Her gün yeni bir adaletsizliğe uyandığımız, kadim adaletsizliklerin izini sürdüğümüz, katillerin, saldırganların serbest bırakılmasına, masumların tutsaklığına isyan ettiğimiz ‘acılar ülkemizde’geçtiğimiz hafta müjdeli bir haber aldık. Hukukun esareti henüz sonlanmasa da hukuk bükücülere teslim olmuş, cüppesi düğmeli Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun bozguna uğradığı seçimlerdebağımsız ve adil yargı hakkını savunan en önemli kurumlardan biri olan Barolar Birliği’nin Başkanı Erinç Sağkan oldu. Kimileri Feyzioğlu’nun geçmişten bugüne dönüşümünü anlamlandıramayarak onun haklının yanında duran biriyken nasıl olup da sarayın kuklası olduğunu anlamaya çalışıyor. Ben farklı düşünüyorum. Hak savunusu yolunda yön değişimi olmaz. Hele ki bu işin öğretmeni olan bir akademisyen için hiç olmaz. Görülüyor ki o gün konjonktüre uygun kariyer çıkışları yapan Feyzioğlu erişmek istediği makama geldiğinde daha fazlası için gereğini yapmıştır.

***

Üniversiteye atama ile dekan olduktan sonra, dönemin en göz önünde davalarında yıldızını parlatarak Baro Başkanlığı seçimlerini kazanmış, yetinmemiş daha yüksek koltuk arayışları için muktedire karşı duruyor gibi CHP Genel Başkanlığı’nı denemiş, o da olmayınca özüne dönmüş çoklu baro sistemi için iktidar maşası haline gelmiştir. Kimbilir belki de Adalet Bakanlığıhayal etmiştir.Barış Akademisyenlerine “Sözde aydın kalıntıları” diyen Feyzioğlu’nunmesleği ayaklar altına alınır, insanlara şiddet uygulanırken yeşil pasaportu alkışlayışı aslına rücu edişi gibi. Yeni başkan ErinçSağkan’ın kimilerine göre “sicili kabarık”. Listede laikliği savunması, mağdurun hakkı için cesur çıkışları, meslek onuruna bağlılığının kanıtı açıklamaları var. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin, liyakatin geçerli olduğu hukuk devletinin kazanımı için ihtiyacımız olan umudu tazeliyor. Yolu açık olsun.

***

Metin Lokumcu son dönemin önemli direniş simgelerinden biri. 31 Mayıs 2011 yılında, Başbakan Erdoğan’ın seçim öncesi miting yapacağı Hopa’dabölgenin önemli sorunları olan hidroelektrik santraller ve çay üreticisinin sıkıntıları için protestoya gelen kalabalığın arasındaydı. O gün Hopa’da polisin kullandığı kimyasal gaz sonucu öldürülen bir devrimci öğretmen o. Sadece Hopa için değil kilometrelerce ötede yaşayan bizlerin de yaşam ve nefes hakkı için direnmeye, sesimiz olmaya gitmişti. Onurlu duruşuyla eylemde hedef alınmadan önceki son fotoğrafıyla göğsüme ilişip aklıma kazınanlardan biri. Doğrunun, iyinin, dayanışmanın, cesaretin simgesi. Ölümünün üzerinden 10 yıl 6 ay geçti. Davası ancak açılabildi. Gezi cinayetlerinde gençlerimizi öldüren polislerin yargı sürecini, bir davası bile olmayan nice faili meçhul cinayeti, katliamı düşündüğümüzde Baro seçimlerinde yakaladığımız umuda sarılmak için erken olsa da davada adalet lehine küçük bir adım atıldı.

***

Dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü ve Hopa İlçe Emniyet Müdürü'nün de aralarında bulunduğu 13 polisin yargılandığı dava Metin Lokumcu’nun uğruna direndiği ve hayatını verdiği memleketi Hopa’da değil “güvenlik” gerekçesiyle Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyordu. Avukatların itirazları dikkate alınarak dosya Ağır Ceza Mahkemesi’ne alındı.Yani Metin Lokumcu davası 10 yıl 6 ay 20 gün sonra,20 ve 21 Aralık günlerinde nihayet olması gereken yerde Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

***

Metin Lokumcu’nun ölüm sebebi yüzüne doğrudan kimyasal gaz sıkılması ve sonrasında da defalarca doğrudan kimyasal gaza maruz bırakılması, yanı sıra darp edilmesi. Başbakan korumaları ve güvenlik güçlerinin pek çok yerde olduğu gibi orantısız şiddet ve kimyasal gaz saldırısıyla darp ederek, ters kelepçeyle gözaltına aldığı, günlerce sorguladığı, gözünü, uzvunu kaybeden “silahsız” hak savunucularından biriydi Metin Lokumcu. Silahı gerçekleri dile getirdiği sözleri, hedef alındığı yer kendi yaşadığı kentin meydanıydı. Horonları, karanfilleri, sözleri silah sayanların ölümüne saldırısının hedefi oldu. Onu genç yaşında ailesinden, öğrencilerinden, yoldaşlarından koparanlar, götürüldüğü ambulansın altına bile yeniden gaz sıkarak kurtarılma ihtimalini yok edenler 10 yılı aşkındır serbest. Kimbilir nerede kaç kez benzer acıların failleri oldular.

Metin öğretmenimizin ölümüne sanıkların hukuksuz ve ölçüsüz bir biçimde gaz kullanmasının neden olduğu; Türk Tabipleri Birliği ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu raporlarıyla da bilimsel olarak doğrulandı. Bu nedenle “taksirle öldürme” yerine ölümle sonuçlanacağı öngörülmesine rağmen, eyleme devam edildiği için “olası kast” suçuyla yargılama isteniyor.

***

Onu öldürenlerin, o gün direnenlerin dile getirdiği “gerçeklerden” koruduğu başbakan; ölüm haberini aldığında “Zira ben Hopa'ya eşkıyaların indiğini bilmiyordum. Meğerse eşkıya Hopa'ya da inmiş. Eli taşlı eşkıyalar oraya da inmiş.Tabi bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek-kimliğini bilmiyorum, üzerinde durmaya da gereğini duymuyorum- kalp krizi sonucu ölmüş” sözleriyle bu şiddeti “tabiileştirmiş”, şiddeti meşrulaştırmıştı!Bir masumun ölümü karşısında gözünü kırpmadan yaptığı açıklama bugün de güvenlik güçlerinin orantısız şiddeti hak görmesine neden oluyor. Daha yeni Buca’da korna çaldığı için dört polisin öldüresiye dövdüğü genç, Aydın’da tek başına sokakta polis ve bekçi tarafından ölümle tehdit edilerek dövülen genç hakkında haberler okuduk. Şükür onların sonu Ali İsmail gibi olmadı.

***

Önceki günMetin Lokumcu davasına günler kala kan dondurucu görüntüler sosyal medyaya düştü. Takım elbiseli bir adamın hınç içerisinde polise talimatlar yağdırdığı, nişan alarak ateş edilmesini emir verdiği, silahı alarak kendisinin ateş ettiği görülüyor. “Gücümüzü gösterecek şeklinde durun” dedikten sonra ateş eden, yanındaki polise “Hedef al” talimatı veren bu adam kim? “Gücünü” kimden, nereden alıyor? Bu kişinin kimliği derhal açıklanmalıdır. Bir davada daha yargılama varmış gibi yapılmasına göz yumamayız. Barolar, sivil toplum kuruluşları, siyasetçiler ve basın 20 ve 21 Aralık günü görülecek davayı yakından takip etmeli.

Metin Lokumcu o gün bizim için de oradaydı, biz de onun için Trabzon’da olacağız.