Ekin AKYAZ / Meral DANYILDIZ Küresel Ücret Raporu’na göre %12 seviyelerinde olan cinsiyete bağlı ücret eşitsizliğine kriz koşulları da eklenince kadın çalışanların durumu gittikçe zorlaşıyor. Dünya üzerinde anne olmanın bedelini %30 daha az ücret alarak, en çok Türkiye’deki çalışan kadınlar ödüyor. Beyaz yakalı kadın çalışanların ise yalnızca yüzde 6’sı 15 bin TL üzerinde kazanırken aynı […]

Beyaz yakalı kadınlar anlatıyor: Cam tavanlardan ayrımcılık sızıyor!
Ekin AKYAZ / Meral DANYILDIZ

Küresel Ücret Raporu’na göre %12 seviyelerinde olan cinsiyete bağlı ücret eşitsizliğine kriz koşulları da eklenince kadın çalışanların durumu gittikçe zorlaşıyor. Dünya üzerinde anne olmanın bedelini %30 daha az ücret alarak, en çok Türkiye’deki çalışan kadınlar ödüyor. Beyaz yakalı kadın çalışanların ise yalnızca yüzde 6’sı 15 bin TL üzerinde kazanırken aynı seviyedeki erkeklerin yüzde 26’sı 15 bin TL üzerinde aylık net gelire sahip. Erkek müdürlerin yüzde 74’ü ön lisans mezunuyken, kadın müdürlerin yüzde 41’i yüksek lisans mezunu. Üstelik beyaz yakalı kadınların 75’i herhangi bir şiddet biçimine maruz kaldıklarını da söylüyor.

Kadınların emekleri ve bedenleri üzerinde kurulan tahakkümün ve ayrımcılığın dozu ise bütün o cam tavanlardan, plazalardan daha büyük.

Konuştuğumuz Beyaz Yakalılar yaşadıklarını şöyle özetliyor:

“Doğum yapan kadının terfi süreci aksıyor. Tecavüz espri konusu oluyor, gülmezsen ‘iş ortamına ayak uyduramıyor’ oluyorsun. Karma takım çalışmalarında kadınlar ekarte ediliyor. Üretim alanında çalışma denilen mühendis kadınlara sonra ‘Oh rahat masa başı’ deniyor. Bankalarda, ‘Zayıf ol, trendleri giy’ müşteri memnun olsun ile başlayan süreç, ‘o kadardan ne olacak canım’la bitiyor.”

Gökçe Tatlısu

AYRIMCILIK DAHA MÜLAKATTA BAŞLIYOR

İlk olarak Plaza Eylem Platformu’ndan Gökçe Tatlısu ile konuşuyoruz. Tatlısu, ayrımcılığın daha mülakatta başladığının altını çizerek “Mülakatlarda kadınlara -özellikle yeni mezunsa- erkek arkadaşının olup olmadığı, evlenmeyi düşünüp düşünmediği soruluyor. Kadının evlenme ve çocuk yapma ihtimali o kadının işe seçilmesinde bir kriter olarak tezahür ediyor” diyor. İş yerlerinde sıkça yapılan takım çalışmalarından da söz eden Tatlısu, erkeklerin kendi aralarında gruplaşma yaptıklarını şu sözlerle aktarıyor: “Karma takım çalışmaları beyaz yakalılarda çok sık görülür. Fakat bu takım çalışmalarındaki işlerde erkekler bir şekilde kendi arasında anlaşıyor. Kadını dâhil etmiyor. Kadının ortaya fikir koyması konusunda alışık değiller. Hâlbuki aynı okullardan, aynı bölümlerden mezunlar.”

‘EBRU PASTAYI DAHA IYI KESER’

Tatlısu, sözlerini şöyle noktalıyor:

