İnsan, sosyal bir hayvan ve sosyalliğin getirdiği durumların davranışlarımıza yansıması normal. Sosyal medyayla değişen davranış kalıpları, olmadığımız personayı yansıtma motivasyonumuzu güçlendiriyor.

‘Ben bakmazken sen kimsin?’
Fotoğraf: Nature Picture Library

Blake Shelton’ın, “Ben bakmazken kimsin?” isimli güzel bir country şarkısı vardır (dinlemek isteyenler “Who Are You When I’m Not Looking” diye aratabilir). Orada Shelton, sevgilisine “Ben bakmazken öfkelendiğinde bir şeyleri kırıp döküyor musun?” veya “Ben bakmazken sessizce müzik mi dinliyorsun?” gibi bir dizi soru sorar.

Shelton’ın aklından geçen tam olarak bu olmayabilir; ama aslında kastettiği şey, psikolojideki en ilginç keşiflerden birine parmak basıyor: İnsanlar, başkaları izlerken (veya başkalarının varlığında), yalnız başlarınayken olandan daha farklı davranıyorlar.


Bu, aslında oldukça mantıklı: En nihayetinde insan, sosyal bir hayvan türü ve dolayısıyla sosyalliğin getirdiği ek durumların davranışlarımıza da yansıması çok normal. Fakat özellikle de sosyal medyanın yükselişiyle birlikte bu değişen davranış kalıpları, gerçekte olmadığımız bir personayı yansıtma motivasyonumuzu giderek güçlendiriyor; bu da insanların kendilerine yabancılaşmasıyla, sosyal ilişkilerinin bozulmasıyla veya hayattan yeterince keyif alamamalarıyla sonuçlanabiliyor.

Gözlenme hissi

Fakat tüm haberler kötü değil: Bunu, avantajınıza da kullanabilirsiniz! Örneğin başkalarının gözlerinin üzerinizde olduğunu düşündüğünüz daha az yemek yemeye meyilli olduğunuzu biliyor muydunuz? Mutfağa veya yemek masasının civarına bir ayna koymak bile, yani kendi gözlerinizin kendinizin üzerinde olduğunu bilmek bile, abur cubur yeme ihtimalinizi düşürebilir! Benzer şekilde, buzdolabının üzerine de gözlerden oluşan bir yapışkan yapıştırmayı deneyebilirsiniz. Başka bir örnek olarak, çalışmıyor olsa bile bir alışveriş merkezindeki veya evdeki kameraların varlığı, insanların hırsızlık veya saldırganlık gibi anti-sosyal davranışlar sergileme ihtimalini azaltıyor.

Tabii sosyal ilişkilerimizin ve bireysel davranışlarımızın başkalarınca gözlendiği hissinin sadece pasif bir tarafı yok. Aynı zamanda bizi gözleyen kişiler, söz konusu sosyal etkileşimin bir aktörü de olabiliyorlar ve başlı başına bu bile, yepyeni sosyal ilişki ağlarını doğuruyor. Üstelik sadece biz insanlarda değil, hayvanlar aleminin birçok noktasında bunu görüyoruz!

Araya giren üçüncü

Örneğin Animal Cognition dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve 104 domuzu konu edinen bir çalışma, iki domuz kavga ederken, “seyirci” konumundaki üçüncü domuzun gerek saldırganın saldırılarının sayısını azaltmak gerekse de kurbanın kaygısını azaltmaya yardımcı olmak için müdahale edebileceğini gösteriyor. Sosyal hayvanlarda bu davranışa “çatışma çözümü” diyoruz ve en ekstrem örneklerine, insanın yaşayan en yakın kuzeni olan bonobolarda rastlıyoruz: Bonobolar, grup içi bir çatışmayı sadece şempanzeler gibi birbirlerini tımarlayarak değil, aynı zamanda öpüşme ve seks yoluyla çözüyorlar!

