Dikkat; bu haberde birden çok can sıkıcı detay ve çifte standart olabilir! Öncelikle sosyal devletin ‘ne olduğu’, ihtiyaç sahiplerine IBAN vermek yerine hesaplarına geri ödemesiz para yatırdığı görülecektir. Ayrıca diğer kişilerin hakkına tecavüz ile sağlanan usulsüz kazanımı, Türkiye’deki en üst düzey kurumlar ve din görevlisinin normalleştirdiğine dikkat çekecektir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) ‘küresel salgın’ ilan ettiği 17 Mart’tan itibaren, iş yerleri ve ofisler de çalışmalarına ara verdi. Türkiye’de maske krizi başladı, AKP iktidarı, zor günleri, ‘milli birlik ve beraberlik’ ile aşmak için halktan para talep etti.

Bu arada tüm dünyada, kamu yararına paketler açıklandı. Almanya küresel salgın ilanının 6’ncı gününde 750 milyar avroluk yardım paketini onayladı. Serbest çalışanlar 5 bin, küçük işletmeler ise 15 bin avroya kadar para aldı. Çocuklu ailelere ekstra yardım yapıldı.

YARDIMI YANLIŞ ANLAMIŞLAR!

Kaos ve bürokratik engeller yaşanmadı. 2 gün içinde 370 binden fazla başvuru kabul edildi. Yine sadece 2 günde kamu bütçesinden aktarılan yardımın miktarı 1.3 milyar avro oldu. Büyük ölçekli şirketler de dev sübvansiyonlar ile korundu.

8 ay sonra, 21 Ekim’de Berlin Polisi bir açıklama yayımladı: “150 kişilik ekibimiz, teknik operasyonlar birimi ve maliye ile Kreuzberg’deki bir camide arama yapıyoruz. Camiye bağlı 6 işyerini de birlikte araştırıyoruz. Konu dolandırıcılık ve kamuya maliyeti 70 bin avro zarar!”

DİTİB CAMİSİ

Sözü edilen ibadet merkezi Türk semtindeki Diyanet’e bağlı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİP) Mevlana Camisi’ydi. Henüz gözaltı işlemi olmasa da soruşturma kapsamında 6 işyeri ile ilişkili 3 kişinin araştırılması sürüyor. 53 yaşındaki şüphelilerden birinin, yardımı usulsüzce cami derneğine aktardığı belirtiliyor.

NE AMAÇLA, NE TÜR BİR ÖRGÜTLENME?

Derneğin, usulsüzce aktarıldığı ileri sürülen parayı, ‘ne amaçla ve hangi örgütlenmeye hizmet için kullanacağı’ da ayrıca araştırılacak. Sabah saatlerindeki cami baskını Türkiye’de tepki çekti. Dışişleri Bakanlığı olayı kınadı:

“Baskın sadece Mevlana Camisi’nde cemaate karşı değil, aynı zamanda Müslüman toplumuna karşı yapılmış, izahı mümkün olmayan bir hakarettir.” Bakanlık, “Polislerin baskın bahanesi ile camide botları ile dolaşmalarının ve ibadethaneyi kirletmelerinin hiçbir şekilde mazur görülemeyeceğini” vurguladı.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da açıklama yaptı: “Berlin’deki camilerinden Mevlana Camii’ne sabah namazı vaktinde Alman polisleri tarafından yapılan baskında hassasiyetlerimiz ve kutsallarımız hiçe sayılmıştır. Bu nefret dolu tutumu şiddetle kınıyorum.”

NE NEFRET NE DİN DÜŞMANLIĞI!

Erbaş, ‘İslam düşmanlığı’ vurgusunda da bulundu: “Özellikle Avrupa’da İslam düşmanlığı üzerinden üretilen nefret dilinin resmi makamlar tarafından da desteklendiğine şahit oluyoruz. Müslümanlara yönelik bu ayrımcı ve saygısız muamele hiçbir bahane ile kabul edilemez!”

YOLSUZLUĞA SAHİP ÇIKTILAR

Böylece Dışişleri Bakanlığı ve Diyanet yolsuzluğu sahiplenmiş oldu. 2 kurumun ifadelerinde de çarpıtma, ajitasyon ve kışkırtma var. Öncelikle camiyi kirletenler Alman polisi ya da soruşturmayı yürüten birimler değil, kutsal saydıkları yer aracılığı ile usulsüzlüğü yapanlar. Olay ise ‘İslam düşmanlığı değil’ yolsuzlukla ilgili!

CEMEVİNİ KİRLETMEK DOĞAL MI?

Bu açıdan, Erbaş’ın toplumsal hak gaspı yapan Türk vatandaşlarını ve cami derneğini kınaması daha yerinde olurdu. Öte yandan Erbaş, ‘fırsatını bulup’ Almanya ile ilgilenirken Türkiye’yi gözden kaçırmış olmalı. Çünkü Kreuzberg’deki Mevlana Camisi’ne Alman polisinin operasyonundan 4 gün önce İstanbul Armutlu’daki Cemevi özel harekat tarafından ablukaya alınmıştı.

Sayısız defa basılan ibadethanede, 2 yıl önce de polisin duvarına idrarını yaptığı iddia edilmişti. Armutlu cemevi Başkanı Zeynep Yıldırım olayı kamuoyu ile paylaştığı için tutuklanmış ve uzun süre cezaevinde kalmıştı.

Yönetim, 17 Ekim’deki cemevi baskınını, bir kez daha ‘inanca saldırı’ olarak değerlendirip endişesini dile getirdi: “Burada bulunacak(!) herhangi bir şeyden biz sorumlu değiliz, emniyetten şikâyetçiyiz.”

İŞİN İÇİNDE ALMAN MALİYESİ VARSA…

Birden çok haber ve detaydan ana fikir de çıkaralım. Türkiye’dekinin aksine Almanya’daki yurttaşlar bile ayrımsız bir biçimde sosyal yardım alabiliyor. Türkiye’de devlet yetkilileri usulsüzlüğe sahip çıkabiliyor ve bunu yaparken de ‘alışkanlıkla’, ‘İslam örtüsünün’ dünyanın herhangi bir yerinde de kiri gizleyebileceğini öngörüyor.

Almanya’da maliyenin de içinde bulunduğu bir operasyonun, kınamalarla bertaraf edilemeyeceği konusunda ise en ufak bir fikirleri yok. Dahası kafalarındaki inanç sadece camiden ibaret, hoyrat çifte standartlar akıllarına bile gelmiyor!