Bu yazı 16 Ağustos 2006 tarihli BirGün’de yazdığım “Yurttaşın bilgi edinme maceraları” başlıklı yazımın devamı niteliğinde. Bir fikri takip yazısı. Tesadüf, bu yazı da 16 Ağustos tarihinde yayınlanıyor. 16 Ağustos 2006 tarihli yazıda yurttaşın Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde MGK Genel Sekreterliği, Anayasa Mahkemesi  (AYM)ve kamu işveren sendikalarından istediği bilgilerin nasıl titizlikle verilmediği anlatılıyordu. O yurttaş bu satırların yazarı. Bilgi edinme maceralarımın biri 6 yıl sonra sonuçlandı: Danıştay “bilgi edinemezsiniz” dedi.

2006 yılında Türkiye’de sendikacılık ve siyaset ilişkileri üzerine hazırladığın doktora tezimde yararlanmak üzere çeşitli devlet kurumlarından konuyla ilgili bilgi ve belgeler talep etmiştim.  Bunlardan biri de Türkiye’nin sosyal-siyasal tarihinde çok önemli bir yeri olan 15-16 Haziran 1970 direnişine yol açan 1317 sayılı yasa ile ilgili Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararına ilişkin dosyasının örneğiydi. Bu dosya çok önemliydi. Çünkü bu davaya ilişkin TİP’in Alpaslan Işıklı tarafından hazırlanan iptal başvuru dilekçesi, CHP’nin iptal başvurusu, Türk-İş Genel Başkanı Halil Tunç’un yasayı savunan konuşması ve daha bir çok belge bu dosyadaydı. Dosya emek tarihi yazımı açısından oldukça önemliydi.

Temmuz 2006’da Bilgi Edinme Yasası kapsamında AYM’ye başvurdum.  Anayasa Mahkemesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü 3 Ağustos 2006 tarihinde e-posta ile yanıt verdi: “Davaların karar örnekleri kamuoyuna açıklanmamaktadır.” Diğer bir ifadeyle aleni olarak yapılan bir yargılamanın ve Türkiye’nin en önemli toplumsal olaylarından birinin dava dosyası adeta devlet sırrı muamelesi görüyordu. Bu özensiz ve baştan savma bir yanıttı. Bunun üzerine Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na başvurdum. Ancak Kurul da başvurumu reddetti. Bunun üzerine 9.1.2007 tarihinde kurul kararına karşı idari yargı yoluna başvurdum. Ve tam 6 yıl sonra Danıştay karar verdi: Bilgi edinme talebinin reddine.

Kararının esasına geçmeden önce bilgi edinme hakkına ilişkin davanın 6 yıl sürmesinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğunun altını çizmek lazım. Nasıl olurda bir bilgi edinme talebinin hukuka uygun olup olmadığının kararı 6 yıl sürebilir. İnanılmaz! Bu 6 yıl içinde doktora tezim bitti. Tezimi savundum, kabul edildi, kitap olarak basıldı... İdari yargının 6 yıl gecikmeli kararı, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlalidir.

Gelelim bilgi edinme hakkının engellenmesinin gerekçesine: Ankara 16. İdare Mahkemesi idari faaliyetlere ilişkin bilgi belgelerin bilgi edinme hakkının kullanılmasına tabi olduğu, yargı organlarının yargısal faaliyetlerine ilişkin bilgi belgelerin ise 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında bulunmadığına karar verdi. Oysa Bilgi Edinme Yasasında bu konuya bir sınırlama yoktur. Yasa yargı organlarına yansıyan belgelere ilişkin bir sınırlama getirmiş olmakla birlikte (Madde 20) bu sınırlama devam eden yargılamalara ilişkindir. İstenen dosya derdest (devam eden yargısal faaliyete ilişkin) değildir. Yargılama bitmiş, olayın üzerinden 35-40 yıl geçmiştir ve olay tarihe mal olmuştur. Eğer Anayasa Mahkemesi’nin bitmiş dava dosyaları kamuoyuna açıklanmıyorsa İstiklal mahkemeleri ve Yassıada mahkemeleri dosyaları nasıl açıklanıyor. Bu garabeti açıklayabilecek bir yüksek yargıç var mıdır?

Nitekim Danıştay savcısı da yerel mahkemenin kararındaki bu isabetsizliği görmüş ve yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir: “Bu durumda, 8.2.1972 tarihinde Anayasa Mahkemesince karara bağlanarak, Anayasaya aykırılık başvurusuna ilişkin yargısal faaliyetin sonlandırıldığı davaya ilişkin bilgi ve belgelerin, Bilgi Edinme Kanunu veya başka bir Kanunda engel bir hüküm bulunmaması karşısında, meşru ilgisini de kanıtlayan davacıya verilmesi, demokratik, şeffaf ve bilimsel gelişmeye açık yönetimin gereği olduğundan, bu yoldaki başvurunun reddinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.” Ancak Danıştay 10. Dairesi savcının bu görüşünü dikkate almaksızın ve herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yerel mahkeme kararını onaylayarak bilgi edinme hakkının önüne set çekmiştir.

Danıştay kararının İnsan hakları Avrupa Sözleşmesi’ni ihlal etmesinden dolayı bireysel başvuru hakkımı kullanacağım. Ama işin tuhafı, 2010 Anayasa değişikliğinden sonra AİHM’e başvurmadan önce Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru da bulunmak gerekiyor. Bakalım Anayasa Mahkemesi kendi bürokrasisi ve idari yargı tarafından engellenen bilgi dinme hakkı konusunda ne karar verecek ve kaç yıl sonra karar verecek?

Üzerinden  25-30 yıl geçen gizli belgelerin bile pek çok ülkede araştırmacının kullanımına açıldığı düşünülecek olursa, söz ettiğimiz uygulamanın ilkelliği ve hukuksuzluğu daha iyi anlaşılabilir. İşte size ileri ve şeffaf demokrasimizden bir başka kesit. Veya “ben devletim bilgi vermem” zihniyetinin bir başka örneği.