Kalem kağıt ne sıklıkla kullanıyorsunuz? Masanızın üzerinde not defteriniz var mı? Evdeki ansiklopedileri birilerine verdiniz mi? Muhtemelen siz de yavaş yavaş hafızanızı tembelleştirmeye başlamış durumdasınız. Bu hepimizin içinde olduğu bir durum

Beynimizi USB destekli çalıştırıyoruz!

TİMUR AKKURT-timur@teknosafari.com / @timurakkurt


Gelişen teknolojinin, internetin bizde yaptığı en büyük değişiklik bu diyebiliz. Telefonumuzu, bilgisayarımızı beynimizin bir uzantısı gibi kullanmaya başladık. Bir nevi evriliyoruz.

Her zaman olduğu gibi İngiltere Birmingham Üniversitesi’nden Maria Wimber (Burada her zaman olduğu gibi üniversite ya da profesör değil, Türkiye dışında yapılan araştırma olması) tekrarlı hatırlama üzerine yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre ihtiyaç duyulan bilginin sürekli dijital ortamda aranması uzun vadede hafızayı zayıflatıyor. Araştırma sonuçları bir hayli ilginç, bir o kadar da korkunç aslında. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’dan altı bin yetişkin ile yapılan deneyde, katılımcıların yarısından fazlasının cevap vermek için ilk olarak akıllı telefonlarına başvurduğu sonucuna ulaşıldı.
Şimdi kendinizi düşünün, bilmediğiniz bir şey sorulduğunda ya da karşılaştığınızda nasıl bir reaksiyon veriyorsunuz? Hatta mümkünse bunu eşinize, arkadaşınıza, çocuğunuza yapın. Ne yapıyorlar? Şunu söylemeliyim ben de olsam aynı şekilde davranırdım. Günümüzde bilgiye ulaşmak için ne yaparsınız? Sorusunu bir anket ile sorsak yüzde 90 ‘internet’ cevabı gelir. Kabul edelim daha hızlı bilgiye ulaşmak gerçekten mümkün değil. Bunun ne kadar sağlıklı bilgi olacağı konusu tabii ki tartışılabilir.
Sıkıntıların başlama noktası, bilgiyi aklımızda tutmamızın gerekli olduğunu düşünmememizden kaynaklanıyor.
Aklımda neden tutayım ki, gerekli olursa tekrar telefondan, tabletten bakar öğrenirim diyoruz. Demeyelim! Bakın araştırma sonuçlarında iş nerelere gidiyor.

Maria Wimber açıklamasında, “Beyinlerimiz hatırladıkça bilgilerin hafızamızdaki yerini sağlamlaştırırken işe yaramayacak diğer bilgileri siler” diyerek en basit şekliyle bunu açıklamış. Kaspersky Lab’in araştırmasına göre kullanıcılar akıllı telefon ve bilgisayarları beyinlerinin uzantısı gibi kullanmaya alışmış durumda.

Bu durum ise kişilerde, önemli bilgileri daha sonra dijital ortamlardan tekrar elde edebileceğini düşünerek unutma olarak tanımlanan ‘dijital amnezi’ yani bellek kaybına sebep olabiliyor. İşte en büyük tehlike bu. Beyin egzersiz yapmıyor. Herşey önüne hazır geliyor. O da en basiti tercih ederek kendini sıfırlıyor. Biraz ağır olacak belki ama yavaş yavaş balık hafızalı olacağız gibi görünüyor.
Yapılacak şeyler çok basit aslında. Cevapları hepimiz biliyoruz. Eskiye bakarak bu işi çözebiliriz. Gençleri yani yeni nesilleri bizim yönlendirmemiz gerekiyor. Doğal olarak onlar kendilerinden daha eskiyi bilemiyorlar. Burada biraz sabırlı olmak gerekiyor. Arkamızdan da bizimle dalga geçeceklerdir belki ama olsun. Pek çok insanın hayattaki en büyük korkusu hafıza kaybı. Benim rahmetli annem hep şöyle derdi: ‘Yaşlandığımda en korktuğum şey itibarsız hastalığa yakalanmak.’ Burada itibarsızlaşma sebebi bunama, ne yaptığını bilememe. Çok şükür öyle olmadan aramızdan ayrıldı. Ben de o şekilde yaşlanmak istemem açıkçası.
Bence bu tip risklere sahip kişiler doğal olarak çok rutin işler yapmak zorunda olan insanlar. Maalesef onlar şanssız. Üzerine bir de telefon, tablet, internet kullanımı eklendiğinde tehlike gittikçe büyüyor. Onların bunu kırmak adına değişik hobiler, sohbetler, rutin olmayan şeyler yapması doğru olacaktır diye düşünüyorum. Ben her ne kadar teknoloji ile içli dışlı olsam da çok farklı hobiler ile hayatımı renklendirmeye çalışıyorum. Bir de birden fazla iş yapıyor olmamın verdiği tempo sürekli farklı şeyler ile uğraşmama, geliştirme yapmama yardımcı oluyor. Benim gibiler için tehlike olsa olsa ‘sürmenaj’(*) olabilir. Bunun için de tempomu kontrol etmeye çalışıyorum. Mesela her yıl yapılan iki tane büyük organizasyonun çekimlerini yapıyoruz. Runfire Ultramaratonu ve Likya Yolu Ultramaratonu; bu organizasyonlar muhteşem. Doğa ile baş başasınız, geceleri dev kamplarda kıl çadırlarda kalıyorsunuz. Doğa ile başbaşa, düşünecek hiçbir şey yok. Tam bir sıfırlama. Dedim ya benim farklı işlere sahip olmamın getirdiği avantaj. Orada drone ile çekimler yapıyorum, zorlu arazi koşullarında araç kullanıyorum. Ekibin kahvelerini yapma işim de var. Fiziksel olarak çok yorgunluk oluyor ama zihinsel olarak bir o kadar da tatil. Patika Yapım’daki ortağım Murat için de aynı şey geçerli. Fiziksel olarak o benden daha çok yoruluyor. İkimiz de bu durumdan şikâyetçi değiliz. Bütün bir yıl bu iki yarışı çekmek için bekliyoruz diyebiliriz. Ultramaraton çok ilginç bir yarış. Bizden geçti demeyin yaşı 50’yi geçmiş o kadar çok katılımcı var ki! Zaten birinci olacağım kaygısıyla oraya gelmiyor insanlar. Tıpkı bizim gibi doğa ile baş başa kafalarını rahatlatmaya geliyorlar. Aklınıza gelebilecek pek çok meslek grubundan insanlar orada olmaya geliyorlar. Pek çok farklı kategori var, elbet kendinize uygun olan bir yarış olacaktır. Parkuru koşmuyor yürüyorlar. Kesinlikle tavsiye ederim. Bir sonraki yarış nerede ne zaman diye meraklananlar varsa facebook.com/runbrella adresini bir kenara yazın. Seneye sizde deneyin, haklı olduğumu göreceksiniz. Bizim orada olacağımız kesin, hem tanışmış oluruz bekleriz.

Ultramaratonlar için bilgi alabileceğiniz siteler;
http://runfirecappadocia.com/TR/
http://www.likyayoluultramaratonu.com/TR/

* Sürmenaj nedir? Çok çalışan insanlarda ve özellikle erkeklerde görülen bir çeşit zihin yorgunluğu, sinir zayıflamasına verilen isime sürmenaj denir.