Bir ülkenin en dezavantajlı bölgelerinden birinden çıkıp, 35 senelik bilimsel çalışma sonucu Nobel Kimya Ödülü almış bir insan dönüp “ben Kuzey Kutbu’nda bir penguen tarafından bulundum” dese bile kimse sesini çıkaramaz

Ben ne yapıyorum?

ZİHNİ BAŞSARAY - zihnibassaray@gmail.com

Başıma iyi bir şey geldiğinde hiç olmayacak bir noktadan hareketle kendimi kederlere gark ediyorsam kendime tek bir soru sorarım. Bu soru öylesine güçlüdür ki, doğru bir cevap insanın hayata bakışını değiştirir. İnsanın kendini ne raddede ciddiye alacağına ve hangi olaylara yorum yapma ruhsatının olduğuna işaret eden bu soru bireysel sorgulamanın en yoğun halidir. Basit, yalın ve keskin. “Ben ne yapıyorum?”.

Üstelik bu sorunun cevabı öyle kompleks falan da değil. Size örnek bir iç diyalog sunmak isterim.

- Ben ne yapıyorum?

- Yumurcak TV’yi sansürlüyor ve Tavşan Arthur’a haddini bildiriyorum.

- Demek ki gittiğim eş dost ortamlarında ne olduğunu bilmediğim şeyleri içmemeliyim.

Bu son derece net diyalogda gördüğünüz üzere “Ben ne yapıyorum?” sorusunun cevabı, muhtemel bir iyileşme reçetesini de içinde barındırıyor. Zaten bütün çareler farkında olmakla başlar. Farkında olmak için de bir karşılaştırma grubuna ihtiyacımız var. Şehirlerin girişlerinde ismi ve nüfusundan sonra rakım gelir mesela. Deniz seviyesi de sıfır noktası kabul edilir. Çünkü tepe ve çukuru tanımlamak için bir sınır lazım.

Biz yaklaşık 80 milyon insan olarak bu sınırı kaydırdık gibi geliyor bana. Yani günümüzde kötülüğün ve dibin öyle bir sınırı var ki iyinin ayarı kaçtı. 15 yaşında kafasından gaz fişeği ile vurulan çocuğun annesine başsağlığı dilemek, iyi olmaya yetti mesela buralarda. Memleketin yarısı, canlı yayında kafa kesmeyen ya da insan yakıp videosunu yaymayan ancak bunun dışındaki her türlü noktada IŞİD’le ortaklaşanlara “ılımlı muhalif” demeyi tercih ediyor.
“Gelişmekte olan ülke” dedikleri şey aslına bakarsanız biraz bu sınırla ilgili. Yani hizanın nereden çekildiği yer bir memleketin ahvalini anlatıyor. Geçtiğimiz günlerde bir kimse bu çizginin yerini değiştirdi. Prof. Dr. Sn. Aziz Sancar, DNA üzerinde yaptığı çalışmalarla Nobel Kimya Ödülü’nü aldı. Alabileceği daha prestijli bir ödül yok. Üstelik Barış ya da Edebiyat gibi tartışmalı alanlar değil bu bahsettiğimiz. Kimya alanında verilen bir ödülden bahsediyoruz. DNA onarımı üzerine yaptığı çalışmalar, Aziz Sancar’ı tarihe geçirdi.

Sevelim ya da sevmeyelim, inanalım ya da inanmayalım, anlayalım ya da anlamayalım hiç fark etmez. Bilimin ve sanatın önünde boyun eğmek zorundayız. İşte Prof. Dr. Sn. Aziz Sancar da bir bilim insanı olarak Cumhuriyet tarihinin en önemli başarılarından birini kazandı. Orhan Pamuk da bu şerefe nail olmuş ancak günün sonunda “Orhan Pamuk akıllı olsun” tarzı ölüm tehditlerine maruz kalmıştı.

Bir ülkenin en dezavantajlı bölgelerinden birinden çıkıp, 35 senelik bilimsel çalışma sonucu Nobel Kimya Ödülü almış bir insan dönüp “ben Kuzey Kutbu’nda bir penguen tarafından bulundum” dese bile kimse sesini çıkaramaz. Biz ise kendisinin Türk mü yoksa Kürt mü olduğunu tartıştık. Aslında bu yazıda komik şeyler söylemek istiyordum ama bu gerçekten hadsizlik. Bir düşünün. 35 yıl bir konuya kafa patlatmışsınız. Ömrünüzü adamışsınız. Sonunda dünyanın en prestijli ödülünü kazanıyorsunuz ve ülkenizde sizinle ilgili konuşulan konu şu; “Aziz Sancar Kürt mü? Aziz Sancar DNA’yı mı bölmüş?”. Ne hissedersiniz?

Biz kendi küçük dünyamızda bir vasatlık zindanına atılmış olabiliriz. Bu vasatlığı meşrulaştırmak adına da zindanın dışında kalanları itibarsızlaştırabiliriz. Ancak böylesi bir hadsizliğin artık ölçülebilir tarafı yok. 3 saat önce Nobel Madalyası almış insan hakkında en çok merak edilen şey “HDP’li vekilin amca oğlu mu yoksa 2. nesil kuzeni mi?” sorusu olur mu? Olmamalı. Normal bir yerde olmazdı da. Burada olur. Burada her şey olabilir.

Kendimden başlayarak tüm halkımıza günde iki kere “Ben ne yapıyorum?” sorusunu sormasını öneriyorum. Böylece kendimizle yakınlaşmış ve çakralarımızı açmış olacağımızı düşünüyor, bir diyalog örneği ile vedalaşıyorum.

- Ben ne yapıyorum?

- 35 sene emek verip Nobel Kimya Ödülü’nü almış birinin etnik kökenini tartışıyorum.

- Hımm. Demek biraz satranç oynamalı ve balık yemeliyim.

Teşekkürler.

Not: Sn. Aziz Sancar Türkiye’de doğup Nobel ödülü alan 3. kişi. Aziz Sancar ve Orhan Pamuk’tan önce bu ödülü almış ancak adı anılmayan biri daha var. 1900 senesinde İzmir’de doğan ve sonradan Yunanistan’a göç eden Yorgu Seferis. 1963 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi. Neden kimsenin adını anmadığını sanırım tahmin etmişsinizdir.