Batı cephesi hep mi aynı olur?

Olur, gerçekten değişen hiçbir şey yok.

Geçen hafta sonu oynanan derbi maçı ile Beşiktaş Başakşehir maçlarındaki oyun yapısı ve özellikle maç sonrası değerlendirmelerin gram değişmediği açıkça görünüyor.

Öncelikle şunu belirteyim, yapılan değerlendirmelerin içinde futbol kurgusu ve taktiksel anlayış ile ilgili en ufak bir tahlil ve ayrıntı yok!

Hani işlerine böyle mi geliyor, yoksa alan memnun satan memnun mu? Belli değil.

Ben yine de futbolun içinde kalmayı tercih edeceğim.

Paris Saint Germain ile Bayern Münih maçındaki kırılma örneği ile başlamak sanırım daha anlamlı olacak. Çünkü Avrupa’nın A kategorisindeki iki takım ve futbol kurgusu adına iyi örnek. Bizim B kategorisi takımları anlamak için (!) yola buradan çıkmak gerek.

PSG’nin Neymar, Mbappe ve Carvani ile oluşan ileri üçlüsünün oyun üstünlüğü Bayern için çözülmesi gereken bir hamleydi. Bunun için önlem de almış olabilirler. Fakat esas kurgunun can alıcı noktası Alves’in olduğunu unuttular. Bayern gibi mekanik kurguya sahip ve kurumsal futbol oynayan bir takım tüm maç boyunca Alves’e çözüm üretemedi. Ve maçı Alves’in taktiksel olarak oyuna katkısı sonucunda PSG çok rahat kazandı.

Buradaki en önemli ayrıntılardan biri; ön üçlü ve Alves kurgusundaki hücum organizasyonu esnasında arkalarındaki oyunculara ihtiyaçlarının olmamasıdır. Her kulüp için bunu söylemek mümkün değil.

Üçlünün arkasında ve orta alanda oynayan Motta, Veratti ve Rabiot pas trafiğinde, savunma kademe yoğunluğunda ve orta alandaki rakip kurguyu bozma hamleleriyle, hücum esnasındaki kontrole yardımcı hamleleri onların sahadaki varlıklarının nedeniydi. Hiçbir şekilde üçlünün önünde olmadıkları gibi onların kademelerini de hiç aksatmadılar. Savunma ise Alves dışında, diğer üç oyuncu Silva, Marquinhos ve Kurzewa oyuna girme yerine orta alan savunma hattında kalarak hiç boşluk bırakmadılar.

Paris için bu takım kurgusu ve oyun anlayışı var olan oyuncu profili için mükemmel bir taktik zemine oturuyor. Bayern Münih’in kurgusu ve anlayışı zaten belli.

Şimdi gelelim bize: Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’a baktığımız zaman böyle bir total kurgu görmek hem oyuncu kalitesi bakımından hem de takım taktiği bakımından mümkün değil.

Her üç takımın maalesef total bir oyun kurgusu yok. Ve her üç takımında oyuncu kalitesi ve teknik direktör bakımından açmazları var. En büyük handikap kenar grup taktiğindeki kopukluk. Ön hücum oyuncuları ile beklerin uyumsuzluğu ciddi bir taktiksel zafiyet. Oyuncu yapısı bu işbirliğini zorunlu kılıyor.

Galatasaray ve Fenerbahçe’de diğer sıkıntı oyuncuların en verimli oldukları yerde oynamalarından ziyade bölgedeki açığı kapama üzerine ve alan açma üzerine bir kaygının egemen olduğu görülüyor.

Galatasaray ve Fenerbahçe için mevcut oyuncu yapısı ile sahadaki sayısal diziliş dört savunma, iki ön libero, üç orta alan ve bir santrafor kurgusunu zorunlu kılıyor. Burada en önemli ayrıntı Feghouli ve Giuliano’nun en verimli olan bölgede, yani santrafor arkasındaki serbest alanda oynamaları ve her iki bekin de direkt oyuna katkısını ön plana çıkaracak bir şablon ortaya çıkarılmasıdır.

Galatasaray ve Fenerbahçe ön kurgusundaki oyuncuların arkadaki oyunculara ihtiyacı var ve bütünlük içinde ancak sonuç alabilirler.

Tabii ki burada Tudor ve Aykut Kocaman’ın yapısı ve anlayışının etkileri ortaya çıkmaktadır. Bazen, belki de çoğu zaman bu anlayışlar doğrunun engellenmesine de neden olmaktadır.

Özellikle Aykut Kocaman’ın kendine göre kurulları, yönetme isteğini her şeyin önünde tutması, Fenerbahçe gibi bir takımın muhafazakar bir taktik içinde güvenlik önlemleri (!) çerçevesinde oynamasına neden olmaktadır. İşte Galatasaray maçının son yirmi dakikası ve diğer maçların tamamı.

Tudor’un takımı daha yeni ve arayış içinde olması belki tolere edilebilir. Fakat zaman kısalıyor…

Beşiktaş’ın sıkıntıları farklı.

Beşiktaş’ın ön dörtlüsü, ligde ve Şampiyonlar Ligindeki B-kategori takımlar içinde en etkili olan isimlerden oluşmaktadır. Özellikle, Quaresma gibi bir oyuncu bu her iki kategori içinde hiçbir takımda yok.

Sorunun en temel yeri, üçüncü bölgedeki başarılı oyun kurgusunu total şekilde oynanmasını sağlayacak defans ve orta alanda oyuncu sıkıntısıdır. Savunmada arkaya yaslanarak oynamak belki belirli maçlar için iyi olabilir, ama Şampiyonlar Ligi A kategori takımlarına karşı sürekli olması sıkıntı yaratır. Hele hele ön taraftaki dört oyuncunun koşu mesafelerinin 70 metreye kadar çıkması, her iki ligin uzunluğu düşünüldüğünde de düşmelerin olması kaçınılmazdır.

Diğer bir sorun, Negredo, Lens. Medel ve Tolgay’ın yeterince oynatılmayarak kondisyonlarının maç seviyesine bir türlü çıkartılamamasıdır. Bu, Beşiktaş için rotasyonun olmaması anlamına gelmektedir ki, ilk yarının sonuna doğru ve ikinci yarıda bunun olumsuz etkisi çok sık görülebilecektir.

Beşiktaş’ın bu iki konuya acil çözüm bulması gerekir. Öncelikle bir stoper, sağ bek ve ön libero alınarak kadronun kuvvetlendirilmesi zorunlu gözüküyor.

Güneş’in sorunun içinde kalması ve onun bir parçası olma özelliği takıma ve kendisine zarar vermekte. Çözüm odaklı acil hamleler yaparak süreci hızlandırmak zorundadır. Aksi taktirde her iki ligi de kaçırır ki, bu kulüp için de kendisi için de büyük kayıp olur.

Eğer futbolu bir kenara koyarsak, konuşmak için geriye, hakemler, koreografi ve küfürler kalır.

Öyle de oluyor zaten.