İnternette ilginç projeler yürütülüyor. Mesela bir site 1917’de Twitter olsaydı devrimin nasıl ilerleyeceğinin bir tür simülasyonunu yapmış. Lenin tam Sovyet’te konuşma yapmaya çıkacakken alıyor eline telefonu, “Ben devrime gidiyorum, hadi bakiim” diye tivit atıyor, sonuna da zafer işareti emojisini konduruyor!

Benim Leninime emojili tivit attırdılar!

Ferit Burak Aydar

Rusya Devrimi’nin yüzüncü yıldönümü geldi çattı. 1917 sömürüye, işsizliğe, ayrımcılığa, savaşlara, çocuk ve din istismarına, vasatlığa vb. katlanmayı sürdürmek zorunda olmadığımızın ilk büyük çaplı bildirisi. Başka bir deyişle, solun tarihte bari bir kez olsun haklı ama mağdur olmak, dolayısıyla üzülmek zorunda kalmadan düşmanlarını üzdüğü ve onları söylenmek zorunda bıraktığı en sıkı örnek.

Bu vesileyle internette ilginç projeler yürütülüyor. Mesela bir site 1917’de Twitter olsaydı devrimin nasıl ilerleyeceğinin bir tür simülasyonunu yapmış. Lenin tam Sovyet’te konuşma yapmaya çıkacakken alıyor eline telefonu, “ben devrime gidiyorum, hadi bakiim” diye tivit atıyor, sonuna da zafer işareti emojisini konduruyor! (https://www.youtube.com/watch?v=x-O3h118VTU) Çar Nikolay’ın evlatları, devrimci öğrencilerle “manşon”laşarak atışıyor, Putilov işçileri grevlerine kamuoyu desteği arıyor vb.

Bunun haricinde, bir de ankete denk geldim: “1917’de yaşasaydınız hangi siyasi örgüte mensup olurdunuz?” sorusuna yanıt arıyor (http://arzamas.academy/materials/1269). Beş aşamada yirmi soruya yanıt vererek siyasi yelpazede nerede durduğunuzu öğreniyorsunuz. Bu konuda en iyi yazı olan, yine soru cevap formatındaki “Rusya’da Siyasi Partiler ve Proletaryanın Görevleri”nden (V.İ. Lenin, Nisan Tezleri içinde, Agora Kitaplığı, 2010, s. 83-98) etkilenmiş gibime geldi. Öyle ya da böyle, testi dikkatli çözmek lazım, serde devrimcilik var; uzlaşmacı Menşevik ya da Lenin’in tabiriyle pembe çıkmak bir şey değil, proto-faşist Kara Yüz olmak var! Ben de has Bolşevik çıkma hevesiyle çözdüm ama... anarşist çıktım! Bir daha çözdüm, yine anarşist çıktım! Baktım olmuyor, ankete istediğini vererek çözdüm ve Bolşevik saflardayım! Benim gibi başka kızıl arkadaşlar da bu komploya maruz kaldığından, biraz kafa yordum. Aslında mesele 1917’nin, hattâ 1936-37 İspanya Devrimi’ni de dikkate alırsak, genel olarak devrimlerin dinamiklerinde saklıydı.

Şöyle ki, 1917’de Bolşevikler ile anarşistler arasındaki farklar devrim ilerledikçe azalıyor, hattâ anarşistlerden Bolşeviklere katılanlar oluyor. Öyle ki bu coşku anarşizmin en güçlü olduğu yer olan İspanya’da da kendini gösteriyor ve anarşist CNT’nin ana yayın organı Solidaridad Obrera “bize tutulacak doğru yolu gösteriyor” dediği Bolşevik Devrimi’ni alkışlıyor, Barcelona’daki anarşistlerin ana yayın organıysa proletarya diktatörlüğü kurmanın gerekliliğini savunuyor. Komünist Enternasyonal’e geçici olarak katılma girişiminin sebebi de aynı. Devrimin safları sıklaştırması ak koyunla kara koyunu belli ediyor, teorik farklılıklar hayatın içinde sınandığında dogmalarında direnenlerle devrime bağlılık gösterenler “aynılar aynı yere, ayrılar ayrı yere” ilkesi uyarınca tasnif oluyor. Nitekim 1936-37 İspanya Devrimi’ndeki Mayıs Ayaklanması’nda da Bolşevik-Leninistler, Durruti’nin Dostları ve Liberter Gençlik aynı temelde barikatın devrimci tarafında saf tutuyorlar.

Dolayısıyla, anket (hata payı olduğunu da hesaba katarsak) yanılmıyor, sadece tarihi yeniden (ve çarpıtarak) yazanlar yanılıyor (ankete dönersek, mesela 1917’de anarşistler kayıtsız şartsız “devrimin devindirici gücü işçi sınıfıdır” diyor; ama bugün anarşistlerin çoğu böyle düşünmüyor, hattâ sınıf üzerinden düşündükleri bile şüpheli). Elbette anarşizm ve Marksizm (Bolşevizm) iki ayrı ideoloji, ama aralarındaki farklar aşılmaz değil. Öyle ki ben kendi çalışmamda (İspanya İç Savaşı’nın İzinde, Agora Kitaplığı, yayınlanacak) bu iki farklı ideolojinin iktidardayken yaptıkları kimi yanlışların ya da kısmi yanlışların bile (mesela Tek Adam Yönetimi, Taylorizm, “Savaş Komünizmi” önlemleri vb.) şaşırtıcı bir benzerlik gösterdiğini örnekler üzerinden anlattım.

Biriken, İslamcıların yarattığı bu kapitalist pisliği ancak devrimin temizleyebileceği bir ülkede devrimin derslerini yabana atmamak gerekiyor, zira George Santayana’nın sözleriyle, ders çıkarmayanlar için tarihin tekerrürden ibaret olması mukadderdir.