Salgınla birlikte bir açılıp bir kapanan sinema salonları, 2020’de bir elin parmağını geçmeyen vizyon filmi tecrübesiyle ve boş koltuklarıyla anımsanacak. Sinema eleştirmenleri bu yılın en talihsiz yıl olduğu konusunda hemfikir. Bu vesileyle 5 sinema eleştirmenine 5 favori filmini sorduk.

Beyazperdenin en talihsiz yılı

IŞIL ÇALIŞKAN isilcaliskan@birgun.net

Salgınla birlikte sinema dünyası da tarihinde rastlanmamış bir yıla tanıklık etti. 2020, az vizyon filmi ve boş sinema koltuklarıyla tarihe geçti. Yazık ki REXX gibi önemli sinema salonları, ekonomik sıkıntılarla baş edemeyip kapandı. Öte yandan çevrimiçi gösterimler aracılığıyla birçok film sinema seyircisiyle buluştu.

Ülkemizin önde gelen sinema eleştirmenlerine aralık ayını fırsat bilerek favori filmlerini sorduk. Atilla Dorsay, Tuğçe Madayanti Dizici, Murat Tırpan, Burak Göral ve Banu Bozdemir ilk 5 filmini sıralamasız bir şekilde sundu. Şimdi rahatça koltuğunuza yerleşip başlat düğmesine basma zamanı.

İşte 2020’nin en iyilerini görmek için bir fırsat.

***

beyazperdenin-en-talihsiz-yili-819698-1.

MURAT TIRPAN: PARLAK BİR YIL OLMADI

2020 yılı dünya sineması için olduğu gibi ne yazık ki sinemamız için de parlak bir yıl olmadı. Salonlar bir ara açılsa da boş kaldı ve yine kapılarını kapattılar. Birçok film gösterim tarihini erteledi ya da dijital platformlarda karar kıldı. Neyse ki vizyonun boşluğunu genelde çevrimiçi yapılan festival filmleriyle bir nebze de olsa doldurabildik. İstanbul Film Festivali akıllıca bir kararla tüm yıla yayılarak çevrimiçi gerçekleştirilirken Adana ve Antalya pandemi önlemleriyle yüzyüze gerçekleştirildi. Böylece her şeye rağmen listeme aldığım sağlam filmleri görme imkânına sahip olduk. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse distopik tondaki filmlerimizin yükselişe geçtiği, yenilikçi denemelerin arttığı ve özellikle kaliteli belgeseller izlediğimiz bir yılı geride bıraktığımızı söyleyebiliriz. Ayrıca Covid nedeniyle henüz çok yüzleşmesek de 2020’nin bağımsız sinemalarımızdan birini daha, Kadıköy’deki Rexx sinemasını da aldığını üzülerek not düşelim.

♦ Hayaletler-Azra Deniz Okyay
♦ Gölgeler İçinde-Erdem Tepegöz
♦ Aşk, Büyü Vs.-Ümit Ünal
♦ Çatlak - Fikret Reyhan
♦ Nasipse Adayız-Ercan Kesal

***

beyazperdenin-en-talihsiz-yili-819699-1.

ATİLLA DORSAY: İKİ BUÇUK AYDA NE GÖRDÜYSEK O

2020 yılı insanlık tarihinin hep korku ve dehşetle hatırlanacak en kötü yıllarından biri oldu. Tarih boyunca ortaya çıkıp birçok kuşakta kitlesel ölümler yaratmış o büyük salgınların en korkunçlarından biri yaşandı. Ve hayat biçimlerimiz, yaşam tarzımız, gündelik alışkanlıklarımız, işimize-gücümüze, ideallerimize ve hobilerimize bakışımız radikal biçimde sarsıldı ve değişti. Sinema da bundan nasibini aldı. İlk iki buçuk ay ne gördüysek gördük. Sonrasında tek tük çıkan filmlere pek kimse gitmedi. Daha sonra ise sinemalar tümüyle kapandı, hala da öyle. Bu durumda sayılı film arasında seçme yapmak zorundayız. Hele Türk filmleri yok gibi bir şey... Ama umut kesilmez: Yeni projeler tüm dünyada olduğu gibi bizde de açıklanıp duruyor.

Benim beş filmim şöyle:

♦ The İnvisible Man (Görünmez Adam) Leigh Whannell
♦ Bad Boys For Life – (Bad Boys: Her Zaman Çılgın) - Adil El Arbi ve Bilall Fallah
♦ The Painted Bird (Boyalı Kuş) Václav Marhoul
♦ Judy - Rupert Goold
♦ Seberg - Benedict Andrews

***

beyazperdenin-en-talihsiz-yili-819700-1.

