Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomideki kötü gidiş için “iki aya toparlarız” dedi. Yapısal sorunlarımız elbette mevcuttu. Çözmek için çalışılıyordu. Ama bunların hiçbiri son yaşananlara açıklama olamazdı. Türkiye saldırı altındaydı ve bunda yıllardır üretmeden tüketiyor olmamızın hiçbir etkisi yoktu. Erdoğan, Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinden gelen desteğin de çok önemli olduğunu vurguladı. Faşist Avrupa, Hitler bıyıklı Almanya yeniden yurtdışındaki ‘dostlarımız’ statüsüne yükseldi. Türkiye’ye saldıran Trump’ın Amerika’sı şimdi görsündü bakalım Türkiye’nin nasıl da alternatifsiz olmadığını!

•••

O alternatif, katılım sürecinin resmen başlatıldığı gün AKP iktidarını gündüz vakti havai fişek attıracak kadar coşturmuş olan Avrupa Birliği. Üyelik görüşmelerinde Türkiye’yi kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü gibi demokrasinin olmazsa olmazlarına zarar vermek konusunda eleştiren ve uyaran AB’ye Erdoğan’ın yanıtı sert olmuştu. “Size ne! Haddinizi bilin, haddinizi!” Doğrusunu söylemek gerekirse bildiler; çünkü konu önünde sonunda Suriyeli sığınmacılara geliyor ve Erdoğan Türkiye’de bulunan 3 milyondan fazla göçmenin Avrupa sınırına dayanmamasının önündeki tek engelin kendisi olduğunu AB’ye açık bir dille hatırlatıyordu.

•••

Bir insanlık dramı üzerinden kurulan ve her iki taraf için utanç verici olan bu ortaklık; ilişkilerin artık ilkelerin değil, ancak yeni çıkarların ön planda tutularak sürdürüleceğinin de göstergesiydi. Dolayısıyla Erdoğan’ın bugünlerde AB ve özellikle Almanya ile ilgili sarf ettiği dostane sözler, ne Türkiye ne de AB için ortak demokratik değerler üzerine kurulacak bir birlikteliğin başladığına işaret ediyor. Yüz binlerce insanın sorgusuz sualsiz işten atıldığı, gazetecilerin-siyasetçilerin-avukatların-hak savunucularının neyle suçlandıklarını bilmeden yıllarca hapsedildiği, sivil toplum örgütlerinin kapatıldığı, medyanın tek seste birleştirildiği ve meclisin etkisizleştirildiği Türkiye’nin yeniden AB yoluna girebileceğini düşünmek hiç de gerçekçi değilken, bu kez iktidarın yüzünü güldüren şey nedir?

•••

Erdoğan’ın ekonomide yaşanan dalgalanmayla başarılı bir şekilde mücadele ettiklerini belirttikten sonraki ifadesi mühim: Türkiye’de yaşanacak sorunların tüm Avrupa’yı etkilemesinin de önüne geçildi. Doların 6 liranın üzerinde işlem gördüğü bugünlerde ne kadar başarılı olunduğu tartışılır ancak gerçek şu ki, Türkiye’nin borcunu ödeyemez hale gelişi başta Almanya olmak üzere Türkiye’ye borç veren diğer AB ülkelerinin çıkarına değil. Önceki gün Dışişleri, İçişleri, Adalet ve Hazine Bakanlarının katılımıyla gerçekleştirilen ‘Reform Eylem Grubu’ toplantısından çıkan sonuç her ne kadar, Türkiye’nin AB’ye üyelik hedefi doğrultusunda çalışmalarına kararlılıkla devam edeceği yönünde olduysa da; AB açısından o yol artık demokratik değerlerin değil, ticari ortaklığın en az zararla yürütülmesinden ibaret. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un diplomatik dile ‘stratejik ortaklık’ olarak çevrilebilecek, ‘batmasınlar ki borçlarımızı tahsil edebilelim’ bakışının AB ülkelerinde oldukça kabul gördüğü analize ihtiyaç duyulmayacak kadar açık.

•••

Dünyanın en haklı, en meşru, en demokratik eylemini gerçekleştiren Cumartesi Annelerinin 700. buluşmasına plastik mermi ve gaz bombalarıyla saldırı emri veren; bundan sonraki toplanmalar için de Galatasaray Meydanı’nı yasaklayan iktidarın önümüzdeki süreçte yargı ve temel haklar, özgürlük ve güvenlik alanlarındaki başlıklara odaklanacağını söylemesi arasında binlerce ışık yılı değil sadece üç gün var. AB ile Türkiye arasında alacak-verecek ilişkisinin düzenlenmesinden farklı bir şey beklemek hata olur ancak ileriki günlerde Osman Kavala ve Enis Berberoğlu gibi isimlerin tahliyesi de şaşırtıcı olmaz; zira işlevlerini tamamlamak üzereler.