SOL Parti’nin ülkenin dört bir yanında zamlara karşı protestolarını ve Trabzon, İzmir, İstanbul mitinglerini de anımsattığı yazısında, Önder İşleyen dün “Gerçek değişim sokakta başlar” demişti. Onun “gerçek değişim”den kastettiği belli!

Peki, “gerçek olmayan değişim” ne? Doğrudan bu soruyla karşılaşsa, sanırım İşleyen’in cevabı CHP+sağ partiler ittifakıyla tek adam rejiminin sona ermesi, kuralları ve kurumları olmayan mevcut neoliberal düzenin yerine parlamenter sistem içinde kuralları ve kurumları olan bir neoliberal düzenin yeniden kurulması olurdu.

Hemen söyleyeyim, bugün durduğumuz yerden bakınca bu da az şey değil ve Millet İttifakı bunun garantiye alınmasının da sokakta sağlam durmaktan geçtiğini göremezse ağır düş kırıklıkları yaşanabilir.

Ancak, sandık gelene kadar mitingler yapacağız diyerek Mersin mitingini yapan CHP, şimdi mitinglerden vazgeçmiş gibi görünüyor.

Erdoğan’ın, demokrasi olarak tanımlanmakta zorlanılan rejimlerde bile cumhurbaşkanlığı sıfatını taşıyan birinin ağzından çıktığında dehşete düşürecek; sokağa çıkmaya yeltenenleri önlerine katıp gittikleri yere kadar sürükleyecekleri sözünün ardından, Kılıçdaroğlu parti tabanına dönük “Taşkınlık yapmayacaksınız, sokağa çıkmayacaksınız, sabırla sandığı bekleyeceksiniz” yaklaşımını yineledi.

CHP Grup Bşk. Vekili Engin Özkoç da STK’lere seslenerek, sokağa çıkılamıyorsa yapılabilecekleri işaret etti: “Bütün sivil toplum örgütlerine söylüyorum. Bulunduğunuz her yerde, sokağa çıkmanıza gerek yok. Toplantılarınızı yapacaksınız, basın toplantısıyla duyurmanızı sizden talep ediyoruz, istiyoruz, feryat ediyoruz.”

Tamam basın toplantılarıyla duyursunlar, seslerini duyuracak ne kadar basın kaldıysa artık. Ancak, kimse sokağa çıkmayı taşkınlıkla eşitlemesin!

Protesto bir hak. Evrensel bir insan hakkı, bu memlekette de yasal, anayasal bir hak! Kuşkusuz kırıp dökmeyeceksiniz, taşkınlık yapmayacaksınız, yakıp yıkmayacaksınız ancak yasal, anayasal hakların kullanımından da geriye adım atmayacaksınız!

Nereye kadar? Bugün Türkiye’de de dışarıda da seçim sonuçlarının kabul edilmemesi olasılığı üzerine senaryolar yazanlar, analizler yapanlar var. Umarım bu ülke öyle bir trajedi yaşamaz, ama sabırla sandık bekleyenler, sandığa saygı duyulmadığında ne yapacaklar?

Her gün zam üstüne zam geliyor ve insanlar tepeden tırnağa öfkeye kesmiş durumdalar. Sokak röportajı yapan arkadaşların videolarını izlerken, her an bir patlama olabileceğini hissediyorsunuz.

Kazakistan’da akaryakıta yapılan bir zamla başlayan protestolar bu konuda önemli dersler içeriyor. Yıkıcı olan; kitlelerin örgütsüz, kontrolsüz, bir liderlikten yoksun sokağa dökülmeleridir. Örgütlü ve kontrollü olacaksınız; bırakın taşkınlıklara izin vermemeyi, sokaklarda ve meydanlarda toplananların Covid’e karşı güvenliğini bile dikkate alacak kadar örgütlü ve kontrollü!

Tam yazının bu noktasına geldiğimde televizyon gece yarısı akaryakıta yine zam geleceğini söylüyordu.

Olsun, benim için fark etmiyor!

Geçen gün, sürekli gittiğim ve bütün pompacıları da tanıdığım istasyonda, pompacı arkadaş takıldı: “Hâlâ fullüyor muyuz Hocam?”

Zamlar dayanılmaz olduğundan beri, “Depo ne zaman biraz boşalsa, hemen tamamlarım. Ne olur ne olmaz. Eski günlerden kalma alışkanlık” diyen Kıbrıslı yaşlı bir mücahitten duyduğumu yapıyorum.

“Tabii, fullüyoruz” dedim. “Biliyorsun ben hep fullerim ve bir yıldır da hep aynı paraya fullüyorum. Önce depo tam boşalınca fullüyordum, şimdi yarısı boşalınca fullüyorum. Yarın çeyrek depo harcayınca fullerim, yine aynı parayı veririm.”

Gittiği yere kadar artık, sokağa da çıkmayacağıma göre!