BANU BOZDEMİR: ÇEVRİMİÇİ YOLA GİRİLDİ

Her alanda olduğu gibi sinema da bu yıl çevrimiçi bir yola girdi. Bir açılıp bir kapanan sinema salonları çok az filmi ağırlarken dijital platformlar harıl harıl içerik üretmeye devam etti, ediyor. Nicedir izleme alışkanlıkları üzerine kafa yoruluyordu, dijital platformların sinemaların gücünü aşağı çekeceği konuşuluyordu ama bunun bir salgınla olacağı ve tamamen kapanmaya sebebiyet vereceğini kim tahmin edebilirdi ki? Sinema adına en talihsiz yıllardandı. Az da olsa sinema filmi çekiliyor ama sinemalar kapalı. Bu durumda ya Ezel Akay’ın Dokuz Kere Leyla için yaptığı gibi bir dijital platform imdada yetişiyor ya da filmler normal günlerin gelip, salonların açılmasını bekliyor! Dokuz Kere Leyla’nın genelde beğenilmeyip çok konuşulması da bu yılın sinema olaylarından biri oldu diyebiliriz. Sinemada heyecan yaratan ve beklenen işlerden biri Christopher Nolan imzalı Tenet’ti. Genelde başarılı filmler çeken Nolan bu kez diğer filmlerine oranla daha kötü bir filmle karşımızdaydı ama yine de Nolan sevgisi dindirilemezdi! Festivaller yarı çevrimiçi yarı pandemi önlemleri çerçevesinde fiziki gösterimler yaptılar. İptal edilenler de oldu ama daha çok çevrimiçi gösterimlerle seyirciye ulaşma hedefleri vardı. Bizler de evlerde, salonların tekrar açılmasını umarak, filmleri izlemeye devam ettik, devam ediyoruz! Bu sene sinemayla yolum yılın ilk üç ayı kesiştiği için, listeme ince eleyip sık dokuyarak beş tane vizyon filmi taşımayı başardım.

Bu senenin dikkate değer filmleri şöyle:

♦ Tenet-Christopher Nolan
♦ I Lost My Body (Bedenimi Kaybettim)-Jérémy Clapin
♦ Bal Ülkesi (Honeyland)-Tamara Kotevska, Ljubo Stefanov
♦ Nuh Tepesi-Cenk Ertürk
♦ Radyoaktif-Marjane Satrapi

***

beyazperdenin-en-talihsiz-yili-819701-1.

BURAK GÖRAL: AZ FİLM, ÇOK DİZİ

Birçoğu gibi istediğim filmleri sinemada izleyememek beni de çok üzdü. Bu yüzden bu sene kişisel tarihimde en az film, en çok dizi izlediğim sene oldu. Pandemi süreci dijital platformların altın çağının başlangıcını oluşturdu. Birçok beklenen sinema filmi izlenemeyince “Queen’s Gambit” ya da “Bir Başkadır” gibi diziler popüler sinema filmleri kadar öne çıkabildiler. Bu tırmanış bir süre daha artarak yaşanacak bence.

Çok güzel festivalleri de çevrimiçi yaşadık. Sosyalleşmeyi özledik ama sinemayla birlikte sosyalleşmeyi daha da çok özledik. Bu yüzden yaşanan büyük krize rağmen sinema salonlarında film izleme alışkanlığının biteceğini asla düşünmüyorum. Sinema nice büyük tehlikeleri atlatmıştır tarihinde, bunu da atlatacaktır bir şekilde.

♦ Les Miserables (Sefiller)-Ladj Ly
♦ La Belle Epoque (Yeni Baştan)-Nicolas Bedos
♦ The Painted Bird–(Boyalı Kuş)- Václav Marhoul
♦ The Hater-Jan Komasa
♦ Sound of Metal-Darius Marder

***

beyazperdenin-en-talihsiz-yili-819705-1.

BU YIL FİLM SIRALAMASI YAPMAK GÜÇ

Tuğçe Madayanti Dizici: 2020’nin en iyi filmlerinden bahsetmek o kadar güç ki. Son 10 yıldır haftada ortalama 4 kere sinemaya giden ben, son 10 aydır 1 kere sinemaya gittim, o da Tenet filmi şerefineydi. Daha çok dijital vizyon ve bazı online festivalleri takip edebildim. O yüzden, en sevdiğim yönetmenlerden olan Chloé Zhao’nun Nomandland isimli filmi muhtemelen bu listede olurdu ama izleme fırsatı bulamadım. 2020’de izlemiş olduğum filmlerde ilk 5’e koyabileceklerim arasında iki feminist film öne çıkıyor. Gerçekçiliği ve sessizliği ile insanı delirten, kâğıt kesiği gibi bir his bırakan #MeToo filmi The Assistant ve bir zorbayı terk eden kadının yaşadığı fiziksel, duygusal, psikolojik hasarları başarıyla aktaran hikâyesi ve kadını güçlü The Invisible Man. Zaten, The Assistant dışında listedeki tüm filmlerle ilgili yazmıştım.

♦ The Assistant-Kitty Green
♦ The Invisible Man (Görünmez Adam)-Leigh Whannell
♦ Les Misérables (Sefiller)-Ladj Ly
♦ The Trial of The Chicago 7 (Şikago Yedilisi’nin Yargılanması)-Aaron Sorkin
♦ Mank-David Fincher