AKP’li döneme damga vuran şarkı esas itibariyle, Muazzez Abacı ile anılıyordu. Sözleri Aşkın Tuna’nın olan parçanın bestesi de Selçuk Tekay’a aitti.

Hüzünlü aşk şarkısı Tayyip Erdoğan’ın 1997’de Kırklareli Pınarhisar Cezaevi’ne girmesiyle bir anda politik bir öze kavuştu.

Şarkının ilk dörtlüğünde kazandibi kıvamında yanık bir aşkın izleri yer alıyor:

“Hatıralar sarmış dört bir yanımı/Baktığım her yerde izin duruyor/Ben seni düşünmek istemesem de/Bana her şey seni hatırlatıyor.”

Esas vurucu dörtlük ise ikincisi:

“Beraber yürüdük biz bu yollarda/Beraber ıslandık yağan yağmurda/Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda/Bana her şey seni hatırlatıyor.”

Şarkı bu ikinci dörtlükle birlikte doğrudan politikanın içine balıklama dalma potansiyeli taşıyor. Erdoğan cezaevinden çıkıp da yeni bir parti kurma çalışmalarına başladığında yol arkadaşlarına bu şarkı üzerin mesajlar gönderiyordu. Tabii cezaevinden yeni çıkmış bir liderin geleceği konusunda kaygıları olanlar biraz serin durmayı seçmişlerdi. Mesela o sırada hapse giren Tayyip Erdoğan’ın yerine onun koltuğuna oturup İstanbul Belediye Başkanı olan Ali Müfit Gürtuna bunlardan biriydi…

Erdoğan hapisten çıkmasına çıkmıştı ama acaba vesayet devleti ona yürüme izni verecek miydi?

Erdoğan ile hapishane kelimeleri o yıllarda çok yan yana geliyordu. Ve bu durum da ona mağduriyetler üzerinden bir hayli puan kazandırıyordu. Zalim devlet onu hapse atmıştı! O da tam 120 gün çileli bir şekilde hapishanede yatmıştı. Dile kolay 120 gün!..

Aslanlar gibi yatmış ve çıkmıştı.

Hapis yatmış insanlara halkımız saygı duyar. Hele ki çıktıktan sonra aynı yolunda yürüyenlere daha bir saygılı sevgi besler.

Ama bu aslan yürekleri hapse atanlara aynı sevgi ve saygı duymaz. Zalim ile mazlum arasında seçimini mazlumdan yana yapar.

O yıllarda da haliyle mazlum Erdoğan’dan yana tercih kullandı halkımız.

Hapisten çıkmış ve iktidara gelmişti.

Nasıl gelmişti?

O hikâyenin fon müziği işte bu şarkıydı:

“Beraber yürüdük biz bu yollarda/Beraber ıslandık yağan yağmurda…”

Bu betimlemeler mecaziydi… Siyasi mücadeleyi anlatıyordu.

Ama aradan yıllar geçti, roller değişti, eskinin mazlumu tartışmasız güç sahibi oldu, artık kimsenin ne okuduğuna bakılmayan bir döneme gelinmişti. Şiir okusun, okumasın hiç fark etmiyordu, herkes içeri atılıyordu.

Sonunda Ana Muhalefet Partisi CHP’nin lideri yollara düştü. Tek şiarı vardı:

ADALET!

Oysa bu kelime öncelikle iktidar partisinin birinci adıydı. Uzun yazılışı Adalet ve Kalkınma Partisi kısası ise AK Parti idi. Hem “AK” idi hem de “Adalet”i vardı.

Uzun yürüyüş gösterdi ki ADALET artık iktidar partisini sinirlendiriyordu. Hatta boğada kırmızı etkisi yapıyordu.

ADALET YÜRÜYÜŞÜ, Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ADALET’i çekti aldı.

Peki o şarkı?

Beraber yürünen yollar, beraber ıslanılan yağmurlar ne oldu?

Artık bu şarkının hakkını veren tek lider var, Kemal Kılıçdaroğlu!

Yürümekse aha işte yürümek… Hem de ne yürümek? Millet Kemal Bey’e yetişmek için fenalıklar geçiriyor.

Beraber ıslanmak? O da Kemal Kılıçdaroğlu ile yoldaşlarının uhdesinde artık… Günlerce yürüdüler, saatlerce ıslandılar. Hem de hep birlikte. Bütün Türkiye, Avrupa hatta dünya buna tanıktır.

Adalet bitti, şarkı da gitti.

Şimdi tarihi önemde yeniden ve daha gerçekçi olarak yazılıyor:

Beraber yürüdük biz bu yollarda!..