Google Play Store
App Store

Raporlar, 29 kişiye mezar olan Gayrettepe’deki gece kulübüne ilişkin ihmaller zincirini ortaya koyarken olayın yargılama süreci de benzer skandallara sahne oluyor. BirGün’e konuşan aileler, Çağlayan’dan Silivri’ye taşınan davanın unutturulmak istendiğini ve yalnız bırakıldıklarını vurguluyor. Aileler, yetkililerin ilgisizliğine sitem ediyor.

Beşiktaş yangınındaki aileler konuştu: Bizi yalnız bırakmayın

Tuğçe ÇELİK 

İstanbul Gayrettepe’de Three Brothers Turizm Organizasyon’a ait Masquerade gece kulübünde tadilat sırasında çıkan yangın 29 kişinin ölümüne yol açtı. Çalışanlar, yoğun dumandan ve iş yerinde gerekli yangın tedbirleri alınmadığından çıkışı bulamayıp zehirli gaz nedeniyle saniyeler içerisinde yaşamını yitirdi.

2 Nisan’daki facianın ilk duruşması 17 Temmuz’da İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. İşletmenin eski sahibi Şehzade Şekergümüş, Çağatay Altunel, Dursun Çelik, Fatma Dörtgül, İbrahim Bildirici, İsmet Şen, Kahraman Erdem, Mehmet Menduh Ceylan ve Sibel Çelik’in “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak” suçundan yargılandığı davada 27 müşteki yer aldı. Ara kararla İbrahim Bildirici ve Dursun Çelik tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Fatma Dörtgül ve Sibel Çelik’in tutuklanması reddedildi.

Aileler karara tepki gösterdi. 7 ve 8 Ekim tarihindeki ikinci duruşmada maktullerin yakınları ile tanıklar dinlenecek. BirGün’e konuşan Cengiz Aksoy, Özkan Baş, Gökhan Akbulut ve Binali Çayır’ın ailesi davanın peşini bırakmayacaklarını ifade etti.

ARKADAŞININ YERİNE GİTTİ

Cengiz Aksoy, 7 Nisan 1977 doğumluydu, Sivaslı bir ailenin İstanbul’da doğan 4 çocuğundan biriydi. Masquerade’de gece bekçisi olarak görev yapıyordu. Sigortalıydı, martta emekli olmuştu, ancak iş yeri başka bir personel bulana kadar çalışmasını istemişti. Gündüz vardiyasındaki Paşa Genç hastanede olduğundan Cengiz onun yerine işe gitmek zorunda kaldı. Diğer çalışma arkadaşları gibi Cengiz de tadilat boyunca çalıştırılmıştı, yorgundu. 2 Nisan sabahı kız kardeşi Nurten’le vedalaştı, biraz da söylenerek evden çıktı.

Cengiz’in dayısı Cemal Akdoğan öğleden sonra televizyonda yangın haberlerini izledi. İçinden ‘Yine birilerinin canı gitti’ diye geçirdi. Kardeşinden gelen telefonla yeğeninin de yangında olduğunu haber aldı. Saatler sonra Cengiz’in Adli Tıp Kurumu’na gönderildiğini öğrendi. 23.30’da Cengiz’i teşhis etti.Beş gün sonra, yeni yaşına gireceği gün, ailesi, Cengiz için dua okutuyordu.

Cengiz Aksoy’un kardeşi Nurten, ‘‘Evlenmek istiyordu, olmadı’’ dedi.

HAYALLERİMİZ VARDI

Nurten Aksoy yaşadıkları süreci, “Birkaç gecede 8 kg verdim. Bu olaydan önce çalışıyordum, annem de 8 yaşındaki oğluma bakıyordu. Şimdi annemin sağlığı yerinde değil. Anneme ve oğluma bakmak için işten ayrıldım. Oğlum, dayısının yokluğunu hala kabullenemedi. Elinde çiçeklerle mezarı başına gittiğinde dayısına sarılmaya çalışıyor” diye anlattı. Nurten hanım ilk duruşmada sanıkların rahat tavırlarına dikkat çekerek, “Bu faciada sorumluluğu olan sanıklar sanki bu olay yaşanmamış gibi gülmeye, konuşmaya devam ediyorlar” dedi. Ağabeyine yazdığı satırlarla yaşanan facianın ailede yarattığı durumu da ortaya koyuyor Aksoy, “Bir ömür yaşadık seninle/Umutlarımız hayallerimiz vardı/Ansızın acı bir haberle/Yıkıldı dünyam/Olmaz ki hiçbir şey eskisi gibi/Kapanmaz ki açılan yaralarımız/Nisan ikide duydum haberini/Ateş düştü ocağa/Ağlarsa anam ağlar/Nisan üçte gömdüm toprağa seni/Abimle, çocukluğumu/Umutlarımı, hayallerimi/Gözyaşlarım sel oldu/Zaman bile dindirmez/İçimizin acısını… 29 cana kıyanlar… Cenneti verseler hakkımı helal etmiyorum.”

