Batı Avrupa kıyısının en küçük ülkesi Belçika sürprizlerle dolu. Ağızda her daim şekerli tatlar bırakan Felemenk ve Valon topraklarının birbirinden farklı dokudaki 4 şehrini siz seyahatseverlere tanıtıyoruz

Belçika’nın Kare Ası

Belçika son yıllarda dünyadaki terör saldırılarından fazlasıyla nasibini aldı. Sadece 22 Mart’ta Zaventem Havalimanı’nda ve Maalbeek Metro İstasyonu’nda meydana gelen saldırılar değildi bunun sebebi, aynı zamanda Fransa’da meydana gelen saldırıların da Belçika ile ilgisi vardı, zira son 10 yılda meydana gelen şiddet olaylarının zanlıları başkent Brüksel’e sadece 3 kilometre uzaklıkta olan Molenbeek’te bir süre yaşamışlar, saldırıların öncesinde orada ikamet etmişler veya sonrasında orada saklanmışlardı. Tüm dünyanın gözlerini çevirdiği, bir zamanlar Pieter Brueghel’in tablolarına konu olan bu 10 bin nüfuslu kasaba bir anda Belçika’nın korkulan toprakları haline gelmişti. Buna rağmen turizmde korkulan olmadı. 2017’nin ilk 4 ayında, 2016’nın aynı dönemine göre ülkeye gelen turist sayısında yüzde 9’luk bir artış (toplamda 311 bin turist) meydana geldi. Bunun sebebi tam ortadan ikiye bölünmüş, Fransız ve Flaman kültürlerinin buluştuğu ülkenin hemen her şehrinin birbirinden farklı şeyler vaat ediyor olması. Aşağıda sizler için bu şehirlerden en ünlü dört tanesini merceğe aldık. Birbirleri arasında tren bağlantısı son derece basit olan şehirleri 1 haftalık bir ziyaret kapsamında etraflıca gezebilirsiniz. Önce ülkeye ayak basalım.

BRÜKSEL

belcika-nin-kare-asi-344617-1.

Brüksel, sadece Belçika’nın değil birçokları için Avrupa’nın başkenti. Merkeze 2,5 km uzaklıkta olan ve metro ya da otobüsle rahatlıkla uğraşabileceğiniz Avrupa Parlamentosu’nu ziyaret etmek isteyenler için söyleyelim parlamentonun etrafında çok fazla görecek bir şey yok. Dolayısıyla buraya günün ilk saatlerinde gitmeniz tavsiyemdir. Brüksel’in en ünlü toplanma merkezi Grote Markt. İstasyondan 5 dakikalık bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz kraliyet binaları ve katedrallerin bulunduğu, ihtişamlı “Büyük Pazar”da yıl boyu bira, çiçek, sanat ve çeşitli temalara sahip birçok festival düzenleniyor, özellikle çift yıllarda düzenlenen kültür-sanat festivali Zinneke, mayıs ayında Brüksel’i ziyaret etmek için ilave bir motivasyon kaynağı. Brüksel Fransızca’nın ana dil olarak kabul edildiği bir Belçika şehri ancak İngilizce’ye olan yaklaşımları Fransızlar kadar sert değil, dolayısıyla iletişimde daha rahat olduğunuzu söyleyebiliriz. Grote Markt’ın etrafındaki şekerleme ve çikolata mağazaları kaçırmamanız gereken mekânlar. Bunlardan özellikle La Belgique Gourmande artık bir turistik gezi mekânı haline gelmiş durumda, zira içerideki ürünler değil bu ürünlerin ambalajları ve kutularının tasarımı dahi göz alıcı. Tabii bu turistik mağazalar yerine, arka sokaklardaki daha küçük ölçekli mağazalar da tercih edilebilir, merak etmeyin Belçika ve şekerleme deyince belli bir standartın üstü hep yakalanıyor.

Brüksel tarihi için en ilgi çekici noktalardan birisi de şehrin simgesi olan ve yerel halkın büyük önem verdiği Manneken Pis. Sadece 61 santimetre boyunda idrarını yapan bir çocuğu sembolize eden bu küçük heykeli gördüğünüzde etrafında kopan fırtınaya şaşırabilirsiniz. Son 500 yılda defalarca çalınan, zarar gören, fakat Belçikalıların hiç arkasını dönmedikleri bu heykelle ilgili bir dolu şehir efsanesi var. Şehrin önemli bir kısmını yerle bir edecek patlayıcıların fitiline işeyerek ateşi söndüren Brüksel halkından ufaklık Julianske’dan tutun da 1142 yılında daha 2 yaşındayken Leuven Kontluğu’nun başında olan ve emrindeki askerleri, bir ağacın tepesinde yerleştirildiği beşikten izlerken düşman askerlerinin kafasına tuvaletini yapan Godfrey’e kadar. 1987’den beri ufaklığın aynı işi yapan bir de kız arkadaşı var, 600 metre uzaklıktaki Jeanneke Pis.

Brüksel gece hayatı da Avrupa’nın önde gelenlerinden bir tanesi. Bira yapımında dünyanın en deneysel ülkelerinden birisi olan Belçika başkentinde fıçı bira turuna çıkabilir (steam-punk temalı La Machine tavsiyemiz) , başta Ancienne olmak üzere konser salonlarında müzik dinleyebilir veya bar ve kulüplerde eğlenebilirsiniz. Belirtelim Brüksel gece hayatı, kuzeydeki Amsterdam kadar serbestlik ve özgürlüğün geçerli olduğu bir sahne. Brüksel bahsini elbette Tenten’den bahsetmeden kapatmayacağız. Georges Prosper Remi’nin (bilinen mahlasıyla Hergé) yarattığı çizgi romanın hayranları için Grote Markt yakınında bir mağaza var, müze için ise 1 saat süren aktarmalı bir tren yolculuğuna ihtiyacınız var. Mimari açıdan da Paris’teki Notre-dame Katedrali’ni andıran gotik St. Michael ve St. Gudula Katedrali hem dış hem de Barok öğeler taşıyan iç tasarımı ile mutlaka görülmesi gereken yapılarından birisi.

ANTWERP

belcika-nin-kare-asi-344618-1.

Elmas şehri Antwerp (Anvers), Hollanda’ya 26 kilometre uzaklıkta ve ülkenin en fazla Hollanda’ya benzeyen şehri diyebiliriz buraya. Listedeki diğer 3 şehre oranla daha şaşaalı görünen Antwerp’in bu havasını istasyonuna ayak bastığınız anda hissediyorsunuz. Hem teknolojik açıdan hem de mimari açıdan görülmeye değer güzellikte bir istasyon Antwerp Merkez İstasyonu. 3 katlı peronlar, iç mimari ve devasa boyutu onu sadece Belçika’nın değil Avrupa’nın sayılı istasyonlarından birisi yapıyor. Antwerp’in uzun alışveriş caddesi Meir’de bir süre geçirdikten sonra ulaştığınız Anwerp Katedrali ve ona 700 metre uzaklıktaki, 13. yüzyılda bir liman karakolu olarak inşa edilmiş peri masallarından fırlamış kale Het Steen şehrin en görkemli yapıları. Antwerp’in de bir Grote Markt’ı var ve özellikle Noel zamanında kurulan marketle göz alıcı bir havaya bürünüyor, ancak Brüksel’inkine oranla daha küçük bir alanı kaplıyor. Antwerp deyince akla gelen bir başka unsur da hayatının önemli bölümünde şehirde yaşamış ünlü ressam Peter Paul Rubens. Bugün yaşadığı ev müzeye dönüştürülmüş olan Rubens, 16. ve 17. yüzyıl Felemenk resim sanatıyla ilgilenenler için Antwerp’i ziyaret etmek için bir başka neden.

BRUGGE

belcika-nin-kare-asi-344619-1.

Belçika’yı ziyaret edenlerin büyük çoğunluğu için Brugge ülkenin en güzel şehridir. Bunun en önemli sebepleri, şehri çevreleyen kanallar ve bu kanalların kıyısına inşa edilmiş, Flaman mimarisinin örneği binalar, yine şehrin geneline yayılmış yeşil alanlar, istasyon ile Belfort Kulesi arasında yapacağınız 15-20 dakikalık yürüyüşte geçtiğiniz ve yerli halkın yaşadığı o şirin mahalle (bu bölgede fotoğraf makinenizi kapatmak oldukça zorlaşabiliyor), oldukça güçlü ve artık bir eğlenceye dönüşmüş bira kültürü ve ayakta kalabilmiş küçük dükkanlar. Brugge’un kanalları sebebiyle “kuzeyin Venedik’i” unvanını alması boşuna değil ve turistler bu kanallara büyük ilgi gösteriyorlar. Bu kanallarda kayık ve ufak teknelerle yapılacak turlar için oluşan sıralar bazen bitmek bilmiyor. Bu yüzden tavsiyemiz bu kanalları, yapabiliyorsanız, bisikletle dolaşmanız. Böylece hem beklemekten kurtulabilir hem de bu turların kapsamadığı köşeleri keşfedebilirsiniz. Meydanın biraz dışında kalan ve bugün bir müzeye dönüştürülmüş Aziz John Hastanesi’ni mutlaka ziyaret etmenizi öneriyorum. 11. yüzyılda açılan ve bugün Avrupa’nın halen ayakta kalan en eski hastanelerinden birisi olan Aziz John, koleksiyonunda sadece eski tıp araç-gereçlerini değil Alman ressam Hans Memling’in triptik tablolarını da barındırıyor. Brugge’un meşhur olduğu bir başka konu da bira. Şehirde birçok bira fabrikasının turuna katılabilir, bugün oldukça turistik bir hale gelmesine rağmen küçük bir kafe olması ile halen ufak bir mola verebileceğiniz Bira Duvarı’nı ziyaret edebilirsiniz. Bu duvarın vitrininde Belçika’da üretilmiş 200’den fazla farklı biranın şişesi ve özel bardağı sergileniyor. Hemen yanında bir hediyelik eşya dükkanı da var. Tabii farklı aromaları deneyeceğiniz bar ve publar şehre yayılmış durumda. Kısacası Brugge sahip oldu ünün karşılığını fazlasıyla veriyor.

GENT

belcika-nin-kare-asi-344620-1.

Benim için Brugge ile çoğu zaman aynı seviyede bir şehirdir Gent ve Brugge kadar popüler olmaması sebebiyle daha bir yakın hissederim. Bu 4 şehrin içinde tarihi dokusu en fazla öne çıkandır ve artık ömrü 900 yıla yaklaşan Kontların Kalesi Gravensteen, şehrin göbeğinde yükselir. Zaman zaman bir film seti olarak da kullanılan Gravensteen, öğrenci nüfusunun oldukça fazla olduğu şehre farklı bir hava katar. Gent’in yıl boyunca onu daha eğlenceli hale getiren 2 organizasyonu daha var. Diğer Belçika şehirlerine oranla daha geniş bir alana yayılan Noel Marketi ve temmuz ayında düzenlenen, şehrin içinden geçen Leie Nehri’nin üzerine kurulan bir sahneyi de içeren kültür-sanat aktivitesi Gent Festivali. Özellikle Gent Festivali şehri capcanlı, hayat dolu bir hale büründürüyor.