Antalyaspor, 90 dakika sonunda kaybetmeme amacı ile sahaya çıktığı mücadelede 10 kişi kalan rakibini zorlamayı denemedi ve taraflar 1 puana razı oldu.

Belki de bu 1 puanla…

Ersun Yanal, geçtiğimiz hafta takımının iç sahada yediği 6 golün etkisinden de olacak, maçın ilk 45 dakikasını tek şekilde planlamıştı: Gol yemeden devreye girmek. Tabii motivasyonunuz ne olursa olsun, koskoca bir devreyi hücum planı açısından çöpe atıyorsanız, bunun adı “çağ dışı futbol” oluyor. Antalyaspor kalecisi Ruud Boffin ilk yarının takımı adına en çok topla buluşan ismiydi diyorsak bunun sebebi kırmızı-beyazlıların, anlaşılmaz şekilde maçı kendi yarı sahalarının ilk 25 metresinde oynamak istemesiydi. Defalarca 23 oyuncunun, Antalyaspor yarı sahasının ortasında 15-20 metrelik bir alana sıkıştığına şahit olduk. Hatta bu kalabalık zaman zaman konuk takım için de problemler yarattı, çünkü birkaç pozisyonda Antalyaspor savunma elemanlarının uzaklaştırmaya çalıştığı toplar kendi arkadaşlarına isabet ederek yenilenmiş Galatasaray ataklarına dönüştüler. Sarı-kırmızılıların ise şöyle bir problemi vardı. Evet bu tür bir duvarı Linnes ve Saracchi’yi çizgiye indirerek aşmak istemeleri başarılı bir planın parçası olabilir, fakat bu planı tamamlayacak merkezden yapılacak ikili oyun denemeleri nerede ise hiç gerçekleşmedi, zira orada büyük bir sorun vardı. Feghouli ve Omar’ın yokluğu. Yanlış anlamayın, ev sahibi bu iki futbolcuyu kendi performansları açısından aramadı, onlar sahada olmayınca, topu ayağına her aldığında bu iki oyuncunun pas kanallarını arayan Belhanda da adeta servis dışı hale gelmişti. Faslı futbolcu rakip savunmanın arasında kayboldu gitti.

51. dakikada Emre Kılınç’ın gördüğü kırmızı kartın ardından geçen 40 dakika Ersun Yanal kariyerinin dip noktalarından birisi olabilir. Yanal, Podolski’yi son yarım saatte sahaya sürebilir, kontrolünü kaybetmiş Marcao ve Arda’nın maç içi psikolojisini zorlayabilir, aslen bir sağ bek olan ve kanatında tek başına kalmış Martin Linnes’i Amilton’la daha fazla zor durumda bırakabilirdi. Bunun yerine o Ersan Gülüm’ü oyuna alma planları kuruyordu. Öyle ki bu içine kapanık futbol, Linnes gibi standart bir bek oyuncusunu dahi maçın yıldızı yapacaktı neredeyse, zira Norveçli maçın sonunda cepheden bindirme ile gol arama macerasına girişti. Eminim takımı da maç boyunca kendisine aynı şeyi sormuştur, “yahu biz neden rakip kaleye gitmek yerine hala savunma yapıyoruz?”.

Ligin tepesi ile dibi arasındaki makas haftalar ilerledikçe açılmak yerine daha da daralıyor. Küme düşme hattı ile lider arasındaki puan farkının 20-25 arasında dolaştığı 20 takımlı liglerin aksine Süper Lig’de bu fark şu anda 15. Futbol kalitesi açısından vasatı geçemeyen ama çekişme ve sürprizlerin her hafta yaşandığı bir lig yaşıyoruz. Hangisini tercih edeceğiniz size kalmış.