Çocuklarımızın eğitim hayatları, ilgi alanları ve içine girdikleri sosyal ortamlar sayesinde biz ebeveynlerin hayatları da yeniden yapılanıyor. Rutinlerimiz değişiyor, yeni güncel kavramlar ile karşılaşıyoruz. Sürekli öğrenme ve değişime uyum sağlama ihtiyacı hissediyoruz. Farklı insanlarla tanışıyor ve umulmadık güçlü bağlar kuruyoruz.

Yıllar önce çocuklarımın anaokulunda çok sevecen bir öğretmen ile tanıştım. Kendisi aynı zamanda bir şirinler oyuncakları koleksiyoneriydi. Yıllar sonra görev aldığı bir başka okulda yolumuz yeniden kesişti, öğrencilerine hikâyelerimi okudum. Meltem Öğretmen bana hikâye kitabı yazma hayalinden bahsettiğinde çok mutlu olmuştum. İçeriğinin şirinler ve koleksiyonerlik olacağını düşünmüştüm. İstanbul Oyuncak Müzesi’nin kurucusu Sunay Akın’ın ona en çok ilham veren kişi olduğunu biliyordum. Pandemi sürecinde hayal kağıda döküldü. Süreçte iletişim halindeydik. Meltem Öğretmen şirinleriyle ilgili bir hikâye yazmadı ancak çocuk zihninin bir müzeden farksız olduğunu işaret eden cici bir kitap hazırladı.

HAYALLER MÜZESİ kitabında, ilk kez bir oyuncak müzesine gideceği için heyecanlı olan bir çocuk karşımıza çıkıyor. Oyuncak müzesinin kapısından içeri girdiği anda çocuğun aklına onlarca soru hücum ediyor. Çocuğun dikkatini fark eden ve ona eşlik etmeye hazırlanan biri beliriyor. Bu kişi bir hikâye kahramanına müzeyi gezdirerek hikâyenin diğer kahramanı oluveriyor. Oyuncakların aidiyeti ve özellikleri ile ilgili bilgiler veriyor. “Müzedeki oyuncakları yıllarca koruyan ve saklayan kişiler kimler?” sorusunun cevabı çocuğu daha önce duymadığı bir kavramla tanıştırıyor. Çocuğunuz kitabı okurken ilgi duyduğu herhangi bir şeyi biriktirmeye karar verebilir, müzenin ilk oyuncağıyla tanışabilir. Bir terzi dükkanında merak giysisinin ilk teğeli atılır, o merak büyür ve dünyayı giyip kuşanır. “Her çocuk bir koleksiyonerdir” ve koleksiyonlar bazen soyut parçalardan da oluşabilir. Oyuncakların işlevi oyun oynamanın ötesidir.

Martı Çocuk, Yazan: Meltem Tokgöz, Resimleyen: Bâlâ ErfidanMartı Çocuk, Yazan: Meltem Tokgöz, Resimleyen: Bâlâ Erfidan

Hikâyenin sonunda okuru araştırmaya yönelten sorular yer alıyor. Ben de ülkemizdeki kurumsal oyuncak müzelerini merak ettim, bir kısmını listeledim.

* Türkiye’nin ilk oyuncak müzesi, Ankara Ünv. bünyesinde yer alan ve Prof. Bekir Onur’un koleksiyonundan oluşan Ankara Oyuncak Müzesi

* Çocuk kitaplarımın yayımlandığı 2013’ten bu yana çatısı altında defalarca çocuklara hikâyelerimi okuma fırsatı bulduğum kitaba da konu olan İstanbul Oyuncak Müzesi

* Seramik sanatçısı Ümran Baradan’ın koleksiyonu ve Sunay Akın desteği ile kurulan İzmir Konak Belediyesi Ümran Baradan Oyuncak Müzesi

* Antalya yat limanında tarihi mimariye sahip etkileyici atölyesinde pek çok etkinlikte çocuklarla buluştuğum, Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Antalya Oyuncak Müzesi

* Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi

* Samsun Canik Belediyesi tarafından yine Sunay Akın desteği ile kurulan Canik Oyuncak Müzesi

* Antalya Kepez Belediyesi Anadolu Oyuncak Müzesi

* Timur İnçoğlu’unun girişimiyle kurulan Balat Oyuncak Müzesi

Ayrıca ülkemizde farklı temalara sahip müzelerde arkeolojik ve kültürel mirasın parçası olan oyuncaklar ya da kişilere ait oyuncak koleksiyonları sergilenmektedir. Araştırma yapmak isteyenlere Vahit Ağa Yıldız ve Ömer Yılar’ın yazdığı Türkiye’de Çocuk, Oyun ve Oyuncak Müzeciliği kitabını önerebilirim.

