dizaynında iktidarın yeni bir pozisyon alma çabası da “iç cephe” söylemi ve çözüm tartışmalarını sürdürdü. İktidar, sandıkta yenemediği Erdoğan karşıtı cepheyi, Kürt hareketini muhalefet kanadından kopartarak dağıtmak istedi. Bugüne dek Kürt sorununun çözümüne ilişkin demokratik hiçbir adım atılmazken, silah bırakma çağrının Suriye’yi kapsayıp kapsamadığı gibi pek çok tartışma devam ediyor.

3- KURUMSALLAŞMA HAMLELERİ:

Rejim baskıyla yol temizliği yaparken yargıyı da ihtiyacına göre yeniden dizayn ediyor. TMSF’den İklim Kanunu’na, LGBTİ+’ları hedef alan taslaktan dezenformasyon hamlesine dek yeni düzenin hukuksal zemini hazırlanıyor. Bu kapsamda:

• TMSF yeni düzenleme ile önemli yetkiler aldı. Kurum, kayyum atanan şirketleri 5 yıl boyunca yönetebilecek. TMSF, Türk Ceza Kanunu ve terörün finansmanı suçlarında kuvvetli şüphe durumunda devreye girecek. Kurum, mahkemenin kayyum kararı verdiği şirketlere el koyabilecek.

• AKP, “Aile Yılı” ilan ettiği 2025’te kadınları ve LGBTİ+’ları hedef alan düzenlemelerle saldırılarını yasalaştırmaya hazırlanıyor. İktidar, geçtiğimiz aylarda 2025’i “Aile Yılı” olarak duyurdu. Ardından kadınları eve hapsetmeye yönelik politikalar da hız kazandı.

• Kamu ihale rejimini fiilen işlemez hale getiren iktidar düzenleme yapma hazırlığında. Alımları kolaylaştıran yöntemin muhalefetin de işine yaraması iktidarı rahatsız etti, ‘‘tasarruf’’ gerekçesiyle belediyelerin eli kolu bağlanacak.

• Daha önce Dezenformasyon Yasası ardından Etki Ajanlığı gibi düzenlemelerle gazetecileri, basın özgürlüğünü cezalandırmayı amaçlayan iktidar “Veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturma” suçunu yarattı. “Veri sızıntısı olmadığı halde veri sızıntısı yapılmış gibi algı oluşturma” suçunun tanımlandığı teklifte bu suçu işleyenlerin 2 ila 5 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılması isteniyor.

4- KAYYUM ATAMALARI:

31 Mart seçimlerinde kaybettiği pek çok yerel yönetimi yargı darbesiyle geri almak isteyen iktidar, önceki seçimlerde olduğu gibi kayyum siyasetini bir kez daha devreye soktu. Yerel seçimlerinden sonra 13 belediyeye kayyum atandı.

Kayyum atanan ilk belediye Haziran 2024’te Hakkari oldu. DEM Partili Hakkari Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış görevden uzaklaştırıldı, yerine Hakkari Valisi Ali Çelik kayyum olarak atandı. 30 Ekim 2024’te de İstanbul’da Esenyurt Belediyesi’nin CHP’li Başkanı Ahmet Özer, ‘‘PKK/KCK terör örgütünün mensup ve faaliyetlerinin tespit edilmesine yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında’’ gözaltına alındı, görevden alınarak yerine kayyum atandı. Özer’in tutuklanmasına CHP ve DEM Parti, Esenyurt Meydanı’nda düzenledikleri mitingle tepki gösterdi. Kasım 2024’te Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevden alındı. Türk’ün görevden alınmasına Kobani davasında 10 yıl hapis cezası alması ve hakkında devam eden dava ve soruşturmalar gerekçe gösterildi.

22 Kasım 2024’te DEM Parti’li Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve CHP’li Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül görevden alındı ve yerlerine kayyum atandı. 29 Kasım 2024’te Van Bahçesaray Belediyesi Başkanı Ayvaz Hazır görevinden uzaklaştırıldı ve yerine kayyum atandı. 13 Ocak 2025’te Mersin’in Akdeniz ilçesinin DEM Partili Belediye Eş Başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Arslan tutuklandı, yerlerine Akdeniz Kaymakamı Zeyit Şener kayyum olarak atandı.

