Cumhurbaşkanı’nın bir ödül töreninde söyledikleri tartışılıyor günlerdir: söylenenler önemli… Bu sözlerle, ilk olarak, Türkiye’de beka sorununun varlığına işaret edilmekte, ikinci olarak sanat ve kültürün ülkenin bekası açısından taşıdığı öneme vurgu yapılırken bu alanda istenen başarının yakalanamadığı itiraf edilmekte. İlkinden başlarsak, Türkiye’de bir beka sorunu var mı, yoksa daha önce de yapıldığı gibi bir seçim taktiğine […]

Cumhurbaşkanı’nın bir ödül töreninde söyledikleri tartışılıyor günlerdir: söylenenler önemli… Bu sözlerle, ilk olarak, Türkiye’de beka sorununun varlığına işaret edilmekte, ikinci olarak sanat ve kültürün ülkenin bekası açısından taşıdığı öneme vurgu yapılırken bu alanda istenen başarının yakalanamadığı itiraf edilmekte.

İlkinden başlarsak, Türkiye’de bir beka sorunu var mı, yoksa daha önce de yapıldığı gibi bir seçim taktiğine mi başvuruluyor sorusu geliyor akla… Muhalefetin daha çok üstünde durduğu konu da bu… Türkiye’ye yönelik bir saldırı filan olmadığı gibi bir bölünme/parçalanma da söz konusu değil; “öyleyse ortada bir algı operasyonu var” demekteler!…

AKP’nin, daha doğrusu Erdoğan’ın hem iktidar hem muhalefet olmak, hem şahlanan hem beka sorunu yaşayan bir Türkiye’den söz etmek gibi çelişkilere aldırmadığı biliniyor. Ne zaman başları biraz sıkışsa, tartışmayı günah keçileri olarak CHP’ye, tek parti iktidarına, İnönü’ye bağlayarak işin içinden sıyrılmaya çalıştıkları gibi, 16 yıllık iktidarlarının sorumluluğunu görmezlikten geldikleri de biliniyor. Bu konuda yerel seçimler nedeniyle gündeme getirilen kentlerin hal-i pür melali gibi çok örnek var; kısacası iktidar uğruna her yolu mubah gören Makyavel’in “pirleri” olmuş durumdalar!…

Öte yandan Türkiye’nin son 16 yıldır içine girdiği türbülansa ne demeli!… Yani, bugün devlet parti devleti olmuş, bağımsız yargı ortadan kalkmış, parlamento işlevini yitirmişse –ki, Anayasa’da “kanunla düzenleneceği” öngörülmüş konular dışında kalanların kararnamelerle düzenlenmesi yolundaki girişimlerle yasamanın işlevini tümden ortadan kaldıracak hamleler sıradaysa – bu ülke ve toplum için gerçekten bir beka sorunundan söz etmek gerekmez mi?

Kısacası onların söz ettikleri beka meselesi seçim kurgusu olsa bile, bu ülke için bir beka sorunu var… İktidardan yaratıcısı oldukları sorunlardan söz etmeleri beklenemez ama işin garibi muhalefet de bu konuda oldukça sessiz ve her şey normalmiş gibi yapmakta!…

Oysa toplumun en az yarısının bu gidişata karşı olduğu biliniyor ve buradan daha ötelere gitme tehlikesi de az değil. Örneğin bir yandan “silahlanma” çağrısı yapan mafyöz tipler, öte yandan “Şeriat gelsin de isterse Türkiye batsın ben razıyım” diyen Kadirlioğlu gibi feyz aldıkları “hocalara” ortaya çıkmakta bu ülkede. Oradan buradan yükselen bu seslerin, iktidarın temkinli adımlarına karşı “çocuktan al haberi” misali bir değeri olduğuna da kuşku yok.

Dolayısıyla asıl beka sorunundan söz etmek muhalefete düşmekte ve seçimleri de ülkeyi bekleyen tehlikeleri ortaya koyup toplumu yanına çekmek ve umut olmak için bir fırsat olarak kullanmaları beklenmekte.. Buna karşın, bir yandan aksine bir yol izlerken, öte yandan kim oldukları, neyi temsil ettikleri konusunda kafa karıştırmaktan öteye gidememekteler.

Özetle, hem iktidar hem muhalefet tarafından bir mecburiyete mahkum edilmekteyiz!… Biri benden başkası “tufan” derken, ötekisi tufanı kabul etmiş kum torbalarından medet ummakta gibi!…

AKP iktidarının sanat ve kültürü alanında istediği başarıyı sağlayamaması ise, başlı başına bir tartışma konusu… Bu sözler, bir yandan bir başarısızlık itirafı olurken, öte yandan varlıkları için sanatta ve kültüre hakim olmak gereğinin farkında olduklarını göstermekte.

Sanat ve kültüre hakim olmak her iktidar için kabul ve meşruiyet açısından vazgeçilmez… AKP iktidarı da bunun farkında ve bunu gerçekleştirmedikçe beka sorunlarının bitmeyeceğini anlamış durumda. Son dönemde artan “sanatçılarla” yakınlaşma çabaları düşünülürse, önümüzdeki yıllarda bu alandaki mücadelenin koyulaşacağı da tahmin edilebilir.