Meyhanelere bayram günü ilk gelen müşteriye çuha adı verilen tavuk kızartması vermek de adetler arasındaymış

Bayram ihtiyaç listesi

Bayramın ilk günü meyhaneci müdavimlerin evine birer büyük kayık tabakta midye dolma gönderirmiş. Unutma bizi dolması denilen bu dolma aslında meyhanenin açıldığını bildiren organik bir davetiye işlevindeymiş.
Reşad Ekrem’in “Ama bir midye dolması ki ağızlara layık. Tarif de etsek, rica da etsek zamanımızın içkili lokantalarına o dolmayı yaptıramazsınız.” diyerek ballandırdığı unutma bizi dolması, bazan da uskumru ile yapılırmış.
Meyhanelere bayram günü ilk gelen müşteriye çuha adı verilen tavuk kızartması vermek de adetler arasındaymış.
İşte, ramazan boyunca oruç tutan yahut rakıdan uzak duran, dinlenmiş dinginleşmiş akşamcının bayram kutlamasına arife sefası denirmiş.

Hem dinine bağlı bir Müslüman, hem de adabıyla içen bir rakıcı olan Ömer Rıza Doğrul, akşamcıların arife günü alışverişe çıkıp damak tadına uygun mezeler alıp rakı sofrasına hazırlanma durumuna arife sefası adını vermiş. Ömer Rıza Doğrul’un Mehmet Akif Ersoy’un damadı ve İslam ve dinler tarihi üzerine çalışmalarıyla ünlenmiş bir gazeteci yazar olduğunu da ekleyelim.

Münir Süleyman Çapanoğlu, arife gününün ayyaşlar ve akşamcılar için önemini şöyle ballandırıyor:
“Bunlar, daha birkaç gün öncesinden çemenli pastırmalarını kestirip nemli bezlere sararlar, Yemiş İskelesi’ne inerek Adalı Rumların Marmara adalarından getirdikleri o güzel kokulu sakız mastikasından, kayık düzünden alırlar, dolaplarının köşesine yerleştirirlerdi.(...)

Bunları yaparken kulakları kirişteydi. Top gürler gürlemez sofranın başına oturup derin bir oh çektikten sonra çakmaya başlarlardı. (...) Bir kısmı da son iftar topundan sonra hemen içmezler, iştahlarını sabaha saklarlardı. Bayram namazından döner dönmez hemen sofranın başına geçerler, otuz günün acısını çıkarırlardı.” (Kemal Sülker, Osmanlıdan Günümüze İçki ve Toplum)

Velhasıl ben de madem bayram bir ihtiyaç listesi yapayım dedim. Hoş, bayramın üçüncü günü. Ama olsun. Geç olsun bizim olsun.


Huzur: Milyonlarca insan huzursuz şehirlerinden uzaklaşıp huzur bulmak için huzurlu yerlere gidip oraları huzursuz ediyorlar. Bu işte bir yanlış var. Oysa huzur, kımıldama halinin zıddıdır. Durmak, burada olmak demektir. Ahmet Hamdi demektir.

Altınbaş: Bugün bayram. Özel bir zakı içmeli. Biz şarkısını söyleyelim: Yine mi güzeliz yine mi çiçek / Hamdolsun! / Taze mi bitti topik / Canın sağolsun / Amanın, yine mi güzeliz / Yine mi çiçek / Hamdolsun! / Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

Barış: “Bu bayram, dargınların barıştığı…” yarım yüzyıla yakındır şu atmosferin oksijenini yakıyorum, “Lan bayram geldi hadi öpüşüp barışalım” diyen birisini görmedim. Zaten dargınların da barışması gerekmez. Birlikte yaşamayı öğrenmesi gerekir. Ne oyuncu bir kelimedir barış. Nasıl oluyorsa ağzından köpükler saçarak Çinli kovalayan lümpenden omzu kalabalık komutanlara kadar herkes onun peşindedir. Bütün sahtekarlar da su içiyor diye su içmeyi bırakacak mıyız? Hesap aynı hesap. Barışı da bırakmayacağız.

