Avrupa Makabi Oyunları’nın 14’üncüsü Berlin’de başladı. Şu günlerde iki binden fazla Yahudi sporcunun bir araya geldiği Berlin, 1936’da ise bir propogandanın ev sahibiydi

Berlin Berlin içinde...

14’üncü Avrupa Makabi Oyunları Berlin’de başladı. Avrupa’nın 36 ülkesinden yaklaşık 2 bin 300 Yahudi atletin katıldığı 10 günlük organizasyon 5 Ağustos’ta bitecek.

İlk 1929’da Prag’da düzenlenen Avrupa Makabi Oyunları, ertesi yıl Antwerp’e taşınmıştı. Yaşlı Kıta’da Nazilerin güçlenmesiyle birlikte organizasyon askıya alınmış, İkinci Dünya Savaşı’ndan çok sonra 1959’da Kopenhag’da yeniden hayat bulmuştu. O tarihten bu yana da dört senede bir yapılıyor.

Aslında her şey Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu Ordusu’nda görev yapanYosef Yekutieli’nin bugünkü İsrail topraklarında dünyanın dört bir yanından gelen Yahudilerin katılabileceği büyük bir organizyonu hayal etmesiyle başlamıştı. Hedef sporcuların Olimpiyat Oyunları’na hazırlanmasıydı.

1929’da Çekoslovakya’da düzenlenen Dünya Makabi Kongesi’nde karar veriliyor, 1932’de 27 ülkeden 400’e yakın katılımcıyla ilk Makabiyah Tel Aviv’de yapılıyordu. Sadece Avrupa değil; Afrika, Asya ve Amerika kıtalarının temsilcileri de buluşmuştu. O zamanın koşulları yüzünden yüzme müsabakaları ve su topu maçları Hafya’daydı. Türk Yahudileri 1935’teki ikinci Makabiyah’ta yerlerini almıştı. Bir sonraki oyunlar ancak İsrail’in kuruluşundan sonra 1950’de düzenlenebilmişti. Organizasyon 1953’ten bu yana dört yılda bir yapılıyor. Her Makabiyah’tan iki sene sonra da Avrupa Maccabi Oyunları Yaşlı Kıta’nın farklı bir köşesinde hayat buluyor.

Kimi sporcular Berlin tercihini hâlâ sorgulayadursun, müsaadenizle biraz tarihin en politize olimpiyatına dönmeli...

1936’da Yaz Oyunları Almanya’daydı. Nasyonal Sosyalist iktidarının propagandasının peşindeki Adolf Hitler, yönetmen Leni Riefenstahl’e devrin bütün imkânlarını sağlayıp oyunların filminin çekilmesini rica etmişti. Riefenstahl’in önemli yapıtlarından Olympia böylece ortaya çıkmıştı.

1916’da Berlin’de yapılması planlanan ancak savaş nedeniyle yapılamayan olimpiyat için mimar Otto March’ın hazırladığı proje, oğlu Werner tarafından hayata geçirilmişti. Modern mimarlığın kalesi olması beklenen stadyum, Antik Yunan mimarisinden etkilenen bir bina olarak ortaya çıkmıştı. Naziler kültür politikalarını Helen uygarlığına dayandırıyorlardı, haliyle ortaya çıkan bina yetkilileri mest ediyordu.

Alman Olimpiyat Komitesi Başkanı Carl Diem tarafından ortaya atılan bir fikir çok beğenilmişti. Yedi ülke, 3075 kilometre katedecek bir meşale, sporun kanatları altında insanları birleştirecekti. Fakat evdeki hesap çarşıya uymuyordu. Viyana’da Nazi taraftarları ilhak çağrısında bulunmuş, Prag’da ise meşale söndürülmüştü. Berlin’in oyunları düzenlemesine karşı çıkanlar Barselona’da bir Halkın Olimpiyatı yapmak istemişlerse de, çıkan iç savaş bu hayallerini gerçekleştirmelerine mani olmuştu. Dünya Nazilere daha tepki duymuyordu. Hatta açılışta faşist olmayan Kanada ve Fransa da Nazi selamı vererek Hitler’in önünden geçmişti.

Olimpiyatın marşını Richard Strauss besteliyordu. İsimsiz bir aktör olan Robert Lubahn’ın sözlerini o beğense de dönemin Propaganda Bakanı Joseph Goebbels müdahil oluyor, içindeki şairi ufaktan konuşturuyordu.

Hitler’in konuşmasıyla heyecan demir alıyordu: “Yeni zamanın XI. Olimpiyatları’nın kutlandığı Berlin Oyunları’nın açıldığını ilan ediyorum.”

Amerika’daki Yahudi lobisi organizasyonun boykot edilmesini istese de Ulusal Olimpiyat Komitesi Başkanı Avery Brundage mutlaka Berlin’e gitmek gerektiğini vurgulamıştı. Sonradan Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin de patronu olacak Brundage, 400 metre bayrak yarışında koşacak iki atletin yarış sabahı adını çizerek Führer’in gözlerini yaşartmıştı. Evet yanlış anlamadınız, Amerikan Olimpiyat Komitesi Başkanı, iki Yahudi sporcu Marty Glickman ile Sam Stoller’ı takımdan çıkartmıştı. Bunlar yaşanırken, Türkiye’yi olimpiyatta temsil eden ilk kadın sporcular Halet Çambel ile Suat Fetgeri Aşeni ise Hitler’le tanışmayarak politik bir tavır sergilemişlerdi.

Şüphesiz Berlin’in yıldızı Amerikalı atlet Jesse Owens idi. Oyunların ilk gününde madalya kazanan Avrupalıları tribüne davet eden Führer, Amerikalı siyahi atletlerden Cornelius Cooper Johnson’ın zaferinden sonra stadyumu terk etmişti. Henüz o tarihlerde birçoklarının hayranlık beslediği lider, kendisini tarafsız olması konusunda uyaran Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Comte Baillet-Latour’a kulak verince, atletleri halkın önünde tebrik etmeyi bırakmıştı.

Otobiyografisinde Hitler’in ayağa kalkıp kendisine selam verdiğini söyleyen başarılı atlet, kendisini asıl küçümseyenin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt olduğunu söylemişti. Seçim kampanyası nedeniyle tarihin bir olimpiyatta dört altın madalya kazanan ilk sporcusunu Beyaz Saray’a çağıramayan başkan, bir telgraf bile çektirecek vakti bulamamıştı. Eisenhower tarafından onurlandırıldığında, tarihler 1955’i gösteriyordu.

Spor asla sadece spor değil; sizce de öyle değil mi...