Türkiye’de belediye başkanları, çoğunlukla kişilikleri, programları, projeleri ve kenti birlikte yönettikleri kadroların niteliği ile değerlendirilir. Bazen bu kriterlerden biri ya da ikisi öne çıkabilir. Ne var ki bu yaklaşım belediyelerin demokrasi ile ilişkilenme biçimleri ve kamusal faaliyetlerini anlamada en önemli kurumun; Belediye Meclislerinin rolünü yeterince hesaba katmaz. Oysa bu meclisler, sözkonusu kurumsal yapının en önemli parçasıdır.

Belediye Meclislerinin önemini kuşkusuz herkesten fazla belediye başkanları bilir. Bu kuruma kimlerin seçileceği ve dolayısıyla nasıl bir meclisle çalışacakları önemlidir. Belki de bu yüzden kendi seçimleriyle birlikte, meclis üyelerinin seçimleriyle de doğrudan ilgilenirler. Zira meclis çoğunluğunun farklı partilerden olduğu durumlarda başkanın kendini rahat hissetmemesi mümkündür Hatta böyle durumlarda Belediye Meclisi, başkanın önündeki en önemli engele bile dönüşebilir. Nitekim 2019 yılı yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi deneyimi tam olarak bunun bir örneğidir. Ekrem İmamoğlu seçimleri açık farkla kazandığı halde meclis çoğunluğu kendisine karşı genellikle engelleyici bir politika izlemektedir.

Aslında meclis çoğunluğu ile belediye başkanının aynı partiden olması, kamusal hizmetlerin adil niteliği ve demokratik kültür açısından gerekli değildir. Hatta bunların aynı partiden olmamasının, demokratik kültür açısından daha uygun olduğu bile söylenebilir. Nitekim Türkiye’nin belediyecilik deneyiminde böyle örnekler de vardır ki İstanbul Belediyesi yine onlardan birisidir.

1968 yılı İstanbul Belediye seçimleri, yerel yönetim tarihinde bu yönüyle özgün bir sonucun ortaya çıkmasına yol açmıştı. Türkiye’nin en büyük muhafazakar partisi olan Adalet Partisi o yıl belediye başkan adayını belirlemek için ön seçim yapmış ve Fahri Atabey belediye başkan adayı seçilmişti. Partinin ilçe belediye başkan adayları da önseçimle belirlenmişti. Oysa CHP adayı Orhan Eyüboğlu merkezden atanmıştı. Yani şimdi zannettiğimizin tam tersi bir durum yaşanmıştı. Bu seçimin sonucunda AP geçerli oyların % 49 unu almış ve Dr. Fahri Atabey İstanbul Belediye Başkanı seçilmişti. Buna karşın CHP adayı oyların % 36’sını, üçüncü sıradaki TİP ise oyların % 7’sini almıştı. Başkanla ikinci sıradaki aday arasında fark büyüktü.

Başkanlık seçimlerinde olduğu gibi Belediye Meclisi seçimlerinde de Adalet Partisi açık ara birinci olmuştu. Böylece meclisin çoğunluğu da başkanla aynı partinin mensuplarıydı. Fakat seçimlerin hemen ardından CHP Belediye Meclisi seçim sonuçlarına itiraz etmişti. CHP’nin itirazına göre Adalet Partisi’nin kendi iç gerilimleri neticesinde aday listeleri üzerine karalamalar yapılmış, bazı isimlerin üzeri çizilmiş, bazı isimler de çıkarılmış ve liste o şekilde seçim kuruluna teslim edilmişti. Yani resmi evrak üzerinde çok sayıda oynama vardı ve bu durum ilgili yasalara uygun değildi. Yüksek Seçim Kurulu seçimlerden yaklaşık kırk gün sonra bu itirazı haklı bulmuş ve 14 ilçede Adalet Partisi listelerini iptal etmişti. Böyle olunca Belediye Meclisinde Adalet Partisi’nin hiç üyesi kalmamış; dahası CHP’nin 80, TİP’in 14 üyesi Belediye Meclisine girmişti. Üstelik bütün bunlar AP’nin iktidarda olduğu bir zamanda gerçekleşmişti. Başbakan Süleyman Demirel duruma sert tepki göstermiş ama yine de sözkonusu karar ve uygulama değişmemişti. Türkiye’de o yıllarda kurumlar yasalarda kendileri için belirlenen mecrada işleyebiliyorlardı.

1968-1973 yılları arasında İstanbul Belediye Başkanı olarak görev yapan Fahri Atabey, kendi partisinden neredeyse kimsenin olmadığı bir Belediye Meclisi ile çalışmak zorunda kalmış ama bundan şikayetçi olmamıştı. Hatta neredeyse tüm meclis toplantılarında üyelere teşekkür etmiş ve onlarla uyumlu çalışmanın mutluluğuna işaret etmişti. Zira Belediye Meclisi başkana “topal ördek” muamelesi yapmamıştı. Bugün 21. yüzyıl Türkiye’sinde ise mesela İstanbul’da Belediye Meclisinde tanık olduğumuz durum nasıl katı, merkezi ve vesayetçi bir sistemin içinde bulunduğumuzun net bir fotoğrafı gibidir. Aradan geçen elli yılı aşan zamanda Türkiye’nin daha ileriye değil, geriye doğru gittiğini gösteren bir fotoğraf.