Karpuz: Kahvaltıdan sonra buz gibi karpuz suyu. Öğle yemeğinden sonra buz gibi karpuz. Akşam çilingirde baş köşede karpuz. Nietzche’den apartırsak: Karpuzsuz bir bayram hatadır. Üşenmeyen çekirdeğini kurutsun çitlesin. Ama bana sorarsanız karpuza rakı şırınga etmek filan gibi aşırı deneysel efsanelere kaptırmayın kendinizi. Ha, bir de Karpuz Şekerinde var. Brautigan’ın leziz romanı. Bir sevdiğinize hediye edin. Güzel romandır.

BB King: Kayahan öldü kızı “bıdı bıdı”. BB King öldü iki çocuğu birden “bıdı bıdı”. Bu müzisyen kısmı ya ölmesin yahut ölmeden bütün işlerini görsün kardeşim. Neyse. Her ikisine de rahmetle anıyoruz. Ama tabii Kayahan’ı değil BB King’i açıyoruz masaya. Guess Who ile başlayıp Thrill is Gone ile bitiriyoruz.

Vesikalı Yarim: İlle sinema. Ben bıkmam Vesikalı Yarim önermekten: Dakika bir gol bir, meyhaneye gidiyorlar filmde. Meyhane diye ünledikleri yer pavyon. Sahnede Şükran Ay. “Kahverengi Gözlerin” söylüyor. Semih Serezli siparişi veriyor: “Rakı getir. Büyük olsun. Yeni olsun.” Kadehler kalkar: “Hadi eyvallah, sıhhate. Gittiği yerde gül bitsin, dalında bülbül ötsün.”

Abdülcanbaz: Hani o sabah içeceğiniz karpuz suyu var ya. Onu Abdülcanbaz okuyarak için. Rakı Ansiklopedisi’nden Levent Cantek’in yazdığı ilişkin maddeye bağlanıyoruz: Turhan Selçuk’un ünlü çizgi roman kahramanı Abdülcanbaz (1957), içki içecekse rakı içer, üstelik bunu edebiyle ve ölçüsüyle, ne yaptığını bilerek gerçekleştirir. Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde geçen çizgi romanlardaysa rakı, kımızın sembolik değerine ikame edilmiştir. Erkek kahramanlar, cesaret, erdem ve güçlerinin bir göstereni olarak mutlaka iyi rakı içerler.

Zihin açıklığı: Büyüklerimizin en güzel temennisidir: Allah zihin açıklığı versin. Hakikaten de memlekette belki de en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey zihin açıklığı. Yıllardır aynı saçma sapan problemlerle hayatı kendimize zehir ediyoruz. Ve açıklama diye de bir takım akıl dışı korkularımızı seriyoruz. Zihin bu, pompayla açılmaz elbette. Ama bir şekilde açılsa iyi olur.

Küçük arabalar: Ve tabii çocuklar. Bu kocaman marketlerde yirmili otuzlu paketler yapıp satıyorlar ucuza. Alın onlardan bir miktar. Doldurun ceplerinize. Suriyeli çocuklara filan verin. Cinsiyetçilik yapmayın, kızlara da verin. Herkes sever arabayla oynamayı. Nasıl seviniyorlar, gözleri parlıyor şapkanız uçar.

Efendim muhabbetiniz bol, sofranız bereketli olsun. Masanız sallanmasın. Sağlığınıza.

Not: Özgür Uçkan’ı kaybettik. Kendisiyle bir miktar iş yapmışlığım var. Az tanırdım, çok severdim. Sadece önemli bir akademisyen, namuslu ve analitik bir aktivist değil çok iyi kalpli bir insan ve babaydı. Çok üzgünüm. Keza Nick Cave’in oğluna da çok üzüldüm. Allah kimseye evlat acısı göstermesin.