Müzeler sayısız insana ilham oluyor. Çocukların zihinlerindeki müzeleri harekete geçirme çabası ise kutlanmayı hak ediyor.

bazen-mutluluk-1092138-1.

***

Hayaller Müzesi’nde kahramanımız güne sevinçle başlamıştı.

BAZEN adlı kitapta durum farklı. Kırkyama battaniyesi altında güne başlamakta zorlanan bir çocuğun duygu karmaşasını okuyor, bu duyguların nesnel yansıması kabul edilebileceğimiz bir görsellikle karşılaşıyoruz. Birgün’de çiçeklerle ilgili harika yazılar yazan, halen İstanbul Çocuk ve Gençlik Bienalinin jüri takımında yer alan, görsel iletişim tasarımcısı Gül Çetin’in tasarladığı kitap rengarenk. Çocukluk duyguları haşarı, afacan bazen de çok tutkulu ve inatçı. Bu duygularla baş etmenin yolunun yalın bir biçimde anlatıldığı kitapta çatık kaşların huzura, kaçma isteğinin anda kalıp çay yudumlamaya dönüşmesi için gerekli olan bir şey var! İpucu, doğanın sihirli dilinde ve olağan ahenginde. Olumsuz duygularıyla savaşmak yerine kucaklaşmayı tercih edenlere…

Luna Yayınları, Yazan ve Resimleyen: Gül ÇetinLuna Yayınları, Yazan ve Resimleyen: Gül Çetin

***

Mutluluğu bir sürecin sonucu olarak kovalamak yerine sürecin kendisi olarak yorumlama fırsatı sunacak bir kitaptan bahsetmek istiyorum.

MUTLULUK OKULU kitabını ilkokula başlamanın çocuklarda yarattığı duyguları iyi gözlemlemiş olan bir öğretmen yazdı. Bu kez kahramanımız okulun ilk gününe heyecanla uyanan Mutlu. Okulun kapısında onu karşılayan ilk kişi Kardelen Öğretmen. Bu karşılaşmada ilk heyecan düğümü çözülüyor. Mutlu, bir üst sınıfta okuyan Can ile tanışıp okula gezmeye başlayınca endişesinin yerini keşif duygusu alıyor. Kitabı okurken, “Birlikte Yaşamayı Öğreniyoruz” dersinin yapıldığı sınıfı görüyor, “Doğa ile İyi Anlaşıyoruz” dersinin işlendiği bahçeden geçiyor, “İstediğim Kadar Pasta Yiyorum” sınıfının önünde durup düşünüyoruz. Üzerinde üzgün, şaşkın, kızgın yüz ifadelerinin yer aldığı renkli kapının arkasında hangi dersin işlendiğini merak ediyoruz! İki çocuğun “Uzaktaki arkadaşımla oynuyorum” sınıfından dünya çocuklarına uzanan sohbeti Mutlu’nun annesinin sesiyle bölünüyor. Kitabın sürprizi de tam burada ortaya çıkıyor. Çocuk zihninin uyumlama mahareti güven veriyor. Hayal pencereleri açık kaldığı sürece çocuklar için mutluluk okul, okul da mutluluk oluyor.

Yeni İnsan Yayınevi, Yazan: Kardelen Özdemir, Resimleyen: Alisa KnatkoYeni İnsan Yayınevi, Yazan: Kardelen Özdemir, Resimleyen: Alisa Knatko

***

Bugün iki öğretmenin kitabını sayfaya taşıdım. Meslek ilkelerinden kopmadan öğrencilerine emek harcayan, vicdan ve vizyonlarıyla onlara ilham veren öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum.

Geçen hafta istiklal caddesindeki terör eyleminde hayatlarını kaybedenleri ise Octavio Paz’ın şiirinden kısa bir alıntı ile anmak istiyorum.

“yaşamın ne olduğunu gördüm bir an, ölüme benzer yüzü vardı”

Mutluluk ve umudu çocuklarımızdan çalmaya niyetlenmiş kişiler ve kurumlar, kısacık bir zaman dilimine tekabül eden çocukluk çağını kısaltmaya, çocukları çabucak büyütüp sömürmeye çalışan karanlık akımlar bizleri yıldıramayacak. Edebiyatın yurdu özgürlük kırlarıyla dolu. Korkuyla yaşamayı kabullenmek yerine çocuklarımızla o kırlarda cesaretle koşabilmenin hevesini taşıyacağız.