Google Play Store
App Store

Bugün 5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Günü. Günümüzde ekolojik yıkım tablosu ağırlaştı, ÇED formalite oldu, kıyılar kapandı, ormanlar madenlere teslim edildi.

Betonun gölgesinde mücadele
Fotoğraflar: BirGün, İHA
Aycan Karadağ
Aycan Karadağ
aycankaradag@birgun.net

Bugün, 5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Günü... Bir kez daha, çevresel yıkımın ve ekolojik felaketin boyutları katlanarak arttı. Çevresel etki değerlendirme (ÇED) kararları artık yalnızca bir prosedürden ibaret kaldı. Kanal İstanbul, maden projeleri ve kıyıların betonla kaplanması gibi büyük projeler, doğa ve halkın hakları pahasına sermaye gruplarının çıkarlarını savunmaya devam ediyor. 2024 yılı, sıcaklık rekorları kırarken büyük şirketler kendi kasalarını doldurdu. Ancak, bu veriler, ekolojik krizin yalnızca çevreyi değil, aynı zamanda sınıfsal ve siyasal bir kökeni olduğunu da gözler önüne seriyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na göre, 2024 yılında toplam 12 bin 863 proje başvurusu yapıldı. Ancak bu projelerin 3 bin 813’üne “ÇED gerekli değildir” kararı verildi. Yalnızca 11 projeye “ÇED olumsuz” kararı çıktı. Yani, sermayenin çıkarlarına zarar verebilecek tek bir karar bile alınmadı. Maden ve enerji projeleri başvurularda zirveye yerleşti. Sadece maden projelerine 3 bin 903 başvuru yapıldı. Çoğu, “ÇED gerekli değildir” raporuyla onay aldı. Bu durum, iktidarın halkı değil, yalnızca büyük şirketleri ve onların çıkarlarını koruduğunu bir kez daha gösteriyor.

SICAKLIK REKORU KIRILDI

2024, Türkiye’nin son 53 yılın en sıcak yılı oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, ortalama sıcaklık 15,6°C’ye ulaşarak bir rekor kırdı. Bu sıcaklık artışı, yalnızca çevreyi değil, aynı zamanda tarımı ve yerel halkı da ciddi şekilde etkiledi. Tarım bölgeleri kuraklıkla mücadele ederken, su kaynakları hızla tükenmeye devam etti.

1994 yılında Milli Park, 1998’de ise tabiatı koruma alanı ilan edilen Kazdağları tehdit altında. Yüzde 43’ü tarım alanı olan Kazdağları yöresinin toplam ruhsat alanı 1.294.335 hektara yükseltildi. MAPEG’in verilerine göre, ruhsatların alansal dağılımına bakıldığında çalışma alanının yüzde 79’u (aktif ruhsatlar ve ihale alanları) ruhsatlandırıldı. Bu ruhsatların yüzde 41’i aktif ruhsatlardan oluştu. Aktif ruhsatların yüzde 57’si arama, yüzde 43’ü ise işletme ruhsatı safhasında bulunuyor. Ruhsatların yüzde 38’i ise ihale alanı olarak ruhsatlandırıldı.

Kazdağları, Cengiz Holding’in Halilağa Bakır-Altın madeni projesiyle büyük bir tahribata uğramakta. 6 bin dönüm orman kesilen bu projeyle doğa sermayenin çıkarları doğrultusunda yok ediliyor. Hedefteki ağaç sayısının 1 milyon olduğu belirtilmekte. Kazdağları, sadece Halilağa Bakır-Altın madeniyle değil, aynı zamanda diğer büyük projelerle de tahrip edilmek isteniyor. Termik santrallar, rüzgar enerjisi tesisleri, maden projeleri ve turizm yatırımları, bölgedeki doğayı yok etmekte, yerel halkın sağlığını, yaşam alanlarını ve geçim kaynaklarını tehdit altında.

Öte yandan, ülkenin irili ufaklı tarım arazileri, köyler, yaylalar, turistik, tarihi ve ormanlık alanlar bir bir maden sevdasına kurban ediliyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), Türkiye genelinde iki ayrı grup halinde toplam 872 maden sahasını ihaleye açmaya hazırlanıyor. İhaleye çıkarılacak alanın büyüklüğü 555 bin 635 hektara ulaşıyor. Bu, yaklaşık 790 bin futbol sahası büyüklüğünde devasa bir alan anlamına geliyor.

∗∗∗

EKOLOJİK FELAKET

Kanal İstanbul, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “çılgın projesi” olarak duyurulduğunda, büyük bir tartışma yarattı. Erdoğan, bu projeyi İstanbul'un ulaşım sorunlarını çözecek ve ekonomik büyümeye katkı sağlayacak bir adım olarak savunuyor. Ancak uzmanlar, bu projenin yalnızca İstanbul’un doğal zenginliklerini yok etmekle kalmayıp, aynı zamanda tüm şehri ekolojik bir felakete sürükleyecek bir proje olarak değerlendiriyor. Proje binlerce hektarlık orman alanının kesilmesine ve su kaynaklarının kirlenmesine yol açacak. Kanal İstanbul’un inşaatı devam etse de, projeye yönelik hukuki engeller de ortaya çıkmaya başladı. 2024’te İstanbul 14. İdare Mahkemesi, AKP’li Başakşehir Belediyesi'nin Kanal İstanbul Projesi çevresindeki bazı arazi işlemleriyle ilgili meclis kararlarının yürütmesini durdurdu. Mahkeme, kararın hukuki belirsizlikler içerdiğini belirterek, bu işlemlerin yasal bir dayanağı olmadığını vurguladı.

∗∗∗

ORMANLAR BİR BİR GİDİYOR

2024, Türkiye'nin ormanları için bir felakete dönüştü. Orman yangınları, her geçen yıl daha büyük boyutlara ulaşırken, bu yangınlar yalnızca doğal kaynakları yok etmekle kalmadı, aynı zamanda ekosistem üzerinde kalıcı hasarlara yol açtı. 1 Ocak ile 6 Eylül 2024 arasında 2 bin 991 orman yangını meydana geldi ve bu yangınlar, 25 bin 339 hektar orman alanını küle çevirdi. Özellikle İzmir'in Bayraklı ilçesinde 15 Ağustos’ta yaşanan büyük yangında 2 bin 800 hektar orman alanı tahrip oldu. Bununla birlikte, ormanların yok oluşu sadece yangınlarla sınırlı değil. 2018 yılından itibaren uygulamaya konulan ek madde 16, orman sınırlarını ihlâl ederek büyük alanların orman vasfından çıkarılmasına zemin hazırladı. 2024 boyunca, Amasya, Balıkesir, Kastamonu, Manisa, Muğla, Samsun, Sinop ve Sivas’ta yaklaşık 188 futbol sahası büyüklüğünde alan orman sınırları dışına çıkarıldı. Bu alanlar, madencilik ve inşaat projelerine açıldı. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Türkiye’nin orman politikalarına dair eleştirilerde bulundu. Sarıbal, 2002’de 20,8 milyon hektar olan orman varlığının, 2024’te 23,4 milyon hektara çıktığını açıklamasını “illüzyon” olarak nitelendirerek, orman alanındaki artışın eski sahaların yeniden kayda alınmasından kaynaklandığını belirtti. Sarıbal, 23 yıllık dönemde yapılan ağaçlandırma çalışmalarının yıllık ortalama 35 bin hektar olduğunu, buna karşın 2B uygulamalarıyla 650 bin hektar alanın orman dışına çıkarıldığını vurguladı. Sarıbal, “Türkiye ormanlarını kağıt üzerinde büyütüyor, sahada içini boşaltıyor” dedi.

∗∗∗

KIYILAR BETONLAŞIYOR

Çeşme, Bodrum ve Antalya gibi bölgelerde sahil kenarlarında inşa edilen oteller, AVM’ler ve turistik tesisler doğal dengeyi yok ediyor. 2019’daki Kıyı Yönetmeliği değişikliği, sahillerin inşaat projeleri ve dolgu alanları için açılmasına yol açtı. Marmara Denizi’ndeki kıyılar hızla betonlaştı. MUÇEV gibi kuruluşlar, sahilleri özel sektöre kiralayarak ticarileştirilmesine zemin hazırladı. Bu durum, halkın sahil kullanımını kısıtlarken, ekosistemi tehdit ediyor. Kıyıların ticarileşmesi, doğayı yok etmenin ötesinde halkın yaşam alanlarına da zarar veriyor.

∗∗∗

PLASTİK ÇAĞ

Dünya genelinde plastik üretimi 1950 yılından günümüze tam 230 kat artarken, üretilen plastiklerin yüzde 79’u atık haline gelmiş durumda. Türk Toraks Derneği, plastiklerin doğada parçalanmasının 500 yıl sürebileceğini ve bazı plastiklerin toprakta sonsuza kadar varlığını sürdürebileceğini belirtiyor. Plastik kirliliği, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve atık krizini derinleştiriyor. Her yıl 11 milyon ton plastik denizlere karışırken, Türkiye, Avrupa’dan en fazla plastik atık ithal eden ülke konumunda. 2023 yılında Türkiye’ye 456 bin ton plastik atık gönderildi. Uzmanlar, plastiklerin doğaya ve tüm canlılara olan zararlarına dikkat çekiyor ve üretim, kullanım ve imha süreçlerinin ciddi riskler taşıdığını vurguluyor.

∗∗∗

RAKAMLARLA YIKIM TABLOSU

2024 yılında Türkiye’de toplam 12.863 proje başvurusu yapıldı.

Bu projelerden 3.813’üne “ÇED gerekli değildir” kararı verildi.

11 projeye “ÇED olumsuz” kararı çıktı.

Maden projelerine 3.903 başvuru yapıldı.

2024 yılında ortalama sıcaklık 15,6°C oldu.

Kazdağları’nda ruhsat alanı 1.294.335 hektara yükseldi.

25 bin 339 hektar orman alanı tahrip oldu.

188 futbol sahası büyüklüğünde alan orman sınırları dışına çıkarıldı. 555 bin 635 hektar büyüklüğünde maden sahası ihaleye çıkarılacak.

1 Ocak - 6 Eylül 2024 arasında 2.991 orman yangını meydana geldi.

Kazdağları’nda 6 bin dönüm orman kesildi.

Türkiye’ye 456 bin ton plastik atık gönderildi.