Aynı gün Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat Balıkesir’deki ailesinin evinden alınarak İstanbul’a götürüldü ve 17 Ocak tarihinde, ‘‘suç örgütüne üye olma’’, ‘‘ihaleye fesat karıştırma’’ ve ‘‘haksız mal edinme’’ suçlamalarıyla tutuklandı. Bu göreve Beşiktaş Belediye Meclis Üyesi Ömer Rasim Şişman vekillik ediyor.

29 Ocak’ta DEM Parti’li Siirt Belediyesi Eş Başkanı Sofya Alağaş, gazetecilik yaptığı dönemde hakkında ‘‘örgüt üyesi olmak" suçlamasıyla açılan dava nedeniyle kendisine verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasının ardından görevden alındı. Yerine Siirt Valisi Kemal Kızılkaya Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirildi.

11 Şubat’ta Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan, "terör örgütüne yardım etmek" ve "basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak" iddiasıyla yargılandığı davada 3 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Ardından görevden alındı ve yerine Van Valisi Ozan Balcı atandı. 24 Şubat’ta Kars’ın Kağızman Belediyesi’ne kayyum atandı.

27 Şubat’ta İstanbul’da Beykoz Belediyesi’ne düzenlenen operasyonla CHP’li Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler’in de aralarında bulunduğu 13 kişi, "ihaleye fesat karıştırma" şüphesiyle gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.

Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında "silahlı terör örgütüne yardım etme" suçundan tutuklanarak, yerine Kaymakam Cevdet Ertürkmen "belediye başkan vekili" olarak görevlendirildi. Böylece Esenyurt’un ardından Şişli, İstanbul’da kayyumla yönetilen diğer belediye oldu.

5- 19 MART DARBESİ:

19 Mart sabahı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yakın çalışma arkadaşları ve belediye başkanlarının gözaltına alınmasının ardından Saray yönetimi yeni bir rejimin kapısı aralandı. Toplumsal rıza üretme şansı kalmadığını gören iktidar, zor yoluyla toplumu susturmaya, arzu ettiği rejime uzanan süreçte yol temizliği yapmaya çalışıyor. İstanbul’da, 18 Mart’ta diploması iptal edilen İBB Başkanı İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasıyla başlayan operasyon dalgası, İstanbul başta olmak üzere ülkenin dört bir tarafını direniş alanına çevirdi. Milyonlarca yurttaş sokaklara, kampüslere akın etmeye başladı. Yapılan tüm eylemler, İstanbul’un son yıllarda gördüğü en kitlesel ve çok sesli sokak hareketlerinden biri olarak tarihe geçti. AKP’nin kalesi olarak görülen Sakarya, Rize, Trabzon, Çorum, Konya gibi illerde de halk sokaklara döküldü. Uzun süredir sessizliğe bürünen üniversiteler ve kampüsler canlandı. Binlerce öğrenci Beyazıt’ta, İstanbul Üniversitesi’nde bir araya gelerek önlerine koyulan ilk barikatı aştı. Hemen ardından ODTÜ, İTÜ, Galatasaray, Boğaziçi Üniversitelerinin yanı sıra Anadolu’da pek çok ilde öğrenciler sokaklara çıktı. CHP’nin İstanbul’da Saraçhane çağrısıyla bir araya gelen yüzbinlerce yurttaş belediye binası önünde tek ses oldu. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını seçeceği ön seçim 23 Mart’ta gerçekleşti. İBB Başkanı İmamoğlu’nun tek aday olduğu seçim, halka açılarak dayanışma sandıkları kuruldu. Ülkenin dört bir yanında kurulan sandıklara milyonlarca yurttaş akın etti. 1 milyon 500 binden fazla CHP üyesinin 14 milyon civarında da üye olmadıkları halde dayanışma sandığına gelen yurttaşın olduğu toplamda 15 milyonun üzerinde oy kullanıldığı belirtildi. CHP’nin resmi Cumhurbaşkanı Adayı İmamoğlu olarak açıklandı. Maltepe mitingi son dönemlerin en kalabalık mitingine sahne oldu. İktidarın baskılarına, gözaltı ve tutuklamalara karşı adalet, özgürlük ve demokrasi sesini yükseltmek isteyen 2 milyondan fazla yurttaş 29 Mart’ta Maltepe’de bir araya geldi.