73. Berlin Uluslararası Film Festivali’nin ödül töreninde, açılışta olduğu gibi İranlı kadınların ve Ukrayna’nın özgürlük mücadelesi selamlanırken, bu kez Türkiye ve Suriye’deki deprem unutulmadı. Festival Direktörü Mariette Rissenbeek konuşmasında, Türkiye’de setleri durdurarak araç gereçlerini, ışık malzemelerini deprem bölgesine yollayan yapımcılarımızın teşekkürü hak ettiklerini vurguladı.


287 filmin gösterildiği festivalde, 19 film ana yarışmaya seçilmişti. Amerikalı oyuncu Kristen Stewart başkanlığındaki ‘Uluslararası Yarışma’ jürisinin verdiği 9 ödülün 8’i Avrupa yapımlarının oldu. Büyük ödül olan ‘Altın Ayı”yı Fransız yönetmen Nicolas Philibert’in dünkü yazımda sözünü ettiğim ‘Adamant’ın Üzerinde’ adlı hümanist içerikli belgeseline veren Jüri, En İyi Yönetmen olarak da bir başka Fransız yönetmeni, genç kuşağın duygusal ilişkileri üstüne yaptığı filmlerle tanınan ve festivalde son filmi “Le Grand Chariot”yu izlediğimiz Philippe Garrel’i seçti. Garrell, filminde oynattığı üç çocuğuna teşekkür ettikten sonra, ‘Gümüş Ayı’ ödülünü bu yıl yitirdiğimiz Jean-Luc Godard’a ithaf etti ve “Yaşasın İran Devrimi” diyerek sözlerini tamamladı.

KİMLİKLER ÖTESİ

Alman sinemasının başarılı yönetmenlerinden Christian Petzold da “Kızıl Gökyüzü” (Roter Himmel) filmiyle bir başka Gümüş Ayı’nın, Jüri Büyük Ödülünün sahibi oldu. Jüri Ödülü olarak verilen Gümüş Ayı ise Portekizli yönetmen Joao Canijo’nun üç kuşaktan kadınların yalnızlığını vurgulayan “Kötü Yaşam” (Mal Viver) adlı filmine verildi. 2021 yılında yönetmeliğinde bir değişiklik yaparak, oyunculuk ödüllerinde cinsiyetçiliği reddeden ve ‘En İyi Başrol Performans’ ödülü koyan festivalde bu yıl oyunculuk dalındaki ‘Gümüş Ayı’ ödülünün sahibi 8 yaşındaki Sophia Otero oldu. Bask sinemasının kadın yönetmenlerinden Estibaliz Urresola Solaguren’in “Arıların 20.000 Türü” adlı filminde, kız olarak doğmadığına üzülen, gerçek kimliğinin peşindeki bir oğlan çocuğu rolü ile bu ödülü hak ediyordu Sophia Otero. Hiç kuşkusuz, cinsiyetçi tercihlere karşı çıkan festivale yakışan bir seçimdi bu.
‘Yardımcı Rolde En İyi Performans’ ödülünün Alman yönetmen Christoph Hochhausler’in “Gecenin Sonuna Kadar” (Bis Ans Ende Der Nacht) filmindeki erkek kimliğini reddederek kadın olmayı seçen uyuşturucu bağımlısı rolüyle Thea Ehre’ye verilmesi de, bu ‘gender neutral’ (cinsel kimlikler ötesi) bakış açısının sonucu gibi algılanabilir elbette, ama filmi izledikten sonra jüriye hak vermemek elde değil. Ödülünü almak için sahneye kadın kimliği ile çıkan Thea Ehre, gerçek bir trans mı, yoksa rolündeki giysilerle sahneye çıkmayı mı tercih etti bilemiyorum. Jüri başkanının cinsel yönelimi de beni ilgilendirmiyor, ama Jürinin kararına şapka…

En İyi Senaryo dalındaki ‘Gümüş Ayı’nın Angela Schanelec’in yönettiği “Müzik” adlı Alman-Fransız-Sırp ortak yapımına verilmesi, ikna olmadığım tek ödül. Bilmece-düş karışımı bir öykü aracılığı ile yaşamın müziğini yakalamaya çalışan bu ‘festival filmi’ni (!) jürinin en ‘fırlama’ üyesi Radu’nun dayattığına kalıbımı basarım. Bir de, bu filmin yaklaşımına taban tabana zıt bir yapım var ödül listesinde, En İyi Sanatsal Katkı ödülü ‘Disco Boy’un kadın görüntü yönetmenine verildi. Yedi kişilik jürinin altı üyesi kadın olursa, bu ödüle şaşmamak gerek.

YAN BÖLÜMLER

Hemen her bölümün filmleri de kendi arasında yarışıyor Berlin’de. Üçer ya da beşer kişiden oluşan jürilerin verdiği kararların ayrıntısına girmeden sıralayalım başlıca ödülleri… Kısa Film dalındaki ‘Altın Ayı’, Lübnan kökenli iki Fransız kadın yönetmenin, Michelle ve Noel Keserwany’nin Fransa’da sürgün yaşayan kadınlar arasındaki dayanışmayı konu alan “Les Chenilles”in oldu. ‘Encounters’ (Buluşmalar) bölümünün En İyi Film ödülü Belçika yapımı “Here” filmine verildi. Festivaldeki En İyi Belgesel olarak seçilen Meksika-Alman ortak yapımı “El Eco”nun yönetmeni Tatiana Huezo ‘Encounters’ Jürisinden de En İyi Yönetmen ödülünü aldı. Hem ‘Encounters’, hem de ‘Belgesel’ jürilerince ödüllendirilen bir diğer yapım da Fransız belgeselci Preciado’nun “Orlando: Politik Biyografim” adlı filmi oldu.

Tüm bölümlerdeki ‘İlk Film’ler arasında bir seçim yapan Jüri ise ödülünü Avusturya-Arjantin ortak yapımı “Klezmer Projesi”ne verdi. Kiliseler Birliği Ödülü Meksikalı Lila Aviles’in “Totem”inin, Ana Yarışmadaki FIPRESCI (Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu) ödülü ise Avusturalyalı Rolf de Heer’in “The Survival of Kindness”inin oldu. Türkiye asıllı Alman yönetmen İlker Çatak ise “Öğretmenler Odası” (Das Lehrerzimmmer) filmi ile iki ödül birden kazanarak göğsümüzü kabarttı: Uluslararası Sanat Sinemaları Konseyi (CICAE)’nin ‘Panorama’ En İyi Film ve ‘Label Europa Cinemas’ ödülleri... Bilet bulamadığım için izleyemediğim bu filmin yakın zamanda ülkemizde gösterime girmesini dileyelim.