Geçenlerde yine şu türban ve üniversite meselesini bir dost meclisinde kıyasıya tartışırken söz İslâm, özgürlük ve sol üzerinden döndü dolaştı...

Geçenlerde yine şu türban ve üniversite meselesini bir dost meclisinde kıyasıya tartışırken söz İslâm, özgürlük ve sol üzerinden döndü dolaştı, müslüman-feminist yazar Hidayet Şefkatli Tuksal'a geldi. Tuksal, Kur'an ve Hadis-ler'de erkek egemen söylemin izlerini araştırmış, bu bakımdan çok önemli saptamalarda bulunmuş bir ilahiyatçı. İnandığı kitabın eril ve ataerkil bir 'fon'a sahip olduğunu içtenlikle dile getirmiş 'aykırı' bir müslüman. Bu nedenle de az çekmedi. Tezi temelinde hazırladığı kitap ilk yayımlandığında 'Türk-Müslüman erkekliği' tarafından adeta lanetlendi. Tesettürlü olsa da ekranda konuşuşundan oturuşuna kadar her şeyi kınandı. Bir müslüman-muhafazakâr erkek entelektüelin onun söylediklerine yönelik olarak "Amaç, İslâm'ı 'imkân' olmaktan çıkarmak" dediğini dün gibi hatırlıyorum.

Ben bütün bunların Tuksal'ı, içerisinde yer aldığı zihinsel-kültürel dünya itibarıyla, göreli olarak 'sol' yaptığını öne sürdüm o tartışmada... Tabii ne olduğunu tahmin edebilirsiniz! Gayet kendinden emin sesler yükseldi: "Ya, bırak Alla-haşkına! Git işine! Müslümandan solcu mu olur?!." (ErtuğrulGünay'ın kulakları çınlasın!)

* * *
'Müslüman'dan gayet güzel 'solcu' olabileceği gibi 'sosyalist'ten de bal gibi sağcı olur! Şu son türban tartışmasında "kırk yıllık Kani'lerin nasıl Yani" olduklarını ibretle izliyoruz örneğin... Başörtüsünün bir inanç ve insan hakkı olduğunu 'sol ilkesellik' doğrultusunda destekleyenleri ne sıfatlarla yaftaladıklarını... Nasıl kaba-saba, çirkin, hakaretâmiz bir dille yol aldıklarını... 'ABD-AKP', 'İslâmcı-liberal', 'Müslümanlık-kapitalizm' ittifakları üzerinden, hep ve sadece makro ölçekte meseleye baktıklarını... 18-20 yaşındaki kızların fakülte kapısında başörtüsünü enselerine indirip içeri girerken ne hissettiklerine dair mikro ölçekte kafa yormak gibi bir dertleri olmadığını... Ve en önemlisi, İslamcı, müslüman veya mütedeyyin kitlelere bakarken ara renkleri, içsel farklılık ve karşıtlıkları görmekten aciz biçimde nasıl toptancı, yekpâreci, homojenleştirici, kısacası 'totaliter' olduklarını!..

Halbuki İslâm yok, 'islâmlar' var. Müslümanlık yok, 'müslümanlıklar' var. Ve, evet, 'sağ-muhafa-zakâr' müslümanlık olabileceği gibi, 'sol-protest' müslümanlık da var. 'Tesettürlü-başörtülü' diye birörnekleştirdiğiniz topluluk içerisinde de birbirinden farklı düşünen, birbirine karşıt duran-dü-şünen kadınlar var. Siz 'hısım' sanırsınız, 'ha-sım'dırlaroysa ki...

'Sol' bir söylemin başka bir bilişsel-epistemik, zihinsel-ideolojik veya kültürel-dinsel evrende kendine yer bulması neden mümkün olmasın? Tarihe bakmak yeter. İnsan ve hayat algısının genelde 'ilahi' olanla sarmalandığı 'premodern' dönemlerde dinsel çerçevede 'sol'u temsil eden hareketler ve şahsiyetler oldu hep. Hallac-ı Mansur böyledir, Babaîler böyledir, Şeyh Bedreddin böyledir, Thomas Münzer böyledir...

* * *
Ve işte bir kaç gün önce basına yansıyan 600 'türbanlı' kadının bildirisi de böyledir!.. Haftalardır başörtüsü serbestîsine karşı 'sol' adına sürdürülen reddiyenin tüm dayanaklarını yerle bir eden bir metin bu. AKP'nin özgürlükler konusunda samimi olmadığını, diğer özgürlükler karşısında sessiz kaldığını, sürecin topyekûn bir kapanma, şeriat ve muhafazakârlaşma getireceğini belirterek başörtüsüne karşı çıkanların ezberini bozacak bir mahiyet taşıyor. Bu 'türbanlı' ve 'sol' bildiri, özetle şöyle:

"Başını örttüğü için ayrımcılığa uğrayan kadınlar olarak üniversitelere girmekle mutlu olmayacağız. Kürtlerin ve ötekileştirilenlerin kendilerini bu ülkenin asli unsuru hissetmesi için gereken ortam oluşturulmadan; 301 davalarını bitirecek düzenleme yapılmadan; Alevilerin ibadet evlerini kültür merkezi olarak görmekten vaz geçilmeden; üniversitelerin özgürlüğünün önündeki en büyük engel YÖK kaldırılmadan; 12 Eylül darbe anayasası ortadan kaldırılıp yeni, sivil bir anayasa yapılmadan mutlu olmayacağız."

* * *
Şimdi bu kadınlara İslâmcı-muhafazakâr ata-erkillik hönkürecek yine; "İslâm'ı imkân olmaktan çıkarıyorsunuz!" diye... Ya siz, sosyalistler! Sizin, onlara dair, "Urun Şeriatçılar'a!" demenin ötesinde bir sözünüz var mı?!..

* * *
NOT: Geçen Pazar günkü yazımda, "bir arpa boyu yol" deyişi, yazıyı yetiştirme telaşına bağlı dikkatsizlik sonucu "bir arpa yolu" şeklinde çıktı. Mahcubiyetle düzeltir, özür dilerim.