Belarus: Baskıların gölgesinde bir sosyal devlet!

Beyaz Rusya devlet başkanlığı seçimlerine giderken birçok aday adayının hapsedilmesi, aday olabilenlerin de baskı görmesi karşısında başlayan tepkiler hileli olduğu herkesçe malum seçim sonuçlarının açıklanmasını takiben gösterilere dönüştü. Daha önce benzeri pek görülmeyen bir seviyede katılıma sahne olan Lukaşenko karşıtı gösteriler 2 gün sürdükten sonra muhalefetin en önemli adayı Svetlana Tihanovska’yanın Litvanya’ya kaçışı ve oradan yaptığı “bıraktım” açıklaması ile esas itibarıyla son bulmuş görünüyor.

Ancak akıllarda onlarca soru ve pek bilinmeyen bu Doğu Avrupa ülkesi hakkında onlarca tartışma daha yeni başlamış görünüyor: Ülkeyi 26 yıldır yöneten Devlet Başkanı Lukaşenko ve onun karşısında yer alan muhalif adaylar neyi temsil ediyorlar? Batı’nın ve Rusya’nın bu süreçte bir rolü var mı?

Olaylar Ukrayna’daki kanlı ikinci Turuncu “Devrim”in bir benzeri miydi? Belarus halkı “Dış Mihrak”ların oyununa mı geliyor? Ve daha bir dizi soru yanıtlanmayı bekliyor. Tüm bu soruları tek bir yazı yanıtlamamız olanaklı olmasa da Belarus, iktidar ve muhalafet hakkında ileri sürülenleri netleştirmek, zemin temizlemek iyi bir başlangıç olabilir.

LUKAŞENKO’NUN VE SOSYAL DEVLETİ!

Belarus bazı yazılarda abartılarak söylendiği gibi sosyalist bir ekonomi ya da bir halk cumhuriyeti değildir. Orada da oligarklar, özel eğitim, para, piyasa, özetle kapitalizm mevcuttur. Ancak eski SSCB coğrafyası içinde işsizlik ve gelir adaletsizliğinin en düşük olduğu ülke tartışmasız Beyaz Rusya’dır.

Eski Sovyet üretim altyapısını büyük ölçüde koruyarak sadece tarımda değil sanayide de kendine yeten, hatta fazla veren yegane ülkedir. Bu bakımdan Lukashenko tüm eski Sovyet coğrafyasının en sosyal devletçi yönetimini temsil eder. Keza yolsuzluk ve rüşvet açısından da tüm benzerlerinden ayrılır. Bunu Lukaşenko yanlılarından değil, bölgede iş yapan pek çok CEO’dan da duymak mümkündür.

Öte yandan Lukashenko, Türkmenbaşı’ndan sonra bu coğrafyanın diktatör sıfatına Kerimovla en yaklaşan liderdir. Ne liberaller ne de komünistlere fırsat vermiş; toplumun siyasallaşması, basının özgür faaliyet göstermesi geride bırakılan 26 yılda artan düzeyde engellenmiştir.

Lukaşenko’nun % 80 olmasa da rakipleri tarafından bile en az % 35-40 civarında bir oy desteğine sahip olduğu ifade ediliyor. Ancak Lukaşenko’nun sosyal politikaları ve devletçiliği ile elde ettiği destekten daha fazla bir nüfus kesimi ise artık bir değişim istiyor. Peki kim bunlar?

MUHALEFET BLOĞU!

Beyaz Rusya’da örgütlü topluma izin verilmemesi sebebiyle geniş tabanlı muhalefet oluşumlarından söz etmek mümkün değil. Ancak spontan olarak bir araya gelen Anti-Lukaşenko bloğuna bakarak son dönemde öne çıkan figürleri ve temsil ettiklerini analiz edebiliriz. Muhalefetin en önemli yüzü eşi tutuklanınca onun yerine başkanlık yarışına katılan Svetlana Tihanovskaya. Yanında “Lukaşenkoya karşı 3 kadın güçlerini birleştirdi” diye manşet attıran iki isim daha var: Veronika Tsepkalo ve Mariya