NEDEN SİLİVRİ

Cemal Akdoğan, yeğeninin kaybından sonra yapayalnız bırakıldıklarını ifade etti. Akdoğan, “Hiçbir yetkili bizi taziye için bile aramadı. Yaramıza ilaç olmayacaklardı ama en azından derdimizi paylaşacaklardı. Medyadan da gelen olmadı. İlk kez sizinle konuşuyoruz ve bu kendimizi güçlü hissettirdi. Çünkü arkamızda güç alacağımız kimse yok” diye konuştu.

Akdoğan, sanıkların ortak bir söylemi olduğunu vurgulayarak, “Hepsinin elinde kağıtlar vardı. Oradan okuduklarına göre hiçbiri sorumluluklarını kabul etmiyor. Suçlanan bizim çocuklarımız oldu. O gün orada kimsenin olmaması gerekirken 29 kişinin orada olmasını hiç kimse açıklayamıyor. Her şeyde adı geçen İbrahim Bildirici ve Dursun Çelik’in tahliye edilmesinin sebebini savcıya sormak isterdim. Duruşma, Çağlayan Adliyesi’nde yapılacaktı, son dakika Silivri’ye alındığını öğrendik. Dava, Çağlayan gibi merkezi bir yerden Silivri’ye neden taşındı? Bu davayı bize unutturmak istiyorlar” dedi.

BİLMEDEN HAYAT KURTARDI

Özkan Baş, 1979 doğumluydu, Ulus’ta yaşıyordu ve 14 yıldır evliydi. Masquerade’de garson olarak işe başlamış, 6-7 yıl içerisinde şef garsonluğa yükselmişti. 2 Nisan sabahı uyandı, hızlıca duşunu aldı, geç kalmıştı. İş arkadaşı Sena aradı, çocuğunun hasta olduğunu söyledi. Baş, “Sen çocuğunla ilgilen, işe gelme” dedi; farkında olmadan, işletmede garsonluk yapan Sena’nın hayatını kurtardı. Eşi Emine’yi öperek işe yetişme telaşıyla evden ayrıldı. Aldığı bahşişlerle geçimini sağlıyordu. Tadilat döneminde de çalışıyordu, para almadığı gibi daha önce kazanıp kenarda biriktirdiği paraları harcamak zorundaydı. Bir gece önce eşiyle oturup başka bir iş bulmanın planını yapmışlardı. Ancak 2 Nisan’daki yangınla bunu hayata geçirmeye fırsatı olmadı. 21 Eylül’de eşinin doğum gününü ilk kez yalnız geçirecek olan Emine hanım, “Hayvanları çok severdi. Doğum gününde onun adına hayvan barınağına yardım yapacağım” dedi.

Emine Baş, adalet sistemine güvenmek istediğini ifade etti.

ÜÇ KURUŞ KAZANMAK İÇİN

Emine Baş, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Saat iki gibi eşimi aradım. Telefonu kapalıydı. Mesaj attım ‘aşkım neredesin’ yazdım. ‘Gel beni evden al, hiç iyi değilim’ diyecektim. Sonra bir arkadaşım yangın çıktığını söyledi. Taksiye nasıl bindim? Oraya nasıl gittim? Hepsi bende bir şok. Kardeşimle apartmanın önünde durduk.. Herkese soruyorum, yanıt yok. Özkan oradan çıkmıştır diye düşündük. Ben hayatın çok zorlu yollarından geçtim. Bu olay başıma geldi ya hiçbir şey yaşamamışım diyorum. Özkan gelsin beni teselli etsin istiyorum. Niye yaşadık bunu? Herkesin cebi üç kuruş daha fazla dolsun diye. En çok da bu zoruma gidiyor.”

KURUMLAR DA SUÇLU

Baş, sözlerine şöyle devam etti: “Kaç işletmenin yangın merdiveni ya da yangın sensörü var? Kaç iş yerinde iş güvenliği uzmanı var? Orada iş yapılırken bir iş güvenliği uzmanı onların başında durmalıydı. Ölen insanlar orada ne yapıyordu? Tadilat deniliyor ama orası şantiye gibi bir alan. Normalde, çalışanların oraya hiç çağırılmamaları hatta içeri girişlerin bile yasak olması gerekir. Bu yangın mekanda binlerce kişi olduğunda da yaşanabilirdi. Olaydan sonra ne Beşiktaş Belediyesi ne İBB’den hiçbir yetkili beni aramadı. Burada Beşiktaş Belediyesi’nin, itfaiyenin, Emniyet Müdürlüğü’nün bile sorumluluğu var. Bütün yetki onlarda. Sanık olarak yargılanan herkes kadar bu kurumlar da suçlu.”

BİLSEM BIRAKIR MIYDIM

Binali Çayır, 38 yaşından gün almıştı. 1992’de İstanbul’a göçen bir ailenin üç çocuğunun ortancasıydı. Maaşlı ve sigortalı olarak barmenlik yaptığı eğlence kulübü Masquerade’deki yangında yaşamını yitirdi. 6 senedir bu kulüpte barmendi ve iş yerinde her yıl yapılan tadilatta çalışıyordu. Anne Yadigar Çayır, yangın haberini televizyonda gördüğünde, “Söylüyordum, oğlum, burası deprem yeri, bir deprem olsa? Eski bina… Nasıl olacak, ayrıl oradan diyordum. Bilseydim bırakır mıydım çocuğumu? Adalet istiyorum” dedi.

Binali Çayır, 6 senedir bu kulüpte barmen olarak çalışıyordu.

Baba Mehmet Çayır ise, “Sanıklar sanki hep beraber aynı konu üzerinde anlaşmışlar. Hep bir ağızla konuşuyorlar. İşletmenin yüzde elli ortağı olan Mehmet Menduh Ceylan ‘17 bin lira maaş alıyorum’ dedi, yalan. Bu olayda belediyenin, itfaiyenin, emniyetin hatta bina sorumlusunun bile suçu var” dedi. Çayır şunları kaydetti: “Her gün medyada bu olayın yayınlanması lazım. 29 kişi öldürülmüş. Hiçbir ses seda yok. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dan ikinci duruşmaya gelip bize destek olmalarını istiyorum.”

ELFA VE ARES’E İYİ BAK

Binali’nin kız arkadaşı G. ise olay gününü şöyle anlatıyor: “Sonbaharda evlenmeyi planlamıştık. Yangın günü beni aradı, ‘Aşkım yangın çıktı, nefes alamıyorum. Seni çok seviyorum. İki köpeğimize de çok iyi bak’ dedi, boğuluyordu. Sonra görüntülü aradı. Bu görüşmemiz 6 saniye sürdü, kendisini göremedim, koşuyordu. Bütün hayatım altüst oldu. Hayallerimiz vardı. Köpeklerimiz çocuğumuz gibiydi. Yangın günü bana telefon ettiğinde Elfa ve Ares çok havladılar, huzursuz oldular. Onlar bana Binali’nin son emaneti.”

Gökhan Akbulut barmendi, moloz atmaya ve temizliğe gidiyordu.

VEDALAŞTI, GİDİŞ O GİDİŞ

Üç erkek kardeşin en küçüğü olan Gökhan Akbulut’un 40’ıncı yaşını doldurmasının üzerinden sadece birkaç gün geçmişti. Masquerade’de neredeyse 5 yıldır barmenlik yapıyordu. Hesabına asgari ücret yatırıp bahşiş vererek sigortasını işletiyorlardı. Her yıl ramazan döneminde iş yeri tadilata girerdi; Akbulut gerek temizliğe gerek moloz toplamaya işe gider, çalışırdı. Bu dönemde ücretsiz çalıştırılıyordu, yol ve yemek masrafını cebinden karşılıyordu. 2 Nisan sabahı Sultangazi’de ailesiyle yaşadığı evden annesine ‘Allahaısmarladık’ diyerek çıktı. Birkaç saat sonra mahalleden arkadaşları televizyondaki yangın haberlerini görüp ağabey Yusuf Akbulut’u aradı.

Yusuf Akbulut, kardeşinin kaybından sonra yaşadığı süreci, “Bu sene büyük bir tadilat yapacaklarını söylediler ve orası 29 kişiye mezar oldu. Ben kahve işletiyordum. Bu olaydan sonra yaşadığım psikolojik sorunlardan dolayı iş yerimi kapattım. 1 aydır çalışamıyorum. Anneme ve aileme bakmak zorundayım ama bunu yapamaz oldum” dedi.

***

İHMAL ÜSTÜNE İHMAL

• Bodrum katlar İmar Affı Yasası’na dayanılarak büyütüldü.

• 1987’de Beşiktaş Belediyesi’nden ‘diskotek’ olarak ruhsat ve muayene raporu aldı.

• 2006’da İBB İtfaiyesi’nden 750 metrekarelik ‘içkili lokanta’ için işletmeye yangın muayene raporu verildi.

• 2020’de Beşiktaş Belediyesi tarafından verilen İş yeri Açma Ruhsatı’nda işletme diskotek adıyla 500 metrekare olarak kaydedildi.

• 2024'teki bilirkişi raporunda mekanın oturum alanı 750 metrekare olarak kaydedildi.

***

YÖNETMELİK HİÇE SAYILDI

Bilirkişi raporuna göre yangın yönetmeliği ihlalleri:

• Dedektör, sprinkler, yangın söndürme cihazları, yangın dolabı, hortum makara sistemi için gerekli bakımlar yapılmamış

• İşyeri sahibi veya işletmeciler İmar Yönetmeliği maddelerine uymamış, tadilat sırasında olmaması gereken kolay alevlenen maddeleri tadilat alanında bırakmış

• İçkili lokanta olarak ruhsat verilen mekan sonrasında amacı dışında kullanılmış

• Tadilat işlemlerinde güvenlik önlemleri alınmamış, malzemeler çalışanların kaçmasını engelleyecek şekilde konulmuş

• Alarm sistemleri devre dışı bırakılmış.