Bayram günü pek güzel, insan sevdikleriyle birlikte olunca her şeyi unutabiliyor, ben de bir an gazete yazımı yazmayı unuttuğumu fark ediyorum. On küsur yıl boyunca birkaç kere yazımı gönderemediğim oldu, bu da öyle bir gün müydü? İzin istiyorum herkesten, yazacak bir köşe buluyorum hemen kendime. Dut ağacı gölgesinde bir balkon, bahçeye bakıyor… Bu aralar Olivier […]

Bayram günü pek güzel, insan sevdikleriyle birlikte olunca her şeyi unutabiliyor, ben de bir an gazete yazımı yazmayı unuttuğumu fark ediyorum. On küsur yıl boyunca birkaç kere yazımı gönderemediğim oldu, bu da öyle bir gün müydü? İzin istiyorum herkesten, yazacak bir köşe buluyorum hemen kendime.

Dut ağacı gölgesinde bir balkon, bahçeye bakıyor… Bu aralar Olivier Sacks hakkında çalıştığım için aklıma ilk Sacks hakkında yazmak geliyor. Otobiyografik eseri ‘Hareket Halinde’ önümde duruyor. Bir hayata bakmak, bütün bir hayata bakmak bir bakıma. Kitabın sonlarına doğru kansere yakalandığı günlerden bahsediyor Oliver Sacks.

Canı çok yanıyor Oliver Sacks’ın, doktoru “cesur olmaya kendini zorlama, istediğin kadar ağrı kesici alabilirsin” derken, terapistleri ağrıdan neredeyse sevgiyle söz ederek “acıyı kucakla” diye telkinlerde bulunuyorlar, “ağrıya bırak kendini” diyorlar. Acıyı kucaklıyor Sacks, ama çeşit çeşit acı var, bütün o acıları ayrı ayrı kucaklamak zor, üstesinden gelemediği en büyük zorluksa, bütün hayatı hareket halinde geçmiş biri olarak yatağa hapsolmak.

Tam da o günlerde, 75 yaşındayken âşık oluyor Oliver Sacks. Âşık olmak, içe bakışı da peşinden getiriyor. 75 yaşındayken âşık olduğuna inanamıyor, büyük sevinç ve endişe… Hayata karşı her zaman belli bir mesafede duran Sacks, bu aşkla birlikte mesafenin ortadan kalktığını hissediyor. Hayatı boyunca gerçekte yalnız olduğunu, bu yüzden bencil ve kendine dönük bir hayat sürdüğünü fark ediyor. Şimdiyse bir başkasına ihtiyaç duyduğunu kabul ediyor; ama bunu kabul etmek, terk edilme korkusu gibi başka korkuları da peşinden getiriyor. Biriyle birlikte yemek yapmak gibi önemsiz görünen zevkleri keşfediyor Sacks, bu aşkla…

Kanser hastalığı ve geçirdiği ameliyatlar nedeniyle ölümün varlığını yoğun bir biçimde hissettikçe âşık olmasının kolaylaşması, çocukluğundan bugününe yaşadığı bütün olumsuz ve olumlu olay ve yaşantılara şükran hisleriyle başka bir gözle değerlendirmesi, Melanie Klein’ın ‘Haset ve Şükran’daki “tam bütünleşme” dediği iyileşmeye benziyor: “Bütünleşme yolunda kaydedilen ilerlemeler, örneğin hastanın yeniden inisiyatif gösterme­ye, daha önce karar veremediği sorunlarda kararlı davranmaya ve ge­nel olarak yeteneklerini daha özgürce kullanmaya başlaması, analiz sırasında hissettiği acının da yavaş yavaş hafiflemesini sağlar. Onarım yapma yetisindeki ketlenmenin azalmasıyla da bağlantılıdır bu. Depresyon hali zaman zaman yine kendini gösterse de hastanın zevk alma yeteneği çeşitlenir ve gelişir; hastanın ruhsal dünyasında umut yeniden belirmiştir şimdi. Şunu da eklemeliyim: İyi nesne sağlamca kurulabildiği ölçüde yaratıcılık da artar…” Melanie Klein, ölümden dönen kişilerde, terapi sürecine girmeden de bu tür değişimlerin yaşandığını söylemişti, iyi ve kötü nesneler hayata duyulan derin şükran hislerinin etkisiyle birleşebiliyordu. Ama Oliver Sacks, zaten 40 yıl boyunca haftada iki gün terapiye gitmişti. Terapistinden çıkınca da bir saatlik bir yüzmenin ardından hasta görmeye başlıyordu. Çocukluğundan beri yüzmek, zihnini derin düşüncelerle dolduran bir eylemdi. Yıllarca, yatağının başucunda rüyalarını kaydettiği bir defter de bulundurmuştu.

Ne zaman Oliver Sacks okusam, içimde yoğun bir öğrenme isteği belirir, neyi öğrendiğimin bir önemi yok, hayata dair her bilgi varolmanın yoğunluğunu arttırır sanki. Onun hayatına baktığımda, her zaman yoğun yaşamış olduğunu görüyorum. Acısı da yoğun, sevinci de…

Melanie Klein’ın dediği gibi hayal kırıklıkları ve mutsuzluklar, haset ve nefretin gelişmesine neden olur genellikle. Haz ve memnunluk, alınan iyiliğe karşı duyulan şükranla ilişkilidir. Bayram günleri, hasete karşı şükran duygularının güçlendiği günler olsun hep… Her hayat, hasetle değil şükranla anlamına kavuşur…