Domuzlar işi o kadar ileri götürmüyor; ama onlarda da burun buruna dokunma, fiziksel temas halinde yan yana oturma ve başını diğer domuzun üzerine koyma gibi “sempatik” denebilecek davranışlar sergileniyor. Haklarında son derece haksız ve büyük oranda yalan olan “dedikodular” çıkarılan domuzların bu kadar arkadaş canlısı olması sizi şaşırtabilir. Halbuki hayvanlara gerçek bir ilgi besleyenleri hiç şaşırtmayacaktır; zira domuzlar, kimi konuda köpeklerden bile zeki davranışlar sergileyebilen hayvanlar! Örneğin yapılan çalışmalar, domuzların bir çatışmadan sonra uzlaşma ve üçlü temaslarda bulunduklarını gösteriyor. Bu da domuzların kendilerinin veya başkalarının grup çatışmasındaki deneyimlerini değiştirmek için bazı sosyo-duygusal düzenleme yeteneklerine sahip olabileceğini gösteriyor. Bu, müthiş bir yetenek!

Çatışma çözümü ve seyirci etkisi

Domuzlara yönelik bu “çatışma çözümü ve seyirci etkisi” araştırması, aynı zamanda domuzların sosyal yaşantısıyla ilgili diğer önemli noktaları da gözler önüne seriyor: Tıpkı insanlarda (ve hayvanlar âleminin neredeyse tamamında) olduğu gibi, domuzlar da sosyal fayda edinecekleri veya akrabaları olan bireylerle kavga ettiklerinde, onlarla daha hızlı ve kolay bir şekilde uzlaşmayı seçiyorlar. Bu durum, domuzların sosyal ilişkilerin bir kısmına, diğerlerinden daha çok değer verdiğini gösteriyor. Doğal olarak bu da domuzların sosyal yaşantısını düzenleyen önemli bir faktöre dönüşüyor: Örneğin yakın akrabalarla (mesela üvey veya tam kardeşlerle) kavga etmenin sosyal gruplara verdiği zarar görece az olabilir; çünkü bunlar daha “güvenli ilişkiler” olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte, uzaktan akraba olan domuzların, grup içinde hala sosyal desteğe ve yiyeceğe erişimlerini sağlamak için kavga ettikten sonra uzlaşma davranışına girme olasılıkları daha yüksek olabilir.

Yazarlar, üçüncü bir domuzun dahil olduğu çatışmaları gözlemlerken, üçüncü domuzun kavgadan sonra kime yaklaştığına ve kiminle meşgul olduğuna bağlı olarak davranış farklılıkları olduğunu gördüler. Eğer üçüncü domuz mağdura yaklaşıp onunla etkileşim kurarsa, saldırganın davranışları pek değişmedi; ancak mağdurda gözlemlenen ortalama kaygı miktarı önemli ölçüde azaldı (domuzlarda kaygıyı gösteren davranışlar arasında sallanma, kaşınma, ağzı boş çiğneme ve esneme yer almaktadır). Bununla birlikte, üçüncü domuz saldırgana yaklaşırsa, kurbana yönelik saldırgan davranışlarının sayısı önemli ölçüde azaldı.

İlginç bir şekilde, kurban konumundaki domuzun çatışmadan sonra üçüncü bir domuza yaklaşmaya ve onunla iletişim kurmaya çalışması, çatışma sonrası kaygı davranışını veya tekrar saldırıya uğrama olasılığını hiçbir şekilde azaltmadı. Bunun nedeni, bir kurban onlara yaklaştığında, seyirci domuzların yüzde 95,2’sinin bu ilişkiye karşılık vermemesi olabilir.

Tabii ki bu araştırma, domuzların sosyal yaşamına dair bütün sırları çözmemiz için yeterli değil (insanların sırlarını çözmek için hiç yeterli değil). Örneğin yazarlar, bu çalışmanın yalnızca bir grup yetişkin, evcil domuzu içerdiğine ve bu nedenle tüm domuz gruplarını temsil etmeyebileceğine dikkat çekiyor. Gelecekteki araştırmalar, bu çatışma çözme stratejilerinin başka durumlarda görülüp görülmediğini araştırabilir.

O zaman sormak gerek: Siz, başkası bakarken, aksi takdirde yapacağınız neleri yapmıyorsunuz?