Sahip olunan bilginin sınırlı olması, zihinsel ya da fiziksel yetersizlikler, sezgisel eğilimlerin darlığı ve etik kuralların reddedilmesi; bireyin rasyonel olmayan zararlı kararlar almasına neden olmakta.

Son 20 senedir Beşiktaş’a seçilen başkanlar ve yönetim kurulları kulübü ne için ve neye dayanarak bu kadar zarara soktular?

Tüm bunlar kazanılan Süper Lig şampiyonlukları için bir bedel mi? Yoksa Avrupa kupalarındaki gurup ve eleme maçları için mi bu kadar bedel ödendi?

Niye, her gelen başkan ve yönetim kendilerindeki bir önceki yönetimlerinin arkasını toplama gibi bir misyon edinerek, Beşiktaş Kulübünün çıkarlarını değil de kişisel çıkarları koruma ihtiyacı hissettiler?

Beşiktaş tarihsel derinliğinin ve kültürünün son temsilcisi olan Süleyman Seba’nın bu değerleri ve bu değerler üzerinden devamlılığı koruyan mekanizmasını neden imha etmek için bu kadar çaba gösterdiler?

Bir kulüp ortaya hiçbir değer koyamadan nasıl bu kadar zarara sokulur?

Son yönetimin sorumlu olduğu 2.3 milyar TL zarar için ne yaptı da bu kadar zarar ortaya çıktı?

***

Türkiye içinde yöresel bir figür olarak kalmaya mecbur bırakılan yüz yıllık bir kulübün, bu kadar borçlanmasının hiçbir karşılığı olamaz. Yönetenlerin, çıkıp anlatmaya çalıştıkları başarı hikayelerinin kahramanlarıymış gibi kendilerini lanse etmelerinin artık hiçbir karşılığı yok.

Tüm bunların tek sorumlusu Genel Kuruldur. Tüm bu başkanları ve yönetimleri Genel Kurul seçti!

Az sayıdaki üyelerin, Beşiktaş çıkarlarını korumak için ve hiçbir karşılık beklemeden Beşiktaş’ı savunmak için mahkemelerde davalar açmalarına rağmen, onları dinlemedikleri gibi destek olmadılar hatta hakarete ve saldırıya maruz bırakıldılar.

Ne yazık ki zaman sürekli onları haklı çıkartıyor.

Ranta dayalı çıkar ilişkileri üzerinden Beşiktaş’ı pazarlık konusu yapmak, yüz yıllık bir kulübün maruz kalmaması gereken kötü ve üzücü bir tavırdır.
İşte kazanılan fulya davası…

Yargıtay’ın onamasına rağmen, açılmayan tazminat davası yerine Beşiktaş’ın kazanımlarını yok sayarak Yıldırım Demirören ile Genel Kurulun onayı olmadan anlaşmaları, bu işin Beşiktaş açısından bir değeri olmadığı anlamına gelmektedir. Demirören ile 92.2 milyon karşılığında Beşiktaş’ın alacaklarından feragat etmesinin kulüp için karşılığı büyük bir mahcubiyet ile parasal zarardır. Peki, Genel Kuruldan alınmayan Fulya 95 milyon dolar + del Bosque + Ferrari + UEFA men cezalarını, 92 milyon TL ile eşitleme yetkisini yönetime kim verdi?

İstanbul 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin, Beşiktaş eski Başkanı Fikret Orman’ın 2018 ibrasını iptali ile Fikret Orman döneminde 510 milyon TL bütçe aşımı yapıldığı tespit edilmesiyle birlikte, açılmayan tazminat dava neticesinde, kulüp bu parayı almayıp haksızlığa uğramasına rağmen Fikret Orman kazançlı çıkıyor. Neden mi? Tabi ki o dönemde yönetimde olan başkan ve yöneticilere de rücu edeceği için…

***

Ama, yönetimin 9.1.2022 tarihine kadar açması gerekip açmadığı ‘tazminat’ davasını, BJK AŞ hissedarı 3 üyenin girişimiyle dava açtılar. Davayı kazanılırsa yönetime rağmen 305 milyon TL Fikret Orman’dan alınıp Beşiktaş’a ödenecek.

Ve Sergen Yalçın…

Seba döneminde öz-kaynak düzeninde yetişip, tüm kültürel derinliği yaşamış biri olan Sergen Yalçın’ın yarattığı takımın başarılarının tüm nemasını yönetimin yiyerek, kendilerine hamle şansı yaratmalarına ve MHK’nin tüm hamleleri esnasında ölü taklitti yapmalarına rağmen, tek başına mücadele ederek takıma 3 kupayı kazandırmasını bildi. Haliyle, ona bu başarının bedeli ödetildi. Şimdi ise, Beşiktaş ligin bitmesine 9 hafta kala 2. Konyaspor’un 10 puan gerisine düşen bir takıma döndü.

***

Sergen Yalçın’ın uğradığı baskıya ve zaman zaman da yaptığı hatalarına rağmen, oturttuğu taktiksel bütünlük ve oyun disiplini ile, o bütünlüğe yönelik oyuncu seçimindeki tutarlılık istikrarı ve sürdürebilir başarının gelmesine neden oldu.

Özellikle Welinton, Vida ve Josef üçlüsündeki tutarlılık, takıma santrafor olarak gelmesine rağmen, dar alanda yetersiz olan ve geniş alanda sol çizgide topsuz arka direk koşularıyla gol becerisine alan yarattığı Larin ile, oyunun taktiksel lideri olan Aboubakar takımın temel taktiksel değerleriydi.

Ersin, Rıdvan ile Serdar, Sergen Yalçın’ın kendi yetiştiği değer üzerinden takıma sağladığı katkıdır.

***

Sergen Yalçın’ın Aboubakar ve Dorukhan’a sahip çıkmamasıyla birlikte, son senesinde yönetimin talepleri doğrultusunda hareket ederek özellikle Kenan ve Alex’in transferine izin vermesi kendisinin de tüm direncini kırılmasına ve istifasına neden oldu.

Gelinen nokta ise; çarşamba gününde hafta sonu oynanacak maçın kadrosunun sosyal medyada dolaşması oldu. Birileri bir şeyler ifade etmeye çalışıyor ama; bu kulüp yönetmek değildir, sadece esnaf tutumunun yüz yıllık takıma yansıtarak kulübe zarar vermektir.

Buradaki sorumluluk Önder hocaya aittir. Eğer Süleyman Seba’dan ve tarihsel derinlikten bahsediyorsa, sonuç ne olursa olsun tüm bunlara asla izin vermemesi lazım. Eğer buna izin verirse, takımın var olan sisteminin de değişme talebine ses çıkartamaz ki çıkartamadı ve tüm denenen fantezilerin yetkisi olmadan sorumlusu oldu ki; yönetim de kendi sorumluklarından kaçmak için sezon sonuna kadar böyle bir kalkan istiyor zaten.

Bir teknik direktör bu kadar hata yapamaz, hele hele Galatasaray maçında. Öz-kaynak dedin Alex sahada Emirhan kulübede, Rıdvan kulübede Lig2’den Umut sahada, Serdar sahada yok orta alan oyuncusu Necip stoper…

Josef yok, Larin yok Bundesliga 2’den Kenan var, Güven’i kullanma yetisi yok…

Yüzyıllık kulüp üzerinde yönetsel ve taktik açıdan bu kadar manipülasyon ayıptır.