“Uncanny Valley / Tekinsiz Vadi” oyunu, Alman yazar Thomas Melle’den referans alınarak üretilmiş bir robotu sahneye taşıyor. Tekinsiz bir alanda ürpererek izlediğimiz oyun, insan bedeninin birebir aynısı olan bir androidle gerçek bir yüzleşme.

Başrolde bir robot var

Eda Köprü Yılmayan / edakopruyilmayan@gmail.com

Sahnede sandalyede oturan, gözleri parlayan ve kafasının arkasında onu yöneten kabloların görüldüğü bir androidi seyrediyoruz. Anlatıcı Alman Yazar Thomas Melle’nin androidi. Yazar kendisinin robotik bir kopyasının yapılmasına izin verir. Bu insansı kopya, yazarın yerine geçerek insanla makine arasındaki farkı sorgulamamızı sağlıyor. Üstelik adı gibi tekinsiz bir alanda. Stefan Kaegi’nin yönetmenliğinde yaratılan oyun, ilk kez 1970’lerde Japon robotist Masahiro Mori tarafından kullanılan ve insanların androidlerle karşılaştıklarında yaşadıkları tekinsiz ve varoluşsal belirsizlik alanını tarif eden ‘Tekinsiz Vadi’ kavramından yola çıkıyor.

YAZARIN TECRÜBELERİNE ORTAK OLUYORUZ

Oyun ilk sahnelendiği 2018 yılında heyecanla karşılanmış, gerçeklik algısının yeniden sorgulanmasını sağlamıştı. İzleyici için adı gibi tekinsiz bir hava yaratılan oyunda yazarın çocukluğundan başlayarak edebiyat yolculuğunu ve manik depresif tecrübelerini dinliyoruz. Salonda onun ifadelerine, bedenine kitlenen izleyicilere “Bakışlarınızdan kendime bir ev yapacağım” diyerek ekran karşısındaki izleyicinin de irkilmesine sebep oluyor ve seyirciyi uyarıyor: “Bir aktörü izlemeye geldiyseniz yanlış yerdesiniz! Kendi paniğimi yenmek için makine gibi davranıyorum” diyerek gerçeklik algısını sarsıyor. Bilgisayarın atası olarak kabul edilen Alan Turing’in gelecekteki bir dünyada Tanrı olduğu bir oyunu yazmak istediğini söyleyen android; insanların olmadığı, yaratıcılarını arayan makinelerin yaşadığı bir dünya inşa etmekten söz ediyor.

ANDROİDLE GERÇEK BİR YÜZLEŞME

Android seyirciye “Siz ne tür bir yaratıksınız?” diye soruyor. Oyun boyunca tek hissettiğim o salonda olma hissiydi. Ekran karşısında dahi insanı farklı sorgulamalara iten oyunun salondaki etkisi eminin izleyici üzerinde bambaşka olmuştur. Oyun bittiğinde fişi çekilen androidin etrafını saran insanlar ellerini, ayaklarını, gözlerini, kafasının arkasındaki kablo yığınını izlemeye koyuluyor ve fotoğraflarını çekiyor.

Tekinsiz bir alanda ürpererek izlediğimiz oyun insan bedeninin birebir aynısı olan bir androidle gerçek bir yüzleşme. Oyunun sonlarına doğru perdede izlediğimiz yazar Thomas Melle’in sözleri çok çarpıcı: “Robotum Dorian Gray, ben de çürüyen imgeyim.”