“Ofiste doğum günleri oluyor, pasta kesiliyor. Pasta kesme işi bile kadınlara veriliyor. ‘Ebru, al sen daha iyi kesersin’ şeklindeki söylemlerle kadınlara görev veriliyor. Toplumda zaten halihazırda olan kadınlık görevi ofiste de aynen tezahür ediyor.” Tekstil mühendisi Sıla Güven de, kadın olmanın başlı başına sektörde yol belirleyici olduğuna vurgu yapıyor. Güven, “Kadınlara siz zaten üretimde çalışmazsınız diye başlar ayrımcılık. Yine de üretimde çalışmak isterseniz bir sonraki adım iş görüşmelerinde bunu duyunca şaşırıp dehşete düşen yüzlerle karşılaşmaktır” diye konuşuyor. Kadının masa başı bir işte çalışmasının toplum tarafından daha uygun görüldüğü algısına değinen Güven, şunları aktarıyor: “Sonra masa başı bir işe başlarsınız. Onlara göre kadınlara en uygun olan pozisyondur bu. Başarılı olmanız için çok ‘yırtık’ olmanız gerekir ya, başarılı birçok kadın mühendisin arkasından da ‘Bunun neden evlenmediği belli, kim alır bunu?’ laflarını çok duydum. E hani işe alırken evlenmememiz gerekiyordu? Evlenmedik suç oldu, evlendik iş yapamaz gördüler. Başta üretimde çalışamayacağımızı düşünenler şimdi gelip ‘Oh sizin iş de ne rahat, masa başı’ derler.”

ONLARIN DÜNYASINDA ‘TECAVÜZ’ ESPRi KONUSU

Güven, erkekler tarafından kullanılan eril dile de dikkat çekiyor “Onlar iş hayatında nasıl olmalı acaba? Keşke bize bir şey sorsalar. Mesela tecavüz bir espri aracı olarak kullanılamaz. Sen benim yanımda bu espriyi yaptığında ‘İşte kadınlar bu ortamda çalışamıyor’ diyemezsin. Biz çalışırız da, ben buna tepki verdiğimde sen beni çalıştırır mısın yoksa ‘Geçimsiz kadın işte. Erkeklerin çalışma koşullarına uygun değil’ deyip önüme taşlar mı koyarsın?”

Klimalar bile erkeklere ayarlı!

Gözde Karahan

ŞEHİR Plancısı Gözde Karahan ise yaşadıklarını şöyle özetliyor:

“Ofiste kazanılması zor savaşlardan biri de her zaman sıcaklık savaşları oluyor: Sıcaklık gerçekten her zaman 40 yaşındaki bir adama göre ayarlanıyor! Ofisler genelde MAX 22 derece oluyor ve bu genellikle kadınların örtülerine sarınmaları için yeterli oluyor. Şantiyede, sahada ve işindeki diğer alanlarda kadın olduğun için senin işini doğru yapamayacağını ima edenlerle karşılaşmak ve çalışmak zorunda kalabiliyorsun.”

Kadın yönetici sorunlu oluyormuş!

8 yıldır Bankacı olan Pelin Yüksek ise, ayrımcılığı şöyle anlatıyor:

Pelin Yüksek

“Kadın müdürlerle ya da kadın ekip arkadaşları ile çalışmak konusunda garip bir algı var. ‘Kadın müdürle çalışmak çok zor, kadın yöneticiler sorunlu oluyor’ gibi kalıplaşmış bir algı var.

‘BİRİNCİLİYİ YENi DOĞURMAMIŞ MIYDI O?’

Karşılaşılan bir diğer yaygın baskı konusunun hamilelik olduğunu vurgulayan Yüksek, işverenlerin çoğunun doğumdan sonra kullanılan izin hakkı konusunda rahatsız olduğuna dikkat çekiyor. Yüksek, “Hatta bu öyle bir hâl alıyor ki herhangi bir kadının ikinci doğumu için ‘Birinciyi yeni doğurmamış mıydı o? Üçüncüyü de yaparsa iki sene çalışmayacak’ gibi cümleler bile kurabiliyorlar. Bu da henüz doğum yapmamış kadın çalışanlar üzerinde baskı oluşturuyor. Ya da doğum yapan kadının terfi süreci aksıyor” diye konuşuyor. Güzel olma ‘gerekliliğinin’ ise can yakıcı boyutlara ulaştığının altını çizen Yüksek, sözlerini “Plaza ortamlarında bu konu artık farklı bir boyutta. Bu artık işveren tarafından değil çalışma arkadaşların tarafından bile dayatılıyor. Zayıf olma, makyaj yapma, trend olan kıyafetleri giyme ve daha pek çok şey neredeyse iş tanımının bir parçası haline gelmiş durumda” ifadeleriyle bitiriyor.