Google Play Store
App Store
Bazı insanlar gerçekten korkusuz

Justus Links


10 Ekim sabahı 9:30’da Türkiye vatandaşları hükümetlerinin savaş politikalarını protesto etmek için birçok farklı kurumun ortak çağrısı üzerine Ankara Tren İstasyonu’nda toplanmıştı. Saat ondan hemen önce grup Sıhhiye Meydanı’na doğru saat 12:00-16:00 arası sürecek “Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi” isimli miting için yürüyüşe geçmişti.

Bu mitingin kimin yararına olduğu açık: Türkiye halkı, ama özellikle savaşın ezip geçtiği Güney Doğu bölgesinde yaşayan Kürt, Arap, Türkmen fark etmeksizin herkes ile zorunlu askerliğini yaptığı sırada ölen askerlerin (hükümetin savaşını desteklesin desteklemesin) aileleri ve son olarak kimlikleri üzerinden onları bölmeye çalışanlara karşı birleşmesi gereken Türkiye işçi sınıfı. Bu mitingin kimin zararına da olduğu açık: Güçlerini mezhep çatışması üstünden sürdürenler, azınlıklara, kadınlara ve işçilere yönelik katliamlarının üstünü kapamak için etnik ve dini nefreti kendi çıkarları için kullananlar. Bu sözlerin hem AKP’ye hem de AKP’nin Suriye’deki savaşta barınma ve silah yardımı sağladığı cihatçı çetelere oldukça uygun düştüğüne dair en ufak bir kuşku bile duyulamaz.

Çifte patlamanın sorumlusunun kim olduğu konusunda çok fazla kafa yormamalıyız. Faillerin uluslararası cihatçı bir grup ya da ülkeye daha yakın bir grup olması pek fark etmiyor çünkü bu gruplar hem Kürtlere hem de İstanbul’dan Şam’a kadar ilerici tüm kurumlara karşı birleşik bir cephe oluşturmuş durumdalar.

Hükümetin patlamalara karşı verdiği ilk tepki kurbanları cezalandırmak oldu. Muhalif politikacılar her ne kadar eleştirmiş olsa da, hükümet sözcüsü Türk polemiğinin klasiklerinden birine başvurdu: kurbanları suçlamak. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu lakayt bir şekilde şu sözleri kullandı, “Biliyorsunuz daha önce Diyarbakır’da seçimlerden önce sırf barajı aşsın diye, mağdur görünsünler diye böyle bir provokatif eylem yapıldı.” HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ise buna uygun olarak “Kendi kendimizi bombaladığımızı söyleyen AK Parti yöneticileri vardır” açıklamasında bulunmuştu.

Türkiye siyaseti konusunda tecrübeli olanlar provokatör ajanları hemen tanıyacaklardır. Tek hedefleri sadece Kürt liderler olmamıştı. 1994 yılında Sivas’ta Madımak Oteli’nde katledilen Alevi ve solcu aydınlar da, 2008 yılında askeri darbeye teşvik amacıyla kendi gazetesine saldırı hazırlamakla suçlanan o zaman 83 yaşında olan Cumhuriyet gazetesinin önce gelen köşe yazarı İlhan Selçuk da aynı tarihi anlatabilir. 2013 yılında sonlanan Balyoz ve Ergenekon komplo mahkemeleri (sonrasında ise AKP ve polis ile yargı içindeki Gülenci müttefikleri birbirine düşman olunca hükümsüz kılındı) Türk insanının gözünde kendi kendine kasten yapılan saldırıların olasılığını artırdı.

Ancak bu tarz bir suçlama altın çağına HDP toplantılarına, merkezlerine ve sempatizanlarına düzenlenen bu yıl boyunca sürekli devam saldırılarda ulaştı. Saldırılardan sonra AKP güya “terörü” lanetlerken hedef kitlesinin bunu “terör=Kürtler” olarak algılamasını istiyordu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun basına yaptığı konuşmasında her beş kelimeden biri “terör” ya da “terörizm” idi. Konuşma doruk noktasına Demirtaş’ı tehdit etmesiyle ulaştı: “Bugün hayatları teröre kurban giden vatandaşlarımız için duyduğumuz acıyı bir iç savaş çağrısına dönüştürürse, ‘bu devletin halka karşı işlediği bir suçtur’ diyip insanları devlete karşı isyana teşvik ederse, bu duruş araştırılacak, yargılanacak ve mahkûm edilecektir.” Davutoğlu ‘eğer intikam isteyen birileri varsa ben buradayım, Diyarbakırdayım, Konyadayım, Türkiye’nin her yerindeyim’ sözünü vermişti. İntikamın kimden alınacağını tahmin etmek hiç de zor değil.

Ahlakbilimciler intikamın adalet içindeki yerini tartışabilirler, ama Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) adalet özel bir konudur ve intikam kurbanlardan alınır. İşte bu yüzden Gezi olaylarında Ethem Sarısülük’ü katleden polis Ahmet Şahbaz serbest bırakılırken, Sarısülük ailesinden iki kişi duruşma sırasında Şahbaz’a “hakaretten” hapis cezasına çarptırıldı. İşte bu yüzden seri tecavüzcüsünü öldüren genç bir kadın ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken sayısız kadın katili “iyi halden” ceza indirimi alıp çok kısa sürelerde sokaklara geri dönüyor.

Hâlâ söylenmeyen çok şey olsa da, noktaları birleştirmek Selahattin Demirtaş’a kaldı. Patlamanın gerçekleştiği yerde konuşan Selahattin Demirtaş, “Bunların parmağı yoksa, hiç değilse önleyemedikleri için tek bir yönetici istifa ediyor mu? Etmiyor. Demek ki çok memnunlar. Ortaya çıkan tablodan çok memnunlar. Bu saldırı devletimizin ve milletimizin bütünlüğüne değil, devlet tarafından halka karşı gerçekleştirilmiştir” demişti.

Yine de, hükümet artık niyetini saklama ihtiyacı duymuyorsa o zaman muhalefet de aynı ihtiyacı duymuyor. Geçen gece binlerce kişi Taksim’de toplanıp hükümetin istifasını talep etti. Bazı insanlar gerçekten korkusuz.

http://www.criticatac.ro/lefteast/turkey-tianenmen-in-context/
Çeviri: Anıl Ersoy