Hemen mesajımı vereyim de sonra sıkıntı olmasın. Bizi idare etmeye çalışan çapsız ve vizyonsuz tayfa sayesinde hani şu ‘Grinin 50 Tonu’ denen film var ya, artık işte hayatlarımız tam da o şekilde ilerliyor. Sabahtan akşama inşaat, beton, ağaç kesme, dere kurutma, ülkeyi Avrupa’nın çöp kovasına çevirme ya da parasıyla kontrolsüz mülteci tampon bölgesi haline getirme gibi icraatları olan bu vizyon fukarası ‘idareci’ ekip, yine yapacağını yaptı. Sanki giderayak ülkeyi kuşa çeviriyorlar gibi görünse de aslında amaçları sadece her zaman olduğu gibi günü ve koltuğu kurtarmak olduğu çok belli.

Her biri birbirinden daha ilginç bakanlarıyla, sözcüleriyle ve idarecileriyle malum kadro artık işi komple sallayıp 2 milyon liraya kadar, ayda 28 bin 500 lira ödeyerek sizi ev sahibi yapacağız diyor. Bir de bunu ekonomik krizi aşmak için diyor. Çok da şaşırmamak lazım, hatırlarsanız pandeminin hemen sonrasında da hastalığa karşı önlem olarak konut kredilerini düşürmüşlerdi.

Özetle bu ekibin kafası tam bir mahalle emlakçısı gibi işliyor. İş yapma, üretim yapma ama üretilenden 3 kat vergi al, iş bağla arada sakalını göm, vatandaşın vergileriyle en lüks araçlara bin, uçaklar satın al. Arada yine iş gör yine sakalını al.

***

Bu ekip için herhangi bir etik, herhangi bir ahlaki ya da hukuki engel de yok. Bugün bir şey deseler, akşamına onu reddedebilirler. Dert değil, artık dönme hızlarına devir göstergeleri bile yetişemez halde. Ama sonuçta etiği, erdemi ve hukuku tanımayan bir ekipten akılcı, mantıklı ya da hukuki bir davranış beklemek de bizim ayıbımız.

Eskiden mahallelerde deliler olurdu. Delinin dediğine ve yaptığına şaşırmak ne kadar anlamsızsa, işte bizim bu “idare” eden ekiplerin de dediklerine ya da yaptıklarına şaşırmak o kadar anlamsız. Malzeme ortada.

Skecinden daha komik bir bakanın kanlı canlı hâlâ ekiii, mikiki, diye diye bakanlık yaptığı bir ülkede nereye güvenecek, nereye sarılacaksınız? Tabii ki işte tam bu noktada zam yağmurları ve vergiler adeta Tarkan Viking Kanı filmindeki dandik ahtapot gibi her bir yanımızı sarıyor. İşin fenası ahtapotla bir de hentai fantezisi yapıyorlar bize.

Her gün yeni bir kırbaç geliyor. Okullarımızda, iş yerlerimizde ya da sokakta kırbaçlanıyoruz. Biz de artık dayak arsızı olduk iyice ama hala acı eşiğimiz çok yüksek. Her yeri beton kaplayana kadar bitmeyecek bu çile herhalde.

Ülkede artık her gün cehennemden bir parça gibi. Güneşimiz var, denizimiz var, toprağımız var, dağımız, taşımız var ama artık hiçbiri bizim değil. Her gün başka bir zebani geliyor başka bir kötülük yapıyor. Yaptığı da yanına kalıyor. Cehennemdeki zebaniyi zaten cezalandırmak için cehenneme mi atacaksın?

***

Bir de Eskişehir’deki müzik festivalini iptal etti valilik. Gerekçe “güvenlik”… Neyin güvenliği, kimin güvenliği bilinmez. Ülkede zaten ilginç bir gericilik başarısı olarak 12’den sonra müziğin yasak olması bir yana, açık havada yapılacak müzik festivalinden bile kendi “güvenliği” için korkan bir iktidar var.Her şeye rağmen korkunun yaşam döngüsüne faydası yok. O zamana kadar ne kadar az zarar görürsek o kadar iyi. Enseyi karartmayalım, zaten kömür olduk.