(Bu köşede yaklaşık bir yıl önce 14 Kasım 2021 günü yayımlanan yazımı, güncelliği nedeniyle, virgülüne dokunmadan bir kez daha sunuyorum).
Genel Seçimler yaklaşıyor.

Ülke tarihinde hiçbir seçim, ilk kez halkın oylarıyla iktidarın “barış içinde” değiştirildiği 1950 seçimleri bile, etki ve sonuçları bakımından, bu seçimler kadar önemli olmadı.

Türkiye, siyaseten bir büyük dönüm noktasındadır; çok keskin bir virajdadır.

Ülkenin geleceği açısından bu dönemecin, halkın deyimiyle “kazasız-belasız” geçirilerek el değiştirmesi tam anlamıyla yaşamsaldır.


SEÇİMİN GÜVENLİĞİ

Bu seçimlerin sonucunu belirleyecek olan en önemli etmen seçim güvenliğidir. Geçmiş oylamalarda, Yüksek Seçim Kurulu-YSK eliyle “mühürsüz oyların geçerli sayılması” ya da aynı zarfa konulan “beş oy pusulasından yalnızca birinin geçersiz sayılması" gibi örnekler, bu konuda iktidara güven duyulamayacağını kanıtlıyor.

Öncelikle, seçim güvenliği açısından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, muhalefetin “ortak” cumhurbaşkanı adayı olması büyük önem taşıyor.

Çünkü İmamoğlu geçen yerel seçimlerde İstanbul’da yapılan “iki seçimi” de, tuzaklara düşmeden, ustalıkla ve çok başarılı bir biçimde yönetti; oluşturduğu, eşgüdüm içinde çalışan, etkin işleyen kitlesel yapılanma ile birlikte kendisine verilen her “bir oya” kamuoyunu da sürekli bilgilendirerek, sonuna kadar özenle sahip çıktı.

Elbette bu başarı bir kişiye indirgenmemeli; ancak, İmamoğlu, teknik donanımı güçlü, etkili ve başarılı bir kadroya öncülük etti, başta CHP ve İYİ Parti örgütleri olmak üzere tüm muhalif siyaseti ve diğer gönüllü destekleri de yanına alarak seçimleri kazandı. Korunduğunu sandığım o yapı ülke genelinde de kolayca yaşama geçirilebilir.

KANITLANMIŞ BAŞARI

İmamoğlu, iktidarın, sevgilisi sayarak, taparcasına sahiplenmiş olduğu ve ne pahasına olursa olsun elinden çıkarmak istemediği İstanbul’da, çifte seçim zaferi kazandı. Karşısındaki aday, gerçekte, eski başbakan değildi; gelecek seçimlerde iktidarın adayı olacağı kesin olan Başkan Erdoğan’dı. İmamoğlu Başkan Erdoğan’ı üstelik iki kez ve üstelik ikincisinde birincisinde elde ettiği 13 bin oy farkını 806 binin üzerine çıkararak yenilgiye uğrattı.

Dahası, İstanbul, Anadolu’su ve Trakya’sıyla ülkenin nabzının attığı; ekonominin, basın-yayının, eğitimin, kültür ve sanatın, giderek sporun en yoğun bir biçimde yaşandığı yerdir. İmamoğlu o İstanbul’u, merkezi iktidarın ve yerel uzantılarının tüm engellemelerine karşın, tarihsel ve güncel tüm toplumsal değerleri; kadın-erkek eşitliğini ve çevre duyarlılığını özümsediğini kanıtlayan, çağdaş, birleştirici ve barışçı tutumuyla kazandı ve başarı ile yönetiyor,
Bu kadar açık “kazanma” ve “yönetme” başarısı; deneyim ve birikim; üstelik çoğu kamuoyu araştırmasında ilk sıralarda yer alarak seçmen desteğine sahip olduğunu kanıtlayan İmamoğlu varken, cumhurbaşkanlığı için başka bir aday arayışına girilmesi tamamıyla yanlış olur. Hiç kimse böyle bir tutumun tarihsel ve toplumsal sorumluluğunun altından kalkamaz.

Hele İmamoğlu’nun adaylığına karşı çıkışı, görevini sürdürerek “İstanbul seçmenine borcunu ödemeli” görüşüne yerleştirmek tümüyle geçersizidir. Çünkü, Genel Seçimler zamanında yapılsa da, İmamoğlu’nun belediye başkanlığı döneminin bir yıldan bile az bir süresi kalmış olacak. Türkiye’nin geleceğinin söz konusu olduğu bir seçimde bu gerekçenin anlamı da mantığı da yoktur.

İSTANBUL DA KAZANACAK

Bu nokta bir yana, İstanbul seçmeninin isteklerini yerine getirmede Cumhurbaşkanı İmamoğlu’nun Belediye Başkanı İmamoğlu’na göre çok daha etkili ve yararlı olacağı kesindir.

İmamoğlu cumhurbaşkanı seçildiğinde, bu iktidarın, en sonuncusu üç bin belediye otobüsü alınmasında yaşandığı gibi her fırsatta çalışmalarını baltaladığı, yetkilerine el koyduğu İstanbul Belediyesi’ne ve diğer yerel yönetimlere yönelik engellemeleri sone erecektir. Özetle, İstanbul’un geleceği için de İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı olması gerekiyor.

İmamoğlu aday olmalı görüşümü güçlendiren bir diğer etken de iktidarın destekçilerinin, ağız birliği etmişçesine, “İmamoğlu sakın aday olmasın”, görüşünü sürekli olarak işlemeleridir. Bu durum da İmamoğlu’nun seçilme olasılığının ne kadar yüksek olduğunun bir kanıtıdır. İktidar, asıl, İmamoğlu’nun aday olmasından korkuyor.

İktidar da biliyor ki, İmamoğlu, seçim sürecini, belediye başkanlığı adaylığında yaptığı gibi, halkın, coşkulu, hoşgörülü ve barışçı katılımıyla gerçek bir demokrasi şölenine kolayca dönüştürebilir. Hiç kuşku yok ki bu seçim, yıllardır ezilen, horlanan, yoksullaşan, haksızlığa uğrayan; hak ve hukuka; özgürlüğe, eşitliğe, doğruluğa ve dürüstlüğe susamış tüm toplum kesimlerinin katılımı ve yakalayacakları umut ile kazanılacaktır.

GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTO İÇİN ÖNSEÇİM

Millet İttifakı çatışı altında birleşen muhalefet partileri, eğer seçimleri gerçekten kazanmak istiyorsa, kamuoyu araştırmalarının bulgularını da göz önünde tutarak İmamoğlu’nun adaylığını, sürece zarar vermeyecek uygun bir zamanlama ile kararlaştırmalıdırlar.

Millet İttifakı’nın bileşenleri, aylardır sözünü ettikleri Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i de “içeriği ve zamanlaması” ile netleştirmelidirler.

Sağlıklı bir demokrasiye geçiş için bunlar gereklidir, ancak yeterli değildir. Cumhurbaşkanı ile birlikte milletvekili seçimi de yapılacaktır ve seçilecek Meclis’in “güçlü” olması çok önemlidir.

Güçlü parlamento, yalnız ve ancak “milletvekili adaylarının “katılımcı” bir biçimde daha doğrusu “önseçimle” saptanmasıyla yaşam bulur.

Eğer muhalefet partileri bu seçimlerde milletvekili adaylarının, -tamamını yapmazlar ya da yapamazlarsa da- hiç olmazsa büyük çoğunluğunun, önseçimle saptanmasını gerçekleştirirlerse, yalnız güçlü bir parlamento oluşturmakla kalmaz, ülke demokrasisi için sağlıklı ve tarihsel bir adım atmış olurlar. Böylece siyasetin, bir türlü kurtulamadığı “lidere bağlılık” hastalığından kurtulmasının yolu da açılmış olur. Ayrıca, önseçimin örgütlerde yaratacağı canlanma ve coşku, gerçek demokrasiden çok uzak olan bu iktidarı sandıkta siler süpürür.

İmamoğlu’nun adaylığı ile onu tamamlayan ve önseçimle gelen bir güçlendirilmiş parlamento, Cumhuriyet’in çağdaş demokrasi ile taçlandırılmasının öyküsünün yazılmasına öncülük edecektir.