'Benim yaptığım şey cahil cesareti'

CANAN AYDIN / cananaydin@birgun.net

Gezi Direnişi sırasında yaptığı ‘Kelime Oyunu’ adlı programda sorularını direnişle hafızalarımıza kazınan ‘Çapulcu’, ‘TOMA’, ‘Biber gazı’ gibi kelimelerden seçen Ali İhsan Varol bu kez deneyimlerini sahneye taşıyor. Programdan edindiği deneyimleri ‘Etimolojik Cahil Cesateri’ adlı stand-up gösterisiyle sunan Varol’la kelimelerin gücünü konuştuk.

‘Etimolojik Cahil Cesareti’ adlı bir stand-up gösterisine başladınız. Nasıl bir gösteri biraz anlatır mısınız?

Gösteriye de bunu anlatarak başlıyoruz. Yedi yıl boyunca yaptığımız ‘Kelime Oyunu’ yarışması için çok sözlük karıştırdım kelimelerin içeriğine yönelik araştırmalar yaptım. Bazı kelimelerin çok komik ve ilginç köken hikâyeleriyle karşılaştım. Bunların da içinde yer aldığı bir gösteri diyebilirim. Ancak bir kelimenin kökenine dair kesinlikle bu doğrudur diyemediğinim için bu konuda da fazla bilgi sahibi olmadığım için yalnızca okuduğum kaynaklar doğrultusunda oyundaki hikâyeleri meydana getirdim. Bunun için ‘etimolojik’ diyemezdim yaptığım şeyin ancak cahil cesareti olacağına düşündüm onun için de adını ‘Etimolojik Cahil Cesareti’ koydum.

Gösteriye gelenler tam olarak ne ile karşılaşıyor. Neler oluyor sahnede?

Bu güne kadar sahnelediklerimizden güzel sonuçlar aldık. İnsanların mutlu ayrıldıklarını da gördüm. Benim en çok hoşuma giden şey, insanların neşeli bir buçuk saat geçirmesinin yanı sıra, hem gösteri sonrasın hem sosyal medya aracılığıyla mesajlar yazarak, yeni şeyler öğrendiklerini söylemesi. Bu işin hoş yanı. Bazen de insanların bildiğini düşündüğüm şeylerin özellikle gençler tarafından bilinmediğini gördüm. Bu da ilginç oldu benim için. Buna ilişkin insanlara şakalar içeren mesajlar yolladılar. Bu durum güzel bir şey ve yeni kelimelere dair hikâyeler anlatmak için bende de bir heves oluşturuyor. Böylelikle sürekli kendini yenileyen bir gösteri olacağını da düşünüyorum.

Cem Yılmaz gösteri sonrasında “Şimdi hiçbir şey hatırlamayacaksınız’’ diyordu. Sizin gösteride ise sanırım çok şey kalıyor akıllarda?

Bir şeyler kalıyor. Cem Yılmaz’ın çok benzersiz bir tarzı var tabii. Kendine has ve dünyada az rastlanacak bir tarzı var. Benim yaptığım şey, kendi minvalim ortaya bir şey koymak. Bu da kelimeler doğrultusunda oldu. İster istemez kelimelerin hikâyesini anlattım için akıllarda bir şeyler kalabilir. Benim yaptığım şey cahil cesareti. Aslında yanlış da çıkabilir o kelimenin kökeni. Bir örneği de var. 2009’da Türk Dil Kurumu sözlüğün de ‘Denyo’ kelimesi Çince kökenli diye yazılmıştı. Ben de bunu Kelime Oyunun da soru yaptım. Sonrasın da ‘Kim Milyoner Olmak İster’ yarışmasında da soru yapıldı. Meğerse sözlükte bir basım hatası varmış ‘Denyo’ kelimesi Çingeneceymiş. Biz de sanıyoruz ta Orta Asya’dan ‘Denyo’ getirdik. Bu gösteride anlattığım şeyler de yarın bir basım hatası sonucu yanlış çıkabilir. Oyunun başında söylüyoruz “Ciddiye almayın, sağda solda ‘bak bu böyledir’ diye hava atar gibi konuşmayın”.

Yarışma programına nasıl hazırlıyordunuz. Gösteri için nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?