Kolesnikova. Svetlana Tihanovskaya genç bir öğretmen. Son seçimin ana muhalif başkan adayı. Resmi sonuçlara göre yüzde 9 kendi ekibine göre yüzde 50 uzerinde oy aldı. Eşi Sergei Tihanov bir siyasi hareketi temsil etmiyor. Youtube kanalı ve yayınları ile Lukaşenko’nun anayasa aykırı olarak iş dünyası üzerinde baskı kurduğunu ülkeyi keyfiyetle yönettiğini anlatan bir gazeteci-aktivist. Ona göre kimi iş adamlarının mallarına çöreklenenler bunu sosyal devlet adına yapıyor görünse de aslında başkana bağlı bir “yetkililer diktatoryası”nı beslemek için yapıyorlar. Eletirisinde kısmen haklı olsa da onun temsil ettiği değerler de pek iç acıcı değil: Sergei Tihanov tipik neo-liberal, Batıcı ve rejim küskünü oligarkların yakın dostu bir figür olarak özetlenebilir.

Muhalefetin 3 figüründen ikincisi, yani Veronika Tsepkalo için ise birçok şey söylenebilir ama “Batıcı” demek hayli zor. Zira başkanlık yarışına girme niyetini bildirince aldığı tehditlerle ülkeyi terk eden eşi Valery Tsepkalo şu anda New York, ya da Londra’da değil. Lukashenko'dan kaçan Valery Tsepkalo

Moskova’da “saklanıyor”. Beyaz Rusya’nın eski ABD Büyükelçisi ve yeni Lukaşenko muhalifi Valery

Tsepkalo, evet yanlış duymadınız Moskova’da! Eşi ülkede kalarak onun yerine kampanya yürütüyordu.

Üçüncü isim Maria Kolesnikova ise BelarusGazprombank eski genel müdürü olup başkanlık yarışına girince hapsi boylayan Viktor Babariko’nun kampanya ekibinden. Babariko anlaşılacağı üzere eski Lukaşenko ekibinden bir banker. aynı zamanda bir banker, onun prenslerinden, oligarklarından birisi. Yine özetle Babariko da Rusya ile son derece yakın ilişkileri temsil eden bir müesses nizam adamı.

RUSYA’NIN SIRA DIŞI KONUMU!

Şimdi bu tabloya Rusya’nın özel güvenlik şirketi Wagner’e bağlı 33 paralı askerin seçimlerden 10 gün önce Minsk’te Lukaşenko tarafından derdest edilmelerini ekleyelim. Rusya’nın Lukaşenko yerine daha piyasacı, özelleştirmeci bir alternatif peşinde olduğu, Rus oligarklarının Beyaz Rusya’yı tam boy talan etme istekleri ele alınması gereken diğer önemli iddialar arasındadır.

MUHALEFET NEYİ TEMSİL EDİYOR?

Bu 3 figür neyi temsil ediyor: Her şeyden önce Ukrayna’daki faşistlere benzeyen bir yanları olmadığını kabul etmeliyiz. Bu bakımdan Minsk’ten bir EuroMaydan beklenmemeli. Keza muhalefet son derece parçalı. Sokaklar organize bir toplamı değil “artık yeter”i temsil ediyor. Muhalefetin ve iktidarın bir ortalamasını alarak bağlayacak olursak: Lukaşenko karşıtı cephenin ağırlıklı olarak daha çok özgürlük vaaderken aynı zamanda daha çok piyasalaşmayı temsil ettiği söylenebilir.

Lukaşenko bürokrasi içindeki sağlam yeri ve belli bir halk desteği ile bir dönem daha ayakta kalabilir ama 2020 yazının onun sonunun başlangıcı olduğu da söylenebilir. Yerine ne gelecek sorusu daha pek çok süreç ve gelişmeye bağlı şekillenecektir.

EKMEK VE HÜRRİYET!

Eski Sovyet coğrafyasında değişim momentlerinde halk çoğu kez ekmek ve hürriyet arasında bir seçime mahkum oldu. Ekmek gül ve hürriyet hiç bir arada alternatif olamadı. Elbette değişir bu denklem. Ama Beyaz Rusya ile başlayacak gibi görünmüyor. Zira Lukaşenko sosyal devlet ve görece başarılı ekonomik politikaları karşılığında Beyaz Rusya halkından artık kişiselleşmiş iktidarının baskıcı yanlarını görmezden gelmelerini bekliyor.

Evet yıl 2020, aylardan Ağustos. Yer faşizme en fazla kurban vermiş Beyaz Rusya toprakları. Partizanlar ülkesi. Halkın ekmeğinden, sosyal ve ekonomik kazanımlarından vazgeçmeden özgürlük talebinin karşılanması bu yazda gerçekleşmese de gelecek baharda mutlaka vücut bulacaktır.