Sinema salonları pandemi nedeniyle aylardır kapalı. İzleme alışkanlıklarının dijitale kaydığı salgında en çok zarar gören bağımsız sinema salonları oldu. Sinema sahipleri yaz aylarını “ölü sezon” olarak değerlendirirken geleceğe dair oldukça kaygılı olduklarını belirtiyor.

Beyazperde kararmasın

HAZIRLAYAN: IŞIL ÇALIŞKAN

Pandemi koşullarının etkilediği bir sektör de sinema oldu. Uzunca bir süredir kapalı olan sinema salonları bir buçuk yıldır ekonomik yükümlülüklerin altında eziliyor. Süreçten en çok etkilenenler ise bağımsız sinema salonları oldu. Evde daha çok vakit geçiren izleyicinin sinema alışkanlıkları yerini dijital platformlara bıraktı.

Senaristler, yönetmenler ve oyuncular dijital platformlar sayesinde daha çok izleyiciye ulaşılabiliyorken yapımcılar ve sinema salonları için zarar büyük. “Kademeli Normalleşme Dönemi” kararları gereği, son genelgede sinema salonlarının açılışı 1 Haziran’a ertelendi. Sinema salonları sahipleri yaz döneminin zaten “ölü sezon” olmasından yakınıyor.

İzmir Karaca Sineması’nın işletmecisi Serdar Arslan, Sinema Eleştirmeni Banu Bozdemir, Oyuncu, senarist, yönetmen Ercan Kesal ve Oyuncu, Yönetmen, Senarist Müfit Can Saçıntı ile sinemaların akıbetini konuştuk.


beyazperde-kararmasin-877856-1.

Salon kavramı hayatımızdan kalkıyor

Pandeminin salonların kapanma hızını artırdığını ifade eden Ercan Kesal, zaten değişip dönüşmekte olan seyirciyle filmlerin buluşma mekânlarının eve taşındığını belirtiyor. Kesal, “Yalnızca Türkiye’de değil. Avrupa’da da birçok salon kapandı. Sektörün salonla ilgili tarafında ciddi anlamda işsizlik var. Salon kavramı hayatımızdan kalkıyor” diye konuşuyor. Evde seyretme anlayışının çoğaldığını belirten Kesal, bu durumun beraberinde yaygınlaşan üretimi getirdiğini anlatıyor: “Ben evimde oturup da haftada 3 gün film izlediğimi hatırlamıyorum. Şimdi haftada 10 film tüketiyorum her gün 2 film tüketiyorum. Bu da beraberinde yeni içerik üretmeyi dayatıyor.” Bu süreçte birçok kez oyunculuk için teklif aldığını ekliyor. Nasipse Adayız filminin 21 Ocak’ta Roterdam’da gösterilmesinin ardından birçok festivalde izleyiciyle buluştuğunu anlatan Kesal, filmin 23 Nisan’dan itibaren Netflix’te gösterilmeye başlandığını ve bu sayede çok fazla izleyiciye ulaşabildiğini belirtiyor. Kesal, durumun yapımcı açısından da dezavantajlı olduğunu ancak senarist ve yönetmen için avantajlı olduğunu şu sözlerle vurguluyor: “Sinema salonu yapımcıyı çok mutlu eden bir süreçtir. Oradaki on bin seyirci ciddi bir geri dönüş sağlar. Ama bir yönetmen ve senarist olarak ne kadar çok seyirciye ulaşırsa o kadar iyi. Netflix’e satılınca daha çok seyirciye ulaşabiliyoruz. Belki benim daha önce sinemama şahit olmayan on binlerce insan şimdi filmimi bekliyor.”


beyazperde-kararmasin-877857-1.

100 bine film çektim 3 bin kazandım

Yaz aylarının “ölü sezon” olduğuna vurgu yapan oyuncu, yönetmen Müfit Can Saçıntı, “Yazın sinemalar açılsa bile bir canlanma olmayacağı kesin. Bazı belediyeler açık hava sineması veya arabalı sinema uygulaması yapabilir. Ancak bunun da bir canlandırmaya yetmeyip sembolik düzeyde kaldığını geçen yaz gördük” diyor. Saçıntı, büyük sinema zincirlerinin salonların açılmasından yana olmadıklarını da vurguluyor. Süreç bittiğinde sektörde neler yaşanacağını sorduğumuzda ise şöyle yanıtlıyor Saçıntı: “Küçük ve yerli yapımcıların ve sinema işletmecilerinin battığını göreceğiz. Büyük ve yabancı sermayeye dayalı sinema zincirlerinin ve dağıtım şirketlerinin sallansa bile yıkılmadığını göreceğiz. Bunların korona öncesi geldikleri tekel ve hatta kartel konumlarını daha da pekiştirdiklerine şahit olacağız. O devlet yardımıyla film çeken sinemacı arkadaşların, devlete ve Avrupa fonlarına daha çok bağımlı hale geldiğine tanık olacağız.” Saçıntı, küçük ve yerli eser üreticileri ile dayanışma ve destek ağlarının geliştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Saçıntı YouTube’da gösterime giren filminin masrafını karşılamadığından yakınıyor: “Dijital platformlara satmak isterdik satamadık. Çünkü ister istemez oralara daha bir yığılma oldu. Yaklaşık masraf olarak 100 bin harcadım borçlanarak. Kazandığım para en fazla 3 bin civarında.”


beyazperde-kararmasin-877858-1.

Bize kimse görüşümüzü sormuyor

Önünü göremediğini ifade eden İzmir Karaca Sineması’nın işletmecisi Serdar Arslan, yaz aylarının da umut olamayacağını belirtiyor. 1 buçuk yıldır Covid’le mücadelenin sürdüğünü hatırlatan Arslan, “Sinemalar yine en son açılır. Kapalı alan olduğu için yine mağdur olan bizler olacağız. Zaten bizim sezon eylül ekimden sonra başlıyor. Yaz dönemi açılsa bile bizim için sıkıntılı olacak” diyor. Kredilerle ayakta kaldıklarını anlatan Arslan, “Ben bu süreçte evimi sattım ve kiraya çıktım. Evin parasıyla işyerinin kirasını ödüyorum. Bakanlık’tan bir destek aldık ama film oynatma koşulu var. Bu koşullarda filmler nasıl oynatılır bilmiyoruz” diye konuşuyor. Sinemaların ayakta kalması için toplu bilet alımı önerisinde bulunan Arslan, “İzmir’deki sivil toplum örgütlerinden hiçbir destek göremedik. Ticaret Odası’ndan öyle bir talebimiz oldu sadece aidatımızı karşılanıyor” siteminde bulunuyor. Arslan, dijital platformların da sinemayı sinemada izleme alışkanlığını etkilediğini vurgulayarak “Elimizden geldiğince götürebildiğimiz kadar götüreceğiz ama tabii pek umut vadetmiyor” diye konuşuyor. Bu süreçten en zararlı çıkanın bağımsız sinemalar olduğunu vurgulayan Arslan sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Tekel sinema salonları AVM’nin içinde ve zaten kira vermediği için onlar bu süreçten etkilenmiyor. Kapalı kalması onların da işine yarıyor. Her sektör açılmak için mücadele verirken sinema sektörü Bakanlığa açılmaması için telkinde bulunuyor. Neden? Açıldıkları vakit kira verecekleri için istemiyorlar. Olan bizim gibi bağımsız sinemalara oluyor. Bize kimse görüşümüzü bile sormuyor.”


beyazperde-kararmasin-877859-1.

Önümüz sis perdesiyle kaplı

Bahar ve yaz aylarının umutlu bakma ayları olduğunu ifade eden Sinema Eleştirmeni Banu Bozdemir, “Sinemalar genelde yaz aylarında az kapasite ile çalışır, herkes eylül sezonunu beklerdi, bu kez sinemalar için uygun açılma takvimi yaz olarak görülüyor. Önümüz büyük bir sis perdesi ile kaplı, ne zaman aydınlığa çıkarız bilinmiyor” diyor ve ekliyor: “Normale döndüğümüzde kısa bir şaşkınlık döneminden sonra hayata, işlerimize, sanata dört elle sarılacağımızı düşünüyorum.” Pandemi dönemi ve sonrasında sanat üretimlerinin tavan yapmasını beklediğini ifade eden Bozdemir, düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Uzun süre evlerde vakit geçirdiğimiz için belki de sokaklarda, birlikte yapılan sanatsal faaliyetlerin değerinin artacağını ümit ediyorum. Gezi direnişinden sonra insanların parklara bakış açısı değişmişti, parkları daha fazla kullanıp, orada toplantılar, sanatsal faaliyetler yapmaya başlamışlardı. Pandemiden sonra da birlikte hareket etme duygusunun artacağını, hatta kutsaliyet kazanacağını düşünüyorum. Birlikte film izlemek, tiyatro seyretmek, müziğin duygusuna birlikte kapılmak daha anlamlı gelecek. Dünyada birtakım dengeler bozuldu, kapitalizmin kirli yüzü hep etrafımızda, bir bilinmezlik zırhının içinden umarım ki ancak üreterek, sanatın ve doğanın iyileştirici yüzüyle çıkacağız…”