Xi Jinping’in G20 Zirvesi’ne katılanlara verdiği yemekte yaptığı konuşma adeta bir Çin öyküsü tadındaydı. Zirvenin yapıldığı Hangzhou kentinin birçok ülke ile geçmişe uzanan güçlü bağlarından söz etti ve bunu desteklemek için geçmişte orada yaşayan bazı yabancı ünlülerin adlarını andı. Bu isimler arasında yakın Çin tarihinde izleri olan bir “kötü adam” da var: John Leighton Stuart. Yani Mao Usta’nın 18 Ağustos 1949’da yazdığı “Elveda Leighton Stuart” başlıklı makalede adı geçen zat.

Stuart’ın babası bir Presbiteryen misyoner, üstelik Cin’e ilk gelenlerden (1868). 1876’da Hangzhou’da doğan Stuart, bir süre “Çinlilerin ruhunu kurtarmak” için misyonerlik yapar. Bu arada teoloji okur ve profesör olur. Dört Hıristiyan kolejinin birleşmesiyle, 1915’te Yenching Universitesi’nin (şimdiki Pekin Üniversitesi kampüsü) kurulmasına önayak olur ve ilk yöneticiliğini yapar. Yazılanlara göre, üniversite Çin’e batı tarzı eğitim sistemini tanıtır ve Harvard, Princeton gibi ünlü üniversitelerle işbirliği yapar. Üniversiteye iyi gözle bakmamı sağlayan şey, bir “ABD kolonisi eğitim kurumu” kimliği edin(e)memesi ve öğrencilerin o yıllardaki devrimci hareketlere katılmaları ve önderlik etmeleridir.

Stuart’ın kim olduğunu doğru anlamak için Çin iç savaşına kısaca göz atmak gerekiyor. Solcu Sun Yat-Sen’in ölümü (1925) ve ABD yanlısı sağcı General Çan Kay-Şek’in Çin Milliyetçi Partisi’nin (Goumintang) yönetimini ele geçirmesiyle, Komünistlerin Goumintang ile yolları ayrılır ve bir süre sonra iç savaş başlar. İç savaşın 1937-45 arasındaki dönemi komünistlerin bir taraftan da Japonya işgaline karşı savaştığı II. Paylaşım Savaşı (2. Dünya Savaşı) yıllarıdır. Guomintang ordusu içindeki “ÇKP’yi dost gören” (milliyetçi) subayların Çan Kay-Şek’i kaçırması ve ÇKP ile görüştürmesiyle Japonya işgaline karşı birlikte savaşmak için bir anlaşma yolu bulunur. Lakin Japon işgali sona erince Guomintang-ÇKP arasında savaş tekrar başlar. Bazı dostları, “Stuart 1946-49 arasında ABD büyükelçisiydi ve Çin iç savaşının en kritik aşamasında Guomintang ve ÇKP arasında arabuluculuk yaptı ve tek hükümet kurmaları için çalıştı. O bir idealistti, bir profesyonel diplomat değil” diyor. Mao’ya göre ise, “ABD, Çin halkını katleden Çan Kay-Şek’e komünistleri yok etmesi ve Çin’i ABD kolonisi haline getirmesi için para ve silah verdi ve danışmanlar gönderdi. Bu işleri kotaran adamlardan biri de son dönemde Stuart’tı. Arabuluculuk faaliyeti ÇKP’yi yumuşatıp zayıflatmayı, Çin halkını aldatmayı ve böylece Çin’in kontrolünü savaşmadan ele geçirmeyi amaçlıyordu.”

Japonya, Çin’in Japonya tarafından işgaline karşı çıktığı için Stuart’ı 1941-45 yılları arasında Pekin’de üç yıl gözetim altında tutar. Bu karşı çıkış tabii ki Çin’in bağımsızlığına değer verdiği için değil ABD ve Jopan emperyalizminin düşman taraflar olmalarındandır. Mao’nun ifadesiyle, “Japonya’ya karşı Direniş Savaşı sırasında Stuart, Japon istilasına karşı çıktı. ABD ve Çin’in her ikisini de seviyormuş gibi yaptı ve çok sayıda Çinliyi kandırmayı başardı. Sonunda, George C. Marshall tarafından fark edildi ve ABD’nin Çin büyükelçisi yapıldı.”

Ağustos 1949’da, ÇKP Yangtzi nehrini geçtikten sonra-iç savaşı kazanmak üzereyken, Truman yönetimi Stuart’ı ABD’ye çağırır. Sonraki yıllarda aktif politika yapmasa bile, McCarthy’nin çevresinde yer alanlardan olduğu biliniyor. Bir daha Çin’e dönemez ve 1962’de ABD’de ölür.

Küllerinin Çin’e gömülmesini vasiyet etmiştir ama “ABD emperyalizminin Çin saldırganlığının simgesi” olarak görülen biri için bu olacak şey değildir. Sonunda, vasiyetiyle ilgilenmek ABD ordusundaki ilk Çin asıllı Amerikalı generale düşer. O, vasiyeti Clinton’a iletir. Clinton da 1998’deki Çin ziyaretinde konuyu açar. Ertesi yıl, Pekin Üniversitesinin küllerin kampüse gömülmesini kabul ettiği bildirilir. Fakat bu arada ABD uçakları Belgrad’daki Çin elçiliğini bombalar ve gömülme işi ertelenir.

Xi’nin 2006’da (henüz başkan değilken) ABD’ye yaptığı ziyarette konu tekrar açılır. Sonunda, Stuart’ın külleri 2008’de Hangzhou mezarlığına gömülür.

Eski diplomat dostum Hua’ya “Xi’nin bu adamın adını diplomasiyi yumuşatmak için kullanması hoşuma gitmedi” dedim. “Çin diplomasi sınıfı çok yeteneksiz. Uygar dünyaya ‘varoş bitirimcesi’yle meczupça çemkirmeyi bir türlü öğrenemedi” deyip bir kahkaha attı…