Maslak, Ayazağa’daki Volkswagen Arena’ya ciğer yakan bir soğukta, hareket kabiliyetini en aza indiren bir trafik ve okulları tatil etmeyecek ama canımızı sıkacak kadar yağan kar eşliğinde ulaştım. Trafik sağolsun Behemoth’un çıkışına anca yetişebildim. Malesef öngrup olan Persecutory’yi izleyemedim. Halbuki Behemoth’un alt grubu olarak sahneye çıkmaları onlar için büyük bir fırsattı ve ben mutlaka izlemek istiyordum. […]

Maslak, Ayazağa’daki Volkswagen Arena’ya ciğer yakan bir soğukta, hareket kabiliyetini en aza indiren bir trafik ve okulları tatil etmeyecek ama canımızı sıkacak kadar yağan kar eşliğinde ulaştım. Trafik sağolsun Behemoth’un çıkışına anca yetişebildim. Malesef öngrup olan Persecutory’yi izleyemedim. Halbuki Behemoth’un alt grubu olarak sahneye çıkmaları onlar için büyük bir fırsattı ve ben mutlaka izlemek istiyordum. Elbet bir gün yakalarım kendilerini çünkü müziklerini hayranlıkla dinliyorum.

Polonyalı Behemoth’a özellikle Demigod (2004) ve Demonica (2006) albümleri sayesinde hayran olup uzun süre yakından takip etmiştim. Evangelion (2011) albümleriyle arşa çıktı aşkımız. O zamanki agresif soundlarını artık bulmak zor. Behemoth ‘The Satanist’ albümüyle önü alınamaz bir şekilde büyüdü. Tırnak içinde daha dinlenebilir, daha fazla melodik sololar içeren ve standart black metal şarkılarına göre daha orta tempolu şarkılardan oluşan albüm herkes tarafından benimsendi. Aradığım Behemoth kafa göz yaran Behemoth olsa da ‘The Satanist’i sevdim. Bu sırada grubun albümlerinin prodüksiyonu, sound kalitesi filan türdeşlerinin yanında fersah fersah öndeydi.

Behemoth’u Nergal’e rağmen seviyorum. Solist ve grubun beyni Nergal’in yıllar içinde çizdiği imaj beni rahatsız etmeye başladı. Köpek maması gibi saçma sapan grup ürünlerini satmalar filan benlik değil. Grup taviz vermeden ilerliyormuş gibi duruyor. Politik ve dini söylemlerine bir lafım yok şimdiye kadar bu konuda geri adım atmadılar. Ama müzikal olarak çok değişti. ‘The Satanist’ sonrası yayınladıkları son stüdyo albümleri ‘I Loved You at Your Darkness’ albümleri bana göre gerçekten sıkıcı bir albümdü. Albümün ismi bile türüne ‘dark pop’ diyen Kadıköylü 2 kişilik grup ismi gibi. Konserde bu albümden çaldıkları ‘Bartzabel’ girişindeki davulları sayesinde o sahnede devleşti ama albümü yayınlandığında dinlediğimde hiç etkilenmemiştim. Bu yazıyı yazarken dinledim. Yine sıkıldım. Nergal’in vokalleri kesinlikle eskisi kesinlikle değil. Clean vokal yapmıyor ama yaptığı şeye brütal de demek bence zor.

Seyirciyle iletişim mükemmel

Öncelikle böyle bir konseri bu kadar mükemmel bir ses ve ışık sistemiyle izlediğimiz için değerini bilmeliyiz. Her zaman başımıza gelen bir şey değil bu. Kapalı mekânda grup resmen devleşti. 2000’e yakın bilet kesildiğini öğrendiğim konserde Nergal herkesi avcunun içine almayı başardı.

Ekstrem metal gruplarının ilgi görmesi, büyük mekânların bu grupları getirmesi ve insanların bilet alıp gitmesi artık bu ülke için büyük lütuf sayabileceğimiz hareketler. Behemoth’un memlekete gelmesi için çalışan herkese teşekkür ederim. Konserin başından itibaren danışmanlık yapan Çağlan Tekil’e de teşekkürü borç bilirim. Sağol varol Baron!

Lafı çok uzatmak istemiyorum. Behemoth artık sevdiğim Behemoth olmasa da, son albümleri sıkıcı olsa da konserde ağzımı açık bıraktılar. Döve döve çaldılar ve gittiler. Final biraz sönük olsa da konserin her anı planlıydı. Bu arada son bir not: Çağlan Tekil’in notlarında Nergal’in konsere Sinop’tan gelen Önder isimli bir hayranı kulise aldığını öğrendim. Çok büyük hareket. Bu çapta her grup bunu yapmayabilir. Nergal’in hayranlarla teması gerçekten takdirlik.