Bazı Avro Bölgesi ülkelerinin kendisini istememesi nedeniyle istifa eden Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varufakis, Küresel Minotauros* isimli kitabında, Wallstreet çevresinde üretilen ekonomi temelli pek çok bilimsel hipotezin (rasyonel beklentiler hipotezi gibi) bir tür zihinsel dolandırıcılık ve “bilimsel incir yaprağı” olduğunu kaydeder. Varufakis’e göre bunlar, zaafları gizlemek için etkili bir şekilde pazarlanmış gözalıcı kuramlardır. Varufakis benzer şeyleri açık açık söylediği için bugün Yunanistan Maliye Bakanı değil.


Tam bu kitabı okurken T24 sitesinden Doğan Akın, Ali Bayramoğlu ve Etyen Mahçupyan arasında bir polemik başladı. Doğan Akın’ın salvolarına karşı Bayramoğlu ve Mahçupyan’ın takındığı tavra bakınca, işte bu Varufakis’in “incir yaprakları” gözümde canlanıverdi. Çünkü Bayramoğlu ve Mahcupyan’ın yaptığı tam da buydu. Ne zaman birisi AKP hakkında “Kral Çıplak” diyecek olsa, ellerinde incir yapraklarıyla yetişip ayıpları örtüyorlardı. Hatta kimi zaman yaprağı bilerek biraz küçük tuttuklarından olsa gerek, AKP çevrelerinden bile tepki görüyorlardı. Bayramoğlu her ne kadar “ben 28 Şubat’ta yanlarında olduğum için beni harcayamıyorlar” minvalinde takılsa da, aslında bu duruma özel “incir yaprağı temin” işi yüzünden hâlâ sistemin içinde. Ha keza Mahçupyan da. Zira tamamen yandaş isimler bu kıvraklığı sağlayamıyor. Çünkü incir yaprağı yerine uzun paltoyla örtme aculluğu yüzünden ikna edici değiller. Bayramoğlu ve Mahçupyan’ı AKP nezdinde değerli kılan bu. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda birkaç “incir yaprağı” örneğiyle mevzuyu örneklemek de isterim:

SİSTEMİK YOLSUZLUK
Buyrun tam Varufakis’in dediği gibi bilimsel soslu incir yaprağı: Sistemik Yolsuzluk. Mahçupyan, “AKP döneminde yolsuzluk yok” diyemediği için bir süre önce böyle bir kavram icat etti. Mahçupyan’a göre AKP’den önce sistemik yolsuzluk varmış. AKP, bu sistemik yolsuzluğu bitirmiş. Bugünkü yolsuzluklar o yüzden kişiselmiş. Yani yolsuzluk yine varmış ama kişilere bağlıymış. İsim vermediği için tabii o kişileri bilemiyoruz. Kim bilir belki de yarın bir gün devran döndüğünde “aslında tek bir kişiden söz ediyordum” diyerek kıvırmak için kendine yol yapıyordur bilemeyiz.

KANDIRILDIM DEMEME İNADI
Ali Bayramoğlu, Marketing Türkiye dergisine verdiği ve internette özeti yayınlandığı için sinirlendiği röportajda “Ben AKP’yi reformcu olduğu dönemde çok destekledim” diyor. “Biz o dönemde uzatılan havuçların ardındaki niyeti sezemeyecek kadar analiz kabiliyetine sahip değildik” diyemiyor çünkü. “AKP eskiden reformcuydu” algısını bir incir yaprağı olarak geçmişin üzerine örtüyor. “Acaba sadece öyle mi görünüyordu?” sorusunu sormak istemiyor haliyle.

ESKİLER KÖTÜYDÜ BİZ DE KÖTÜYÜZ
Etyen Mahçupyan, Doğan Akın’a cevaben yazdığı yazıda, AKP’nin kendi medyasını (yani havuz diyemediği için) oluşturma sürecinin gerekliliğine dikkat çekiyor ama buradan kaliteli bir gazetecilik çıkmadığını itiraf niteliğinde yazıya iliştirerek de bir meşruiyet zemini arıyor. Tabii hemen toparlayıp “belirli bir sesin ayakta kalması ve direnç oluşturması” gerekliliğine bağlıyor konuyu. Böylece havuz medyanın işlevi üzerine bir incir yaprağı örtülmüş alıyor. Geriye kalıyor ihaleler. Onları da AKP’nin medyasını oluşturmak için de kendi iş adamlarını palazlandırması gerekliliğine bağlıyor. Gerekçe çok basit: Geçmişte de başkaları başkalarını palazlandırıyordu.


“Tamam geçmişte olan zaten yanlıştı, aynı yanlışı misli misli büyüterek bugüne taşımak da neyin nesi?” diye sormaya kalkarsanız, çeşit çeşit incir yaprağı var ellerinde. “Daraltılmış gerçeklik” falan filan diyerek koşturuveriyorlar olay yerine. Bunun iki nedeni olabilir: Görece iyi niyetli neden: Yüksek basınçlı egoları yüzünden “bizi çok kötü kandırdılar birader” diyemiyorlar. İkincisi yani daha akla yatkın neden; iktidarın yanında olmak ve nimetlerinden faydalanmak o kadar hoşlarına gidiyor ki, bilimsel incir yaprağı teorilerine kendilerini bile inandırıyorlar. Oysa kahvedeki amcanın “adamlar yiyor ama çalışıyor” teorisinin yandan çarklısı bu. Lakin incir yaprakları da örtmüyor artık ortada olanı.

*Yanis Varufakis –Küresel Minotauros-Encore Yayınları-Çeviri: Ferhat Kohen