Ziya Selçuk, seminer konuşmalarında sık sık bakanlığa atanmasıyla filizlenen beklentiden söz ediyor. İlk zamanlarda kendisinde baskı oluşturduğundan yakınıp aşağı çekmeye çalıştığı beklentiyi, seçim atmosferine girdikçe yükseltme eğiliminde olduğu görülüyor. Politikacının seçimdeki başarısının seçmende yarattığı beklentiye bağlı olduğunu fark etmiş olmalı. Ya da biri “Biz beklenti oluşturmakla uğraşırken sen kendiliğinden gelişen beklentiyi kullanamıyorsun, olmaz Ziya Hoca!” […]

Ziya Selçuk, seminer konuşmalarında sık sık bakanlığa atanmasıyla filizlenen beklentiden söz ediyor. İlk zamanlarda kendisinde baskı oluşturduğundan yakınıp aşağı çekmeye çalıştığı beklentiyi, seçim atmosferine girdikçe yükseltme eğiliminde olduğu görülüyor.

Politikacının seçimdeki başarısının seçmende yarattığı beklentiye bağlı olduğunu fark etmiş olmalı. Ya da biri “Biz beklenti oluşturmakla uğraşırken sen kendiliğinden gelişen beklentiyi kullanamıyorsun, olmaz Ziya Hoca!” diye uyarmış olmalı.


Selçuk bir bakan, bir politikası olarak etkili olamayacağını, öğretmenlere öğretmen gibi yaklaşmanın sonuç alıcı olacağını meslek deneyiminden bilen biri olarak seçim çalışmalarını “Ziya Öğretmen ile Eğitim Buluşmaları” adı altında yürütüyor.

Çarşamba günü Ankara’nın Ayaş ilçesindeydi. Toplantının basına kapalı bölümünde öğretmenlere “Benim özel okullarım vardı, üniversite kurmuştum; rahat bir adamdım. Öğle yemeğimi istesem Paris’te yerdim. Şimdi her gece uykularım kaçıyor! Bakanlığı bu milletin çocukları için kabul ettim.” dedi. “Büyük beklenti oluştu. Beklenti benden değil eğitimden.” dedikten sonra “Birlikte başaracağız!” diyor.

Bakan, beklenti eğitimden demekle eğitimle kendisini özdeşleştirip eğitimin sorunlarını çözmek için yaratıldığını ima ediyor. Beklentinizi karşılayabilmem için beni, benim için AKP’yi, AKP için Erdoğan’ı ayakta tutmalısınız demeye getiriyor.

Öğretmenler, toplantılarda kendi beklentilerini dile getiremiyor, soru soramıyor. Yüzüne karşı soramadıkları sorunlarını, beklentilerini mahlas adlarıyla sosyal medyada dile getiriyorlar: Bakanın toplantı paylaşımlarına yapılan 360 yorumun 350’si ek gösterge, mülakat adaletsizliği, atanamayan öğretmenler ve sözleşmeli/ücretli çalışmayla ilgili. Bakan “Sistemin omurgası”, “Birlikte başaracağız” dediği öğretmenlerin beklentilerini duymazdan geliyor.

Öğretmenler “Bu milletin çocukları için hizmet etmek” aşkıyla bakan olan Selçuk’a ‘Özel okullarınızı gelir düzeyi yüksek illerin zengin semtlerinde açmanızı nasıl yorumlayalım’ diye soramıyor doğal olarak. Çünkü o, jandarmanın, polisin, istihbaratın Süleyman Soylu’nun emrinde olduğu bir hükümetin bakanı. Öğretmenler adına sorayım; 2012-2018 yıllarında özel okullarınızın büyüme oranı nedir? Yanıt önemli, çünkü millet büyüyorsa iş millet adına, şirket büyüyorsa kapitalist adına yapılıyor demektir.

Ziya Selçuk isminin beklentiye sevk ettiği kesim “laik muhalifler”di, İslamcılar değil. Muhaliflerin beklentisi yükseldikçe İslamcıların kaygısı arttı. Selçuk’un kullandığı kavramları (mesela spiritüel) pedagojinin seküler kavramları sanan laikler anladı mı bilmem fakat Hayrettin Karaman, Yusuf Kaplan, Ali Karahasanoğlu, Abdurrahman Dilipak gibi İslamcı gazete yazarları onun kullandığı kavramların ruhçuluğun Fransızcası olduğunu çoktan fark etti. Artık Ziya Selçuk konusunda ilk günlerde olduğu gibi endişeli değiller.

Selçuk, laiklerin beklentisi ile İslamcıların endişesi arasında bir secim yapmak zorundaydı. Sözlerini gizlese de uygulamalarıyla ve tabi ki seçim atmosferinin etkisiyle laikleri boşa çıkardı. Hala beklentisini muhafaza edenler varsa sanırım bu Selçuk’un başarısı sayılmaz…