Bataklık ismi verilen operasyonu ilk kez İçişleri Bakanı Süleyman Soylu duyurmuş ve “Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu ve suç gelirleri operasyonunu yaptık” demişti.

30 Haziran 2020’de başlayan operasyonda 1990’larda Kısmetim-1 ve Lucky-S gemilerindeki tonlarca uyuşturucunun sahibi olduğu iddia edilen Nejat Daş ve yine uyuşturucu baronu olduğu öne sürülen Çetin Gören tutuklandı. Ankara merkezli yürütülen Bataklık Operasyonu’nun 73 sanıklı iddianamesi geçen hafta mahkemece kabul edildi.

Operasyonda yakalanan hiç uyuşturucu yok ama 399 sayfalık iddianamede gerçekten korkunç bir para trafiği var. Ülke koronavirüs salgını nedeniyle evine kapanmışken paralar havada uçuşuyor. Örneğin bir gün içinde Almanya Hamburg’dan 4 ve Lüksemburg’dan 3 kurye toplam 1 milyon 200 bin avroyu İstanbul’a getiriyor. Kuryeler bir villaya götürülüp burada paralar sayılıyor ve videoya kaydedilerek Nejat Daş’a gönderiliyor.

Kapıkule’den Türkiye’ye giriş yapan TIR şoförü kuryeler, dinlenme tesislerinde, akaryakıt istasyonlarında Nejat Daş’ın adamlarına çantalar dolusu paraları teslim ediyor. İnsanlar salgın nedeniyle evlerine hapsolmuşken Nejat Daş, Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürü Necmettin Yüksek’in makam aracıyla Çorlu’ya gidip paralarını teslim alıyor. Üstelik makam şoförü de polis.

Uyuşturucu parasının devleti nasıl kirlettiğini gözler önüne seren çok sayıda olay var.

Bataklıkta bir gün bile ülkenin halini anlamaya yetiyor.

19 Nisan 2020.

Nejat Daş’ın adamları Faruk İşcan ve Zülfü Menga, akşam Çerkezköy, Silivri ve Selimpaşa yakınlarında üç TIR şoförü ile buluşacaktı. TIR’lar ıssız köşelere park etmiş onları bekliyordu. Çerkezköy’de ilk kuryeden parayı aldıktan sonra TIR şoförü Halit Öztürk ile otobanın kuytusunda buluştular. Kuryenin uzattığı açık poşetlerde 650 bin sterlin olması gerekiyordu. İki adam parayı saydıklarında 2 bin 900 sterlinin eksik olduğunu gördü. Halit Öztürk ile tartıştılar ama kurye kendisine bırakılan paranın tamamının bu olduğunu söylüyordu.

Faruk İşcan ve Zülfü Menga para dolu otomobil ile ilerlerken Arnavutköy Tayakadın mevkiinde kırmızı Audi marka bir otomobil önlerini kesti. Araçtan çıkan bir kişi üzerlerine ateş açtı. Zülfü Menga geri viteste hızla kaçarak kurşunlardan kurtulmaya çalışmıştı. Kırmızı Audi peşlerindeydi ve Nejat Daş’ın adamları yolda gördükleri jandarmaya sığındı. Otomobilde para dolu çantaların yanı sıra uzun namlulu silahlar vardı.

Büyük kara para trafiğinin ortaya çıkmasını sağlayacak bir andı.

Ama öyle olmadı. Bir süre sonra Nejat Daş yanında Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru İbrahim Halil Akgül ile olay yerine gelmişti. Nejat Daş, jandarmanın aracına bindi ve adamlarının yanına döndüğünde olayın kapandığını söyledi.

Hiçbir işlem yapılmadı, paraları ve silahlarıyla ellerini kollarını sallayarak gittiler.

Faruk İşcan ve Zülfü Menga saldırıyı TIR şoförü kurye Halit Öztürk’ün ya da Kapıkule gümrüğündeki memurların yapmış olabileceğini söylüyordu.

Silahlı saldırıyı devlet soruşturmazken suç örgütü faillerin peşine düşmüştü. İddiaya göre; Nejat Daş, Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürü Necmettin Yüksek’e durumu anlattı ve onun emrindeki polis memurları gayri resmi olarak Nejat Daş’ın adamlarıyla birlikte kırmızı Audi’dekilerin kim olduğunu araştırmaya başladı. Saldırı sırasında aracın plakasını alamamışlardı.

Polis memurları İbrahim Halil Akgül, Ahmet Korkmaz ve Nejat Daş’ın adamı Faruk İşcan, akaryakıt istasyonları, bir yapı market ve bir bakkalda bulunan kamera kayıtlarını topladı. Polisler kimliklerini göstererek bu incelemeyi yapıyordu.

Polisler mafyanın soruşturmasını, kayıtdışı olarak yürütüyordu. Ancak saldırıyı kimin düzenlediğini tespit edemediler ve suç örgütü intikam alamadı.

Halen tutuklu olan Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürü Necmettin Yüksek, ifadesinde suçlamaları kabul etmedi, Nejat Daş’ın uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını bilmediğini söyledi. Kendisini Nejat Daş ile Zorlu Center’da AKP Ankara Altındağ İlçe Teşkilatı Yönetim Kurulu Üyesi Sadık Karayel’in tanıştırdığını anlattı, “Sadık Karayel, döviz bürosu sahibi bir kişi olduğunu söyledi” dedi. Bataklık Davası’nda sanık olmayan Sadık Karayel ise gazeteci Alican Uludağ’a yaptığı açıklamada “Necmettin Yüksek o gün beni kahve içmeye çağırdı. Buluştuğumuzda Nejat Daş’ın yanı sıra masada bir savcı ile emekli bir vali dahi vardı” dedi. Alican Uludağ, masadaki savcının halen görevde olduğunu yazdı.

Anlaşılan bataklık, iddianamede yazanlardan çok daha derin, kirli ilişkiler ağı çok daha büyük.

Bu ülke; silahların ateşlendiği, para dolu çantaların yakalandığı ancak devletin değil mafyanın polislerle soruşturma yürüttüğü büyük bir bataklığa dönüştü.