Çamlıdere belediye başkanı Hazım Caner Can, ilçelerine atanan bir öğretmenin Ankara merkezindeki bir başka okulda görevlendirilmesine oldukça yerinde ve anlamlı tepki gösterdi. Başkanın usulsüz işlemi yapan bürokratlara, partisinin il yöneticilerine, milletvekillerine ve bakanına, en önemlisi de öğretmenlere ders niteliğindeki sözlerini önemli kılan, konuşmasını partisinin ilçe kongresinde partililere hitaben yapmış olmasıydı.

Söz konusu öğretmen, İstanbul'dan Çamlıdere'ye tayin istemiş, henüz göreve başlamadan bir torpil bulup Mamak'taki bir okulda görevlendirilmesini sağlamış. Olayın peşine düşen belediye başkanı, torpilin Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un kardeşi Hamdi Selçuk olduğunu öğrenmiş. Parti yöneticileri ve işlemi gerçekleştiren bürokratlar başkana inandırıcı bir gerekçe sunamayınca o da haklı olarak torpilin olmayacağı, hiç olamayacağını düşündüğü eğitim ve öğretimde tuzun koktuğunu söylüyor.

Çamlıdere belediye başkanı tuzun korktuğunu yeni fark etmiş olabilir ama bizce tuz, çoktan, AKP iktidarıyla birlikte kokmuştu: 2005'te dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, kura sonucu Gerger'in (Adıyaman) bir köyüne ilk ataması yapılan Adil Elibol adındaki bir öğretmeni aynı gün, henüz görev yerine gitmeden ve hiçbir gerekçe göstermeden Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğünde görevlendirmişti. Hüseyin Çelik'in basın müşavirinin yeğen olan o öğretmen kısa süre sonra bakanlık merkezinde bir birime yönetici yapıldı. Sonra benzer usulsüzlükler olağan işleme dönüştü ve takip edemez olduk. Bugün başkanın aradığı hak, hukuk, adalet o kadrolar eliyle ortadan kaldırıldı.

Kadro tayini Çamlıdere olan öğretmenin Mamak'ta görevlendirilmesine ölmüş babasına bakacağının gerekçe gösterilmiş olması en azından bir gerekçe! AKP'nin kamu kurumlarındaki kadrolaşmasında izlediği yöntemlerin yanında bu uyduruk gerekçe adalet, eşitlik ve insan hakları konusunda ilerleme kaydettiğimizi gösterir!

Konuya ilişkin Ziya Selçuk adına yapılan basın açıklamasında inandırıcı somut bir gerekçe sunulma yerine birtakım kanun maddeleri sıralanıyor ve görevlendirmenin ona göre yapıldığı iddia ediliyor. Bakan, özür dileyip müdahale edeceğini söyleme yerine, işin kolayına kaçıp belediye başkanının iddiasına "mesnetsiz" diyor. Eğitimin Ziya Hoca'sı, hizmet puanı, eş durumu gibi geçerli mazereti olan binlerce öğretmenin atamasını yapılmazken hiçbir mazereti olmayanları kendilerinin belirlediği yerlerde görevlendirerek "Birlikte başaracağız" sloganıyla yol arkadaşım dediği öğretmenler arasında huzursuzluğa yol açan, iş barışının bozan; devlete, hukuka ve yasalara güveni sarsan kişi oluyor.

AKP içinde, partiye yönelik eleştirilerde bulunanları tevile zorlayacak mekanizmaların devreye gireceğini biliyoruz. Korku bunlardan biri. Erdoğan'a "Eve ekmek götüremiyoruz" diyen Malatya Minibüsçüler Odası başkanına sözünü geri aldıran korkuydu. Fakat Çamlıdere belediye başkanının "Bu öğretmen kendisi buraya gelecek, yerine iki-üç öğretmen gelmeyecek; gelecek ki diğer öğretmenler de hak, hukuk, adalet, Adalet ve Kalkınma Partisi ile hayatiyet bula..." sözünü kolay kolay yutacağını sanmıyorum. Sanmıyorum çünkü 4. kez seçilmiş kıdemli bir AKP'li olmasının başkana, üzerinde baskı kurabilecek mekanizmalara karşı direnme gücü kazandırmış olabileceğini düşünüyorum. Kaldı ki "Öğretmenler dürüst olacak, ahlaklı olacak, ilkeli olacak Türkiye ayağa kalkacak. Ben bu öğretmeni evladımı, çocuğumu, torunumu emanet edemem." cümlesini kurabilen birinin sözünün üstüne yatacağı düşünülemez.

Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik sadece AKP'li olmayanların maruz kaldığı bir yönetim uygulaması değil. Fakat ne yazık ki iktidar partisinin taraftarları haklarını savunmadığı gibi savunanlara destek vermekten de kaçınıyor. Bu bakımdan belediye başkanı Hazım Caner Can'ın çıkışını, korku duvarını aşamayanlar açısından cesaretlendirici buluyorum.