Hayır getirmez, getirmiyor da zaten.

Memlekette kötü bir şakaya dönüşen hukuk kuralları, erkeklerin psikolojik ve fiziksel şiddetlerinin ifşa edilmesinin ardından iadeyi itibara uğradı.

İfşalardan rahatsız olanlar “masumiyet karinesi” gibi çerçevesi gayet belli bir hukuk ilkesine can simidi gibi sarılıp bilmedikleri kanunları örnek gösterir oldular.

O zaman biz de hukukla, kanunla konuşalım, bir de buradan anlatalım:

İfşa ne savunma hakkını kısıtlar ne yargısız infaza neden olur ne “bağımsız” yargının adına karar verir.

Zaten başvurulabilecek bir yargı olsaydı, kadınlar da genellikle erkeklere atfedilen “itibar” kavramına sahip olduğundan bunca zor ve yıpratıcı sonuçları olabilen duyurulara “itibar etmeyi” tercih etmezdi.

Hukukçu açıklaması da isteniyorsa, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi yaptı:

“Bir süredir kadınlar kadın dayanışmasından aldıkları güç ve cesaretle sosyal medya üzerinden uğradıkları tacizleri, cinsel saldırıları ve bunları yapan erkekleri ifşa etmekteler. Ülkemizde erkek egemen anlayışın hâkim olduğu ve özellikle imtiyazlı erkeklerin güçlerinden ne kadar korkulduğu ortadayken, bu cesur kadınların beyanları esas alınmalı ve derhal gerekli yasal işlemler başlatılmalıdır.”

“Sözleşmelerin ve kanunların etkin uygulanmaması nedeniyle kadınlar kamusal, toplumsal ve özel alanda uğradıkları şiddeti dile getirmekten korkmakta ve geri durmaktadırlar. Şiddetin önlenmesi ve gerçek korumanın sağlanabilmesi için ‘Kadının beyanı esastır’ ilkesi adalet sistemine tam olarak dâhil edilmeli, kadının şiddete, tacize, cinsel saldırıya veya tecavüze uğradığı yönündeki beyanı esas alınarak etkin bir soruşturma yapılmalı ve failler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.”

Avukatlar, ifşa eyleminin suç ve ceza pratiğinde ihbar kabul edileceği gibi basit bir durumu böyle açıklıyor.

Kaldı ki pratikte, bir ifşanın veya ihbarın, taciz gibi kanıtlanması bazen imkânsız olan bir durumda bile etkin soruşturulması halinde, anlatımın detaylarından bile gerçeğin ortaya çıkarılması hiç zor değil.

Yine pratikte, itibarı korunup kollanan erkeklerin savunma vermek için mecra bulma sıkıntısı çekmediği, aksine itibarı tartışmaya açılanın şiddet mağdurları olduğu malumunuz.

Son olarak, mesajlaşmalar üzerinden yürüyen günlük hayatımızda ifşanın gerçekte bir iftira olduğu durumda, iddianın aksini kanıtlamak da çoğu zaman mümkün oluyor. Hayatın olağan akışında ise “olmayanın ifşası” çok küçük bir istisnadan ibaret.

Tacizin veya genel olarak erkek şiddetinin duyurulduktan sonra çığ gibi büyümesinin sebebi de bu suçların neredeyse hiçbir zaman münferit olmamasından kaynaklanıyor. Seri taciz ya da seri tecavüz failiyle ilgili gerçeklik araştırmasının uzun sürmemesi de çoğunlukla buna bağlı. Bir erkek, şiddeti yaşam biçimi haline getirdiğinde, fail asla tek bir kadın ya da çocuk olmuyor. Ardında onlarca şiddet mağduru bırakıyor.

Mağdurun “hayatta kalan” olma yolculuğunda ise ifşa tüm eksiklikleri ve hatalarıyla hâlâ bir güç ve savunma aracı. Adaletin hüküm sürdüğü başka bir düzende kadın beyanı esastır mottosunun, “kadın beyanı doğrudur” anlamına gelmediğini tartışabilirdik. Ama erkek şiddetinin normal, cezanın istisna olduğu ataerkil düzende muhtemel şiddet failini savunmak, pek değer verdiğiniz “itibarınızı” zedelemekten başka bir işe yaramaz.