Berlin'de Sarah Hegazi onuruna anma

SEÇİL KALENDEROGLU/ BERLİN

Geçtiğimiz hafta hayatına son veren Mısır’lı LGBTIQ aktivisti Sarah Hegazi'nin anısına, Berlin Hermanplatz'da yağmur altında gökkuşağı desenindeki şemsiyeler ve bayraklarla Sarah'yı onurlandırmak için toplanıldı.

Gökkuşağı bayrağının renklerine sarılmış bir kadının neşeli, ışıl ışıl ve umut saçan fotoğrafı. Tutunmak istenilen, bırakılamayacak kadar güçlü, özgürleştirici bir anının kaydıydı. Mısırlı LGBTIQ aktivisti Sarah Hegazi, 14 Haziran Cuma günü, sürgünde bulunduğu Toronto`da hayatına son verdi. Yaklaşık bir buçuk yıldır yaşamakta olduğu Kanada`ya Mısır’dan kaçmasına sebep ise bu umut dolu fotoğrafın ortaya çıktığı konserde bulunması hatta belki de bu fotoğrafın ta kendisiydi. Eylül 2017`de, Lübnanli grup Mashrou Leila`nın konserinde, kısa süre önce eşcinsel olduğunu açıklayan grubun vokalistiyle dayanışmak için gökkuşağı bayrağı açan Hegazi ve diğer seyirciler konserden birkaç gün sonra tutuklandılar. Basında çıkan haberlere göre, konsere katılan toplam 75 kişi “sefahat” suçlamasıyla tutuklandı. Fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz bırakılan, Sarah Hegazi üç ay sonra serbest bırakıldı.

“ONLAR İÇİN BEN BİR SUÇLUYUM, TOPLUMUN AHLAKİ YAPISINI YOK ETMEK İSTEYEN BİRİ”

Hegazi, serbest kaldıktan sonra Kahire`de yaptığı bir röportajda tutuklamaya giden süreci şöyle anlatıyor:

“Bu bir destek ve dayanışma eylemiydi sadece grubun (Mashrou ‘Leila) vokalisti (Hamed Sinno) ile değil, ezilen herkesle”. Gökkuşağı bayrağını tutmaktan gurur duyduklarını ancak Mısır devletinin tepkisini hayal edemediklerini söyleyen Hegazi “Onlar için ben bir suçluyum, toplumun ahlaki yapısını yok etmek isteyen biri” diyor.

Konserden bir hafta sonra evinde tutuklanan Hegazi, yasadışı bir gruba katılmak ve fikirlerini tanıtmak "cinsel sapkınlığı ve sefahati teşvik etmek" gibi suçlamalarla karşı karşıya kalmış. Polis karakolunda, yetkililer bakire olup olmadığını ve neden artık başörtüsü takmadığı gibi sorularla tüm kişisel haklarını ihlal etmişler. Hegazy, üç ayını kadın hapishanesinde geçirmiş ve yargılanmayı beklerken dokuz gün hücre hapsinde kaldıktan sonra kendisiyle konuşmama emri verilen iki kadınla beraber hücreye konmuş. Dışarıda egzersiz yapmasına, diğer mahkumlara katılmasına da izin verilmemiş. Bu ciddi ve ağır koşullar sonucu TSSB (travma sonrasi stres bozukluğu) ve ağır depresyon teşhisi konan Hegazi, yaşamının geri kalanında bu durumla mücadele etmek zorundaydı.

Tutuklandığında Mısırlı bir firmada IT uzmanı olarak çalışan Hegazi, tutuklandıktan sonra patronuna devlet güvenliği tarafından onu kovması emredildiğini söylüyor. “Ulusal güvenliği içeren herhangi bir tehdit söz konusu olduğunda, kişinin hayatını yok ettiklerinden emin oluyorlar" diyen Hegazi, "Hapishane beni öldürdü. Beni mahvetti." diye sözlerine ekliyor. Ailesinden, sevdiklerinden, arkadaşlarından uzakta ve özellikle de sürgündeyken kaybettiği annesinin kaybıyla mücadele etmek durumunda kalıyor. Tüm bunlara rağmen, arkadaşları Sarah’nın bu süreçte de insan hakları savunuculuğunu, adaletsizliklere karşı savaşını ve özgürlük mücadelesini devam ettirdiğini söylediler. Sarah’nın keyfi tutuklamalara, işkenceye, kismi mahkemelere, uzatılmış hapis cezalarına, sivil toplum örgütlerine dair kısıtlamalara, özellikle de Covid-19 sırasında da mahkûmların ailelerinden ve yasal olanaklardan tecrit edilmelerine karşı mücadelesini sürdürmekte olduğunu anlattılar.

Onun mücadelesini sürdürmek ve ölümüne neden olan kapitalist ve patriarkal cinsiyet normlarının karşısında durduklarını hatırlatmak için Hermanplatz`da toplanan kalabalık Almanya’nın , Mısır’da insan hakları ihlallerine ilişkin bu kadar ağırlaştırılmış bir sicili olan Al-Sisi rejimini ne ekonomik ne de siyasi olarak desteklememesi gerektiğinin de altını çizdi. Son olarak eylem Mısır'daki siyasi mahkumlara özgürlük! sözleriyle ve “Sarah Hegazi ve yol boyunca kaybettiğimiz tüm insanların sevgi dolu anısına” ithaf edilerek tamamlandı.

*NPR’dan Jane Arraf'ın “After Crackdown, Egypt's LGBT Community Contemplates ‘Dark Future'” röportaj serisinden yararlanılmıştır.