Bu sene iki bayram üst üste geldi…

Laik Demokratik Cumhuriyet’imizin, hukukun üstünlüğüne inanan sosyal devletimizin kuruluşunu müjdeleyen en büyük bayramlarımızdan biri olan 30 Ağustos Zafer Bayramı ile;

Müslümanlar için önemli olan Kurban Bayramı peşi sıra gelen günlerde kutlanıyor.

•••

Bayramlarda insanlar aileleri ve sevdikleriyle mutlu ve umutlu olurlar…

Kısaca herkes bayramını aileleri ve yakınlarıyla iyi geçirmenin hayalini kurar.

Ve bu hayalinin gerçekleşmesini ister.

Geleneklerini devam ettirmek, yaşadığı ülkenin kendisine ve ailesine en azından bayramlarda refah içinde sakin bir yaşam sürme fırsatı vermesini bekler.

İktidarlar ise, yurttaşlarının sevgi dolu ve barış içinde bayram geçirmeleri için düzen ve güven ortamını sağlamak adına her zamankinden çok çalışır...

•••

Gerçekten iktidar yurttaşının bayramına saygı gösterir mi?..

Henüz görmedik!..

Bakın;

30 Ağustos Zafer Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli milli bayramlarından biridir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün başkumandanlığında, zaferle gerçekleşen Büyük Taarruz’u anmak için “30 Ağustos Zafer Bayramı” 1922’den beri kutladığımız önemli bir bayramdır.

TBMM Orduları, 26 Ağustos’ta saldırıya başlamış, 9 Eylül’de İzmir’e girmiş, 18 Eylül’de de Yunan Ordusu’nun Anadolu’yu tamamen terk etmesiyle emperyalizme karşı olan Kurtuluş Savaşı başarıyla kazanılmıştı.

•••

Bugüne kadar; Büyük Taarruz’un ilk günü olan 26 Ağustosta “Zafer Haftası” başlatılır, 30 Ağustos’ta tüm yurtta görkemli törenlerle Zafer Bayramı kutlanırdı...

Bayramın sahibi TSK olarak görülür, TSK içindeki terfilerin ve devir teslim törenlerinin Zafer Haftası içinde yapılması geleneği yaşatılırdı.

•••

Bu yıl; ülkemizin varoluşunu sağlayan “Zafer Bayramı”na adeta nispet edilircesine iktidar tarafından “Malazgirt Kutlaması” yapıldı.

Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’ni Kuran TBMM’nin kuruluş bayramı olan “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı gölgelemek için FETÖ’cüler tarafından uygulanan “Kutlu Doğum Haftası” gibi…

Kutlu Doğum Haftası öyle bir kurgulandı ki, tüm dini günler Hicri Takvim’e göre belirlenirken, Kutlu Doğum Haftası Rumi Takvim’e göre belirlenerek, her yılın 24 Nisan’ında kutlanması yasal olarak düzenlendi.

Böylece “Laik Demokratik Cumhuriyet’in” kuruluşunun ilk adımı da dini bir hafta ile karartılmaya çalışıldı.

Şimdiki niyetin de pek iyi olmadığı görülüyor!..

Zaten TSK de KHK ile çok farklı bir şekilde yapılandırıldığı için artık kendi bayramlarına ve de geçmişlerine sahip çıkacak takat kalmadı!..

15 yıl sonunda bir “milli bayramın” daha yeni nesillerce unutturulması adımları atıldı..

•••

Kurban Bayramı’nın da kurban kesmek isteyen yurttaşlarımızın en büyük sıkıntısı fiyatlarının çok yüksek oluşu…

Dini vecibelerini yerine getirmeye çalışan, inanan insanlar bu durumdan doğal olarak çok şikâyetçiler…

10 günlük tatil onları mutlu etmiyor!..

Belki sevdiklerine kavuşup büyükleriyle birlikte bir bayram geçirebilecekler ama ağız tatları olmadan…

Çünkü büyük bir çoğunluğun ekonomisi perişan!..

Kurban alacak paraları yok.

Eskiden güçlerini birleştirerek ortak kurban alabiliyorlardı.

Şimdi bu yol da yeterli olamıyor…

•••

Nasıl olsun ki?!

TÜRK-İŞ’in Temmuz 2017’de yaptığı araştırmaya bakalım;

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı, yani açlık sınırı,bin 479 lira 66 kuruş olmuş.

Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı, yani yoksulluk sınırı ise, 4 bin 878 lira 38 kuruş olarak gerçekleşmiş…

Bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise bin 876 lira 53 kuruşa ulaşmış!..

•••

Asgari ücretin bin 404 TL olduğu ülkemizde açlık ve yoksulluk sınırlarının vahim bir noktaya geldiğini görebiliyoruz…

Ayrıca söz konusu açlık ve yoksulluk rakamları ile TÜİK’in hane halkı kullanılabilir gelir rakamlarını karşılaştırdığımızda, nüfusun;

Yüzde 20’sinden fazlasının açlık sınırının altında olduğu görülüyor. Yani 16 milyondan çok kişi!

Yüzde 60’ından fazlasının da, yani 48 milyondan çok kişinin de yoksulluk sınırının altında yaşadığı anlaşılıyor.

Üstelik genç işsizlik rakamları da yüzde 25’ler dolayında…

Böyle bir ekonomide yurttaşlarımız Kurban Bayramlarını mutlu ve umutlu bir şekilde kutlayabilir mi?...

•••

Tarım ve Hayvancılık Bakanı durumun vahametini anlamış ki, satılamayan kurbanlıkları Et ve Balık Kurumu’nun alacağını açıkladı.

Güzel!.. Hiç olmazsa bu sefer üreticileri kurtararak hayır işlenmiş olacak!..

•••

Üzüldüğüm konu;

Nüfusumuzun yaklaşık 60 milyonu aç ve yoksullukla boğuşurken, işsizlik yüzde 20 civarındayken Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, kurban bağışlarını dünyadaki Müslüman kardeşlere göndereceğini ilan etmesi. Kardeşlik adına bağış istemesi!..

Allah aşkına, kendi yoksullarımız dururken ve görevinin yasal, ahlaki ve dini olarak önce kendi halkına hizmet etmeyi zorunlu hale getirmişken, böyle kabadayılık yapmanın hedefi ne?..

İnsanın aklına “Kime racon kesiyorsun?” diye sormak geliyor!..

•••

Ülkede hak, hukuk ve adalet kalmayınca, devletin kurumları bir kişiye bağlanınca tabii ki “birileri” için racon kesilir!..

Hoş “racon” kesmenin bir kişinin işi olduğu ilan edildi!

Buna rağmen benzeri faaliyetler devam ediyor…

•••

İktidarın attığı her adımda emeğin değil ,sermayenin çıkarı var!..

Yurttaş unutulmuş!..

Yaratılan ekonomik çöküntünün altında kalması umurlarında değil!..

İktidarın tercihi bellidir!..

Bu tercihin içinde sade ve yoksul vatandaş yoktur!..

Bayramları bile zenginini daha çok kazandırmak için kullanıyor!..

•••

Tüm bunlara rağmen, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı ve Kurban Bayramı’nızı içtenlikle kutlarım...

Ülkemize “Bayramlar Mutluluk ve Barış” getirsin!…