İktidar güç kaybediyor ve fakat muhalefet güç kazanmıyor. İktidarın tek imkânı hakikaten muhalefetin güçsüzlüğündedir. Muhalefet güçsüz kaldıkça, iktidarı alma imkânından yoksun kaldıkça, uzak durdukça, Saray iktidarı için pek bir sorun yoktur.

Ama bu hiç sorun yok demek değildir.

Muhalefet için de bir belirsizlik var, iktidar için de… İktidar açısından tek belirgin nokta muhalefetin güçsüz ve etkisiz bırakılmasıdır. Ki sistem içi muhalefet bu bakımdan adeta gönüllü gibidir. Ama bunun ötesi, Saraylılar için de muammadır.

Yani ne olacağını kimse bilmiyor! Herkes bir şeyler istiyor ama o isteğin nasıl gerçekleşeceğini bilmiyor. Seçim mi? Hadi canım…

Yine de mevcut belirsizlik bir “imkân” dahi sayılabilir. Belki de belirsizlik sadece ve tek başına kötülüğün mutlak ve belirgin olmasından daha iyidir.

“Belirsizlik” şimdi en rasyonel tespittir.

Bu durumda umut etmekle yetinmek yerine, rasyonel belirsizlik değerlendirmesinde rasyonel beklentiler gerekir ve elbette rasyonel çabalar ve kararlılık... Belirsizlikten çıkacak en kötü kombinasyon ise; belirsizlik + kararsızlık = felakettir.

Yeni yılla birlikte Saraylılar da on dokuzuncu yıllarını kutlayacaklar. Ama bu belirsizlik ortamında bir bakıma hiç’inci yıllarına da gelmişlerdir. Hiçlik duygusu ve korkusu en çok Saraylı bireylerde mevcuttur. Örnek vermeye gerek yok. En çok alkışlanan iken hiçliğe mahkûm edilmek. En çok sözü dinlenirken hiç sayılmak. Bu en büyük kâbustur. Kâbuslarıdır.

Belirsizlik, hangi ihtimalin ağır bastığını söyleyememektir. Hangi beklenmedik tesadüfle karşılaşacağımızı da bilememektir. Şimdi hiçbir şey için “zorunludur” diyemiyoruz. Ama şimdi hiçbir şey için “imkânsızdır” da diyemiyoruz. Yani mesela Saraylıların şu ya da bu şekilde gitmesi de mümkündür, şu ya da bu şekilde iktidarlarını uzatmaları da…

Çünkü Saraylı iktidarın varlık nedeni kendisi değildir. O da başlı başına bir konjonktür ürünüdür. Vee… Ayakta kalabilmesinin tek imkânı ölüm destek ünitelerini tam kapasite kullanmasıdır.

Yasaklar saldırısı ve yasaklar salgını altındayız. Kitlesel düzeyde ses çıkaracak imkânlar, mitingler, toplantılar, üstelik şimdi bir de salgın vesilesiyle külliyen ve külliyeden yasaktır. Hakiki muhalifler açısından sokaklar yasaktır. Ama evler doludur, fabrikalar doludur. Ekmek peşinde koşanlar için caddeler doludur. Minibüsler, otobüsler tıka basadır. Okullar boş fakat bulabilenler için ekrandaki sınıflar doludur.

Hayat devam etmektedir.

Elbette Saraylı rejim pekâlâ beklenmedik bir gelişme ya da onu hiçliğe sevk edecek politik ve toplumsal komplikasyonlar altında tamamen hiçliğe gidebilir. Bu koşullarda muhalefet açısından hiçlik duygusu yaşamamak birinci ve hayati kuraldır. Çünkü devam eden ve edecek olan hayatta yapılacak çok iş vardır. Duru, mavi bir gökte şimşek çakmayacaktır. Mucize beklemek acizliktir. Sol muhalefet bakımından hayatta ve ayakta kalmak şartı tabii ki bir mucize istemek değildir, politik bir doğrudur, doğrultudur. Elbette ki özellikle bu coğrafyada beklenmedik zamanda bulutsuz gökyüzünde şimşekler çakmasına tanık olduk, ama öyle bir şimşeğin çakması için şimşek duasına çıkmak solculuk değilse eğer, o kıvılcımlanma uğruna yaşamak ve şimşeklere hazır ve kararlı olmak heba edilmemesi gereken tek imkândır.

Şimşekler irade gücüyle çakmazlar, ama toplumsal olaylarda irade vardır. Solculuğun devrimci boyutunu var eden ise irade gücüdür. İdeolojik güçtür ve bu anlamda bir de kararlı ve rasyonel hayal gücüdür. Şimşek çakmasını beklemek yerine şimşek enerjisini toparlamaya devam etmek ve eldekini de kaybetmemektir.

İktidarın ölüm destek üniteleri karşısında, solcuların yaşam destek üniteleri enerjisini en fazla kararlılıktan, irade gücünden, rasyonel hayal gücünden ve mutluluktan alabilir. Saraylıların her bir şeyleri olabilir, iktidarları, tarikatları, bekçileri, tankları, topları, paraları pulları vardır ve bu yüzden rasyonel hayaller kurmayı unutmuşlardır. Hayal tacirleri hayal bile satamaz haldedirler. Çünkü her şeyleri baştan aşağıya palavradır.

Onların palavraları ve hayal kısırlıkları karşısında hayal kırıklığına uğramamak, kısacık ve küçücük mutluluklardan ve rasyonel hayallerden vazgeçmemek zorundayız. Çünkü kısacık ve küçücük bile olsa mutluluklarımız ve rasyonel hayallerimiz ve kararlılıklarımız ömrümüzün enerjisinin ta kendisidir.

Bundan böyle de rasyonel beklentilerimiz, hayat ve hayal destek üniteleri olsun. Hayal kurmakla yetinmeyelim elbette, rasyonel çabalarımız hiç eksik olmasın.

Çünkü Gaye Su Akyol şarkısındaki gibi: İstikrarlı hayal hakikattir…