Kelime Oyunu haftanın altı, yedi günü yaptığım bir programdı. Her gün paldır küldür yoğun bir çalışma yapıyordum. Çok kaynak karıştırıyordum, şunu sorayım, bunu sorayım sürekli aklımda bunlar vardı. ‘Etimolojik Cahil Cesareti’ne ise dağarcığımda olan kelimeler ve o kelimelerin hikâyelerinden seçtim. Hangi kelime daha ilgi çeker, ne doğrultuda sunabilirim, nasıl konuları birbirine bağlayabilirim diye oturup, daha sindire sindire hazırladığım bir iş oldu . Asıl farklı kısım tabi ki izleyici. Diğerinde bir stüdyonun içinde, kameralara doğru yapacağınızı yapıyor, performansınızı gerçekleştiriyorsunuz, süzgeçten geçtikten sonra seyirciye yansıyor. Oyunda ise karşı karşıyasınız.

Bu süreçte size destek olan kimler

Kaptan abi (Sabri Ejder Öziç) var. En çok destek aldığım kişi o. Ben bu konuda tedirgindim. İki yıldır Kaptan abi sayesinde inşa edildi. Gösteri metni ben yazdım, metnin sunumunu da ben yapıyorum ama böyle bir işin yapımına cesaret edemezdim. Bu işin olabileceğine inandıran Kaptan abidir.

TRT 1’de ‘Bir Kelime Bir İşlem’ yarışma programı vardı. Bir kuşak bu yarışma programı ile büyüdü. Sonra kelimelere dair bir yarışma programı ile karşılaşmadık. Sonra siz ‘Kelime Oyunları’ ile geldiniz. Bu yarışmayı çekici klan neydi?

Televizyon ticari bir araç. Yarışma programı ya da başka bir program için önce seyircinin o programa alışması gerekiyor. Çok güzel bir şey yaparsınız potansiyeli de vardır fakat biraz zamana ihtiyacı vardır seyirci toplayabilmesi için. Ne yazık ki kanal yöneticileri öyle bir şeyin içerisine girmiyor. Program reyting almıyorsa pat diye ortadan kaldırılabiliyor. Bizim şansımız başladığımız Kanal 1 Bloomberg’e dönmek üzereydi, kimse bize karışmadı. Bunlar ne yapıyor demedi. 3-4 ay boyunca kendi kendimize çalıştık. Bloomberg’e dönüştü kanal, orada da bu şekilde devam etik. Bir reyting beklentisi yoktu bizden, böylece biz kemik seyircimiz toparladık. Daha büyük bir kanalda başlamış olsaydık, bizden ilk ay içerisinde bu derece bir reyting isteselerdi, şu anda burada oturup ‘Kelime Oyunu’ndan bahsediyor olmazdık.

‘Kelime Oyunu’ programında gündeme ilişkin kelime sorularınız arasında yer aldı. Türkiye’nin yaşanan bu dönemine ilişkin kullanabileceğimiz kelime ‘kaos’ olur mu?

Şu anı karşılayan, hak eden kelime ne inanın bilmiyorum. Kaos ortamından bir türlü çıkamadık. 40 yaşındayım şimdiye kadar mevzuların bu kadar çetrefilli hale geldiği zamanı pek hatırlamıyorum. Kaos, Türkçe kökenli bir kelime değil, yerine ‘Karmaşa ‘ diyebilir miyiz? Şuandaki durumu tanımlayacak kadar Türkçe bilmiyorum sanırım. Buna uygun bir kelime var mıdır? Karmaşa dersek bir kısmı eksik kalır mı? Tanımlaya bilecek bir kelimesi olan varsa ne olur öğretsin.

‘Kelime Oyunu’ programı alenen sansürlendi. Kelimelerden, cümlelerden korkar olduk. Ne yapacağız bundan sonra nasıl bir iletişim yolu seçmeli?

Ortada bir ayrışma varsa baştan kabul etmek lazım kimse masum değil. Hep beraber yaptık bunu. Tepemizdeki yöneticiler yaptı demek sorunları çözmüyor. Belli sıkıntılarımız var demek içten içe ve hepimiz suçluyuz ve ayrıştık.

Konuşmaktan korkuyoruz kısmına katılmıyorum çünkü farklı bir nesil yetişiyor, hatta yetişti. Hep birlikte gördük ki bizden daha cesur olduklarını söyleyebilirim.

Evet, insanların başına çok kötü şeyler geliyor, hapislere düşüyorlar, mesleklerini yapamayacak durumu geliyorlar, aleni sansüre uğruyorlar veya öteleniyorlar. İşlerini yapmaları bir şekilde engelleniyor. Ama bu kimseyi durdurmuyor. Bazen kötü şeylerin olumlu etkiler yarattığını da düşünüyorum. Tarih boyunca da baskı altında olanlar biraz daha fedakâr biraz daha serden geçti davranmışlar. Ben de böyle bir yola girdiğimize inanıyorum, olumlu bakmak istiyorum.

"200 BİN KÜSUR TAKİPÇİ VAR, NE YAZACAĞIM ONLARA?"

benim-yaptigim-sey-cahil-cesareti-97750-1.

Kelime Oyunu’nu programı devam edebilseydi, şu an aklınız da ‘Şundan ne soru olurdu ama” dediğiniz neler var?

Gündemi incelerken “Ahh be ne güzel soru yapardım” dediğim kelimeler oluyor tabii. Aslına bakarsanız o malum 70 kelimenin 70’ini birden gündemde bahsedilmeyen kelimelerden önce de, gündeme dair karşılaştığımız kelimeleri çokça kullanmıştık. Sınav skandalı, KPSS skandalı çıktığın da “Sehven” yapılmış bir yanlışlık denmişti. ‘Sehven’ kelimesi ortalığa atılmış bir kelimeydi. İnsanların yarısından çoğu bilmiyordu anlamını. Ben de ‘Sehven’ kelimesini konu yaptım. Aynı şekilde gündemden edindiğim birkaç kelimeyi ‘Etimolojik Cahil Cesaretinde’ de kullanıyorum. Özellikle Arapça kökenli kelimeleri, bazen politikacılarımız, yöneticilerimiz sıkıştığı noktalar da kullanıyorlar; başlık olarak kullanılsın da, okuyanların yarısı anlamasın diye mi yapıyorlar, başka bir düşünce mi var? Böyle kelimeleri bulduğumda zaten tutamıyorum kendimi, hemen kullanıyorum.

Sosyal medyayla aranız nasıl?

Aslında çok da istediğim gibi kullanamıyorum. Bu gün hava ne kadar güzel, herkese günaydın gibi böyle şeyler garip geliyor. 200 bin küsur takipçin var; ne yazacağım onlara? Ne kadar mutluyum bugün, dışarda ne kadar güzel bir güneş var mı diyeceğim? Adam Siirt’te oturuyorsa, onun güneşi başka türlüdür o sırada, bulut vardır, başka bir şey vardır, o yüzden imtina ediyorum. Bazen diyorum okuduğum ve sevdiğim bir kitabı, bir filmi niçin paylaşmıyorum? İnsanlar da okusun, seyretsin diye. Ama nedense yalnızca tanıtım amaçlı kullanıyorum gibi diye kötü hissediyorum kendimi.

Sosyal medyada duygu ikonlarıyla konuşur hale geldi. Üzgünüm, ağlıyor, mutluyum demek artık daha zor. İşi kelimelerle olan biri olarak sizi bu durum nasıl etkiliyor?

Oxford sözlüğü bu yıl bir emotion’ı kelime olarak kabul etti ve bünyesine kattı. Bunlar yeni değil sanırım 20 yıl önce ilk Japonya’da ortaya çıkmış emotion’lar ve 20 yıldır iletişim olarak kullanılıyor. Benim canımı sıkan şey emotion kullanımı değil sesli harflerin ortadan kaldırılarak kullanılması. Mesela birisi ile mesajlaşıyordum ‘aoe’ yazdı. Ne demek o dedim. Ben bir film ya da bir şeyin hikâyesi sandım. Meğer ‘Allaha emanet ol’ demekmiş.

Bugün kullandığınız kelimeler başınıza birçok iş açabiliyor. Sosyal medyada yazdığınız bir şey peşinizi bırakmıyor…

Çok büyük etkiler yaratabilir. Duvara yazılmış şaka içerikli bir şey koskoca neslin ağzına pelesenk oldu. Belli bir hareketin sloganı haline geldi. Belli bir ortak algı, kolektif bilinç yaratabiliyor. Kelimeler bu yüzden çok önemli. Bu durumdan korkan da vardır her zaman olmuştur ve yine olacaktır. Önemli olan değişimin önün de durmamaya çalışmak. Ben her şeye rağmen umutsuz değilim.