Batsın Flormar’la gelen güzellik!

NECLA AKGÖKÇE

Memleketin seçim gündemine odaklandığı şu günlerde, sosyal medya paylaşımları ile odamız içinde dolaşan adaylar defilesine iyice dalıp gitmişken biz, bir video düşüyor önümüze. Tel örgülerin karşısında kimisi başörtüleri, kimisi açık saçları üzerine sendika şapkası takmış genç kadınlar, yumruklar acemice havaya kaldırılmış vaziyette bir şarkıya eşlik ediyorlar: “Güzel gün-ler göre-ce-ğiz çocuklar güneş-li gün-ler…” Öyle inançla söylüyorlar ki şarkının bu kısmını, tüyleriniz diken diken oluyor. Kendinizi bu güneş yanığı güleç yüzlü kadınların isyanıyla gelen özgür ve güzel günlerin içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz.

Burası Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan, memleketimizin nezih kozmetik firmalarından biri olan ve kadınlara her gün ayrı bir “güzellik” sunan Flormar işyerinin önü. Flormar’da çoğu kadın, 115 işçi sendikalaşmayı seçtikleri için patron tarafından kapı önüne koyuldular. Yani burada da bir seçim olayı var. Bu seçim de yasal bir seçim, ülkenin anayasasını ve iş yasasını yapanlar, sendikalaşmanın en doğal hak olduğunu, işçilerin istedikleri sendikayı seçme özgürlüklerinin bulunduğunu hem yazıyor, hem de nutuklarında bolca kullanıyorlar. İşçiler de işte bu sendika seçme haklarını kullanıp Petrol-İş Sendikası’nı seçmişler. Çünkü nedir; haklar kullanıldığı oranda yerleşir, kök salar. Kâğıt üzerinde kalan hak, hak değildir.

Pek ekolojik beyler

Petrol- İş Gebze Şubesi, Flormar işyerinde örgütlenmeye bu yılın ocak ayında başlamış, çoğunluk sağlanmış, yetki gelmiş, her zaman olduğu gibi patron yetkiye itiraz ediyor, bu itiraz süresinde baskılar yoğunlaşıyor ve işçiler benzerine pek sık rastladığımız biçimde işten atılıyorlar. Oy verdiğimiz hükümetlerin çıkardığı yasalar, daha güçlü olan işverenle güçsüz olan işçiyi kanun önünde eşit görüyor. Sendikanın yetki alma hakkı varsa, patronun da yetkiye itiraz hakkı var onlara göre. Oysa sosyal bir devlette iş yasaları güçlüye karşı zayıfı korumak için çıkarılır. Patrona karşı, işçiyi… Bizim yasalar, ‘sendikaya üye olabilirsiniz ama patron da sizi işten çıkarabilir’ mantığına uygun olarak yapılmış neredeyse, patronlar da “haklarını” sonuna kadar kullanıyorlar. Biliyorsunuz patronsever bir siyasi iktidarımız var.

Recep Tayyip Erdoğan, “OHAL’de grevleri yasaklayarak size uygun kâr ortamı yarattık” diye patronlara şirinlik yaparken, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu işçi ile işveren arasında yaşanan anlaşmazlıkların mahkemeden önce arabuluculuk yoluyla çözülmesinin işverenleri rahatlattığını belirtip hükümete şükranlarını belirtiyordu. Yani Erdoğan işçilere uğradıkları haksızlıklar karşısında grevi, direnişi yasaklamanın hukuki zeminini yaratırken, Hisarcıklıoğlu da aynı Flormar’da olduğu gibi haksız yere işten atılan işçilerin iş mahkemelerinde davaları kazanıp tazminatlarını almasına taş koyan iktidara şükranlarını sunuyordu. Bu durum işçilere ve sendikalara mücadele için perspektif sunuyor aynı zamanda; sendikalaşma için verilen mücadele ekonomik çıkarlar ve haklarla sınırlı kalamaz. Sendikalar iktidarı karşısına almadan işçiler lehine politika üretemezler ya da işçilerin çıkarlarını gözeten bir sendika, bir gün mutlaka iktidarla karşı karşıya gelmek zorundadır.

Flormar’ı kadınlar tanır, bizlere güzellik satan bir kozmetik firmasıdır kendisi, şirketin yarı yarıya hissedarı olan Fransız Ywes Roche’yi ise herhalde tanımayanımız yoktur. En azından reklamlarda görmüşsünüzdür birkaç kez. Tüm Avrupa ülkelerinde yatırımları olan uluslararası bir kozmetik tekelidir. Diğer kozmetik tekellerinden farklı olarak kadınlara bitkisel ürün kaynaklı “doğal” güzellik pazarlar. Ekoloji ödülleri almışlığı vardır. Ürünlerinde kullandığı kâğıtlar geri dönüşümlü, ambalajlar ekolojiktir. “Kadın ve toprak” başlığı altında bir kampanyası da bulunmaktadır. Ekolojiye, ekolojik tarıma, ekmeye, dikmeye katkıda bulunan 400 kadına dünya çapında ödüller vermiştir.

İşte bu kadın dostu, sendikal haklara saygılı olacağını uluslararası anlaşmalarla garantileyen, çevre dostu tekelin Türkiye ayağı olan Flormar’da tüm bu haklar ve anlaşmalar çok rahatlıkla ayaklar altına alınabiliyor. Uluslararası tekellere, düşük ücretle çalışan maliyeti düşük işçiler lazım çünkü. Bunu nerede buluyorlar, bizim gibi üretene bir gram değer vermeyen gelişmekte olan ülkelerde. Hem sonra kadınlardan “güzel” ucuz işgücü mü olur?

Kozmetiğin alıcısı da, satıcısı da, üreticisi de genelde kadınlar. Değerli kadınlar, Flormar çalışanı işçi kadınlarla dayanışalım, direniş süreceğe benziyor ve kozmetik sektörü rekabetin kıyasıya olduğu bir sektör, itibar sektörde önemli. Direnişçi kadınları Flomar önünde yalnız bırakmayalım. Tüketimden gelen gücümüzü kullanarak, Flormar ve Ywes Roche’nın ürünlerini almayalım. Flormar’a “batsın sizin güzelliğiniz” diyelim.