Bekçilere silah kullanma yetkisi veriliyor. Saray rejimi bir nevi silahlı gençlik örgütünü de resmen kurmuş oldu. Yani hiç de öyle nostaljik ‘Bekçi Baba’ figürü akla gelmesin. Kindar ve dindar nesilden ve ağırlıkla imam hatipli gençlerden kendi rejimine Bekçi devşiriyor ve silahlandırıyorlar. Onlar artık Siyasal İslam’ın Bekçileridir. Şeriat Bekçileridir.

Ve öncelikle gündelik hayatta kendileri gibi olmayan gençleri zapturapt altına almaya çalışacaklar.

Çünkü rejimin Bekçi yapamadığı kendi evlatlarının önemli bir kısmı bile kindar ve dindar olmak yerine deist olmayı tercih ediyorlar. Bekçiler mi hizaya getirecek onları?

Neyse ki Bekçi değil Sahici olmayı tercih eden zamane gençliği, dijital farkındalık etkisiyle de hurafelerden uzaklaşıyor ve ileriye bakıyor, daha güvenli bir geleceği inşa etmeyi tercih ediyor.

Mesela KONDA’dan Bekir Ağardır, araştırmalarından bu yönde çıkardığı sonuçların sık sık altını çiziyor: 20 milyon genç seçmen var. Ve bunların yarısının kendi emeği üzerinden başarı kazanarak refahını artırma umudu yok ve mevcut siyasî aktörlerin neredeyse tümünden umudunu kesmiş haldeler. Bu 10 milyon, kendi başına yüzde 20 oy demektir.

Gençler arasında genel eğilim, ‘özgürlükçü’ olanlarının çoğalması. Son on yıl boyunca, 30 yaş altı gençlerde, cinsiyet meselesine bakış, otoriterlik-demokratlık ekseninden bakış, farklılıklara çoğulcu bakış vs. hemen her konuda bir iyileşme varmış.

Demek ki tek adama biat rejiminin Tekçi Bekçilerinin karşısında, Çoğulcu gençler de var.

“Ama” diyor Ağardır, “bir yandan da kaygıları ve korkuları o kadar yüksek ki, geleceğe dair umut düşük olduğu için, onun ürettiği bir öfke var.” Ağardır, “Bundan sonra hep yoksul kalacaksın” ya da “Hep işsiz kalacaksın” düşüncesinin yarattığı psikolojiyi, özellikle gençlerin kabul etmeyeceğini vurguluyor.

Demek ki Bekçilerin karşısında Öfkeli bir gençlik de var.

20 milyon gencin önemli bir kısmı çocukluğundan beri büyük şehirlerde yaşıyor. Özgürlükçü ve ‘modern-seküler’ düşünceleri ise esas olarak bulunduğu ortamlardan ve sosyal medyadan alıyorlar. Farklı etkileşimler içindeler. Böylece farklı olmanın kötü bir şey olmadığını yaşıyor ve görüyorlar. Çoğulculuğu içselleştirmişler.

Ağardır’ın şu tespiti çok önemli: “Onlar düşünerek özgürlükçülüğe gelmiyor. Bunu hissettikleri için geliyorlar. Aileden dindar değerleri almış olsa bile İstanbul’da doğmuş büyümüş ve aileden öyle gördüğü için diyelim başı örtülü olan bir genç kız bile sokakta sevgilisiyle kol kola, el ele yürümek istiyor. Sosyal medya üstünden zamandan mekândan bağımsız örgütlenebiliyorlar, iş yapabiliyorlar, tepki geliştiriyorlar.”

Özgürlükten yanalar, öfkeliler, çoğulcular, sekülerliği seviyorlar. Geleneksel particilik ve siyaset ilgilerini çekmiyor. Ve elbette solcu da değiller.

Ama bir nevi ‘kendiliğinden’ solcular.

Solculuk başka nedir ki? Sosyalizmin tanımını bilmeden bir nevi kendiliğinden solcu oluyorlar, deyip sevinmek mi lazım?

Maalesef böyle otomatik bir solculaşma yok. Çünkü söz konusu gençler vaatler kataloguna kulak asmıyorlar, çözümlere odaklanıyorlar, mevcut solculardan daha hızlı düşünüyorlar ve daha hızlı hareket ediyorlar. Sol adına dile getirilen talepleri de pek dikkate almıyorlar, onların ‘programı’ belli ki kendi gündelik arzularını ve yaşam tarzını ifade edebilmek. Çünkü gençlerin arzuları talepleridir, yaşam tarzları da programlarıdır: İşte, önce bunların gerçekleşmesini (örgütlenmesini!) istiyorlar. İnanç peşinde değiller, yeter ki inandırıcı olsun istiyorlar.

Velhasıl, birileri gelsin bizi örgütlesin derdinde değiller. Öyleyse çözüm de, gidip onları örgütlemek değil, onlarla birlikte örgütlenmek, onların olduğu yerde, onların arzularıyla, onların yaşam tarzlarıyla birlikte direnmek.

Genç Bekçiler gençleri de sindirmek için silahlanıyor! Bu tekçi Bekçiler, öncelikle sokaktaki çoğulcu ve sahici gençleri öfkelendirmiş